Korkut AKIN

Antalya Film Festivali’nin iptaline yol açan, ama daha önemlisi, sinemacılar arasında büyük bir dayanışma ağı kurulmasını sağlayan “Kanun Hükmü” belgeseli, nereden bakarsanız bakın, günümüz Türkiye’sinin kısa bir panoraması… Küçük bir gazeteci grubuna yapılan özel gösterimde izledim…

Referandum, tek kişilik bir iktidar kurulmasına olanak sağlayınca iki dudak arasında (ya da kâğıt ile kalem arasında) sıkıştı kaldı özgürlükler. Parlamenter rejimin göstermelik hale gelmesi, kuvvetler ayrılığının bitmesiyle birlikte temel hak ve özgürlükler de rafa kaldırıldı. Sırası gelmişken, ekonomik sorunların yanı sıra eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi (sosyal) devletin zorunlu sorumlulukları da kayboldu. Şu anda yaşananlardan kimse hoşnut değil, kimse de sesini duyuracak bir merci bulamıyor. Bugün, Anayasa Mahkemesi de yoğunluktan şikâyet ederek birtakım davaları artık ele almayacağını duyurdu.

Kimi kime şikâyet edeceksin?

Kanun Hükmünde Kararnamelere (KHK) kimse karşı çıkamıyor. Mahkemelerin yetki alanının dışında. Cumhurbaşkanı ne söylerse “doğru” kabul ediliyor. Her ne kadar arada bir “aldatıldım, yanıl(tıl)dım” dese de kendi deyişiyle “atı alan Üsküdar’ı geçmiş” bulunuyor.

KHK ile işlerinden atılanlar, bir gecede sudan çıkmış balık gibi kalakaldı. Kime, nereye başvuracağını bilemedi. Onlarca, yüzlerce değil, binlerce, on binlerce insan işsiz ve açıkta kaldı. Sorgusuz, yargısız, kaşının üstünde gözün var diyerek işlerinden olan çalışanlar haklı olarak mahkemelere koştu. Sonuç alınamadı tabii ki. Evi, eşi, çocuğu, bakmakla yükümlü oldukları vardı… 15 Temmuz darbesi gerekçe gösterilmişti, ama hiç ilgisi olmayanlar işten atıldı, o darbe provasını yapanlar arasından hiçbir siyasetçi çıkmadı ya da çıkarıl(a)madı, çünkü ucu kendilerine değebilir, kurulu düzenleri bozulabilirdi.

Dünyanın neresinde olursa olsun…

Sanatçılar, özellikle de sinemacılar bu konuyu işler. Belgeselci Nejla Demirci de, gerekli izinleri alarak biri hekim biri öğretmen iki kişinin öyküsünü çekmeye karar vardı. Beş yıla yayılan bir süre sonunda filmini tamamlayan Demirci, Antalya Altın Portakal Film Festivaline başvurdu. Ön jüri belgeseli kabul etti… Sonra olanlar oldu.

İpe un sermek deyimi vardır ya, hani mazeret üretmek amaçlı ileri sürülür. Altın Portakal yönetimi, tam da öyle davranarak filmi seçkiden çıkarttığını açıkladı. Tepkiler büyüyüp, jüri ve filmler çekilince geri adım attı ve geri aldı. Bu kez bir üst kurum girdi devreye. Kültür Bakanlığı ve diğer sponsorlar desteğini çekti. En sonunda da festival iptal edildi. Bunları biliyorsunuz zaten.

İyi film ses getirir!

Kanun Hükmü, gerek hazırlığı gerek çekimleri gerekse diliyle sakin, şeffaf ve güçlü bir çalışma. Her şeyi apaçık anlatıyor. Haklı olduğu için de yasaklanmalara, başka festivallere kabul edilmemesine karşın hâlâ dimdik ayakta. Nejla Demirci, bu filmi izleyicisine, yani asıl hedef kitlesine ulaştırmak istiyor.

Filmde denildiği gibi ne terör seviciliği var ne de terörist var zaten. KHK ile bir gecede işsiz kalan bir hekim ile bir öğretmenin içinde bulunduğu durum anlatılıyor. Hiç kimse (ne kadar taraflı olursa olsun) bu filmden terör yanlısı bir sonuç çıkaramaz; tabii art niyetli ve önyargılı değilse.

Öğretmenim, canım benim…

Öğretmen, farklı protestolar geliştirerek işini istediğini haykırıyor şehrin meydanında, polisler hemen gelip gözaltına alıyor, ama suç isnat edemedikleri için salıyorlar ister istemez. Hiç esneklikleri yok, oysa bu sistemde kendilerine de gelebilir sıra.

Bir teneffüs sırasında kâğıt uçurtmalar yapıp uçuruyor öğrencilerine… Demir tel örgülerle, tıpkı bir hapishane gibi çepeçevre sarılmış okulun durumu acıttı içimi. İlköğretim öğrencileri, küçücük çocuklar, ama gerçekten aralarından bir parmak geçmeyecek sıklıkta örülü demir parmaklıklar iki metreyi aşkın neredeyse…

Kanun Hükmü neden yasaklandı?

Doktor olan KHK mağduru, bir gün televizyonu açıyor… Yönetmen, gerçekten de o anda Cumhurbaşkanı konuşuyordu, hiç mizansen yapmamıza gerek kalmadı diye anlattı. Cumhurbaşkanı, Olağanüstü Hal uygulamasını grevleri yasaklamak için getirdiklerini açıklıyor. İzleyici olarak düşünüyorsunuz… Grevlerin yasaklanması madem işlerin daha iyi yürümesi için; o zaman neden doktorları ve öğretmenleri görevden el çektiriyorsunuz? Hastasını tedavi edemeyen doktor, öğrencisine ders anlatamayan öğretmen işlerini yürütemediğine göre… Nejla Demirci’nin Kanun Hükmü belgeselinin neden yasaklandığı çıkıyor ortaya.

Bir şey daha var, vurgulamam gerek. Filmleri yasaklayan, kendini de yasaklar, bir gün.

Yapacak çok şey var!

Aziz Nesin’in, “Böyle gelmiş böyle gitmez”leri vardı… Tabii ki bu böyle gitmez. Dün bu hekim ve öğretmene olan, yarın hepimizin başına gelebilir. Onun için de herkes işaret ve itiraz parmağını kaldırmalı; hemen şimdi.