AKP iktidarı döneminde yapılan yatırımlar sonucu başlayan ve yaklaşık 17 yıldır durdurulamayan kıyı erozyonunun mağdurları, kıyı şeridi için alınan “Afet Bölgesi” kararı süreciyle ilgili olarak yarın (Pazartesi) yetkililerle görüşmeye hazırlanıyor.
İstanbul'da Marmara Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğü'ne yapılacak olan ve CHP Sakarya Milletvekili Ayça Taşkent’in de katılacağı ziyarette hak sahiplerine, büyük olasılıkla kararın “gerekli ve mutlak olarak uygulanması gerektiği” anlatılacak; kimsenin mağdur edilmeyeceği yönünde güvence verilmeye çalışılacak.
Ancak sürecin şeffaf ilerleyebilmesi ve kamu yararının gerçekten gözetilip gözetilmediğinin anlaşılabilmesi için şu soruların kamuoyu önünde yanıtlanması gerekiyor:
-
Bu Afet Bölgesi kararının dayandığı **teknik rapor(lar)**ın tam adı, tarihi ve hazırlayan kurum/kişi kimdir?
-
Kullanılan risk değerlendirme metodolojisi nedir? (Model, veri kaynakları, ölçüm noktaları)
-
Karar öncesinde yapılan halk katılımı ve duyuru süreçlerinin tutanakları var mı? Varsa kamuoyuyla paylaşılacak mı?
-
Kamulaştırma planlanıyorsa tazminat yöntemleri nelerdir? Örnek bir hesaplama gösterebilir misiniz?
-
Karasu Limanı veya Zonguldak–Sakarya demiryolu hattı ile ilgili resmi bir yatırım/proje teklifi var mı? Varsa dokümanlarını açıklayabilir misiniz?
-
Bu süreçte herhangi bir ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) veya ekolojik etki raporu hazırlandı mı? Hazırlandıysa bağımsız incelemeye açık mı?
-
Eğer bölgeye yönelik bir proje planlanıyorsa, finansman kaynakları ve nihai arazi kullanım planı nedir? (Özet tablo talep ediliyor.)
-
Bakanlık bu süreçte hangi denetim ve izleme mekanizmalarını öngörüyor? Periyodik veri paylaşımı garanti edilecek mi?
Neden Soruyoruz?
Çünkü AKP iktidarının yıllar içinde yarattığı kıyı tahribatı, bugün “doğal afet” gerekçesiyle meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
“Afet Bölgesi” kararı, mağduriyetleri giderme iddiasıyla değil, mülklerin el değiştirmesine ve rant projelerine kapı aralama riskini taşıyor.
Yetkililerin bu aşamada vereceği her yanıt, gelecekteki sürecin nasıl işleyeceğini belirleyecek birer belge niteliği taşıyor.
Bu nedenle bu sorular, sadece Karasu halkının değil, benzer risklerle karşılaşabilecek tüm kıyı yerleşimlerinin ortak sorularıdır.