Kazadan saniyeler önce sahibini arabadan uzaklaştırdığı ya da insanları tehlikeli bölgelerden çıkardığı iddia edilen köpekler… Sosyal medyada bu tür sahnelerin yer aldığı sayısız video dolaşıyor. Bu içeriklerin bir bölümü kurguya dayanıyor; bir kısmı ise bağlamından koparılmış görüntülerden oluşuyor. Son dönemde yapay zekâ ile üretilmiş videoların da bu anlatıları beslediği görülüyor.
Peki veriler ve bilimsel araştırmalar bu konuda ne söylüyor? Köpeklerin gerçekten gizemli bir “altıncı hissi” mi var, yoksa atfedilen bu “süper güçler” biyoloji ile insan beklentilerinin birleşiminden mi ibaret?
Neden kehanetlere inanmak istiyoruz?
Gerçek sahneler, ustaca kurgulanmış görüntüler ve yapay zekâ üretimi görsellerle hazırlanan duygusal kurtarma videoları, sosyal medyada milyonlarca kez izleniyor. Algoritmalar kanıttan çok duyguyu ödüllendiriyor. İstisnai ve çarpıcı örnekler, köpeğin benzer şekilde davrandığı ancak olağanüstü hiçbir şeyin yaşanmadığı sayısız anın önüne geçiyor.
Psikolojide bu duruma “doğrulama yanlılığı” deniyor. Doğrulama yanlılığı, kişinin mevcut inançlarını destekleyen bilgileri seçme ve hatırlama eğilimi olarak tanımlanıyor. İnsanlar, felaket öncesinde köpeklerin dikkat çeken davranışlarını hatırlarken; benzer davranışların sergilendiği ancak sıra dışı bir olayın yaşanmadığı durumları görmezden geliyor. İnsanlarla hayvanlar arasında kurulan güçlü duygusal bağ da eklendiğinde, doğaüstü açıklamalar biyolojik gerçeklerden daha ikna edici hale gelebiliyor.
Köpeklerin gelişmiş duyuları: İşitme, koku ve titreşim
Köpeklerin duyuları insanlara kıyasla son derece gelişmiş. İnsan kulağının duyamadığı yüksek frekanslı sesleri algılayabiliyor; titreşimlere ve hava basıncı değişimlerine çok hassas tepki verebiliyorlar. Koku alma yetileri ise insanlardan 10 bin ila 100 bin kat daha güçlü.
Epilepsi, diyabet ve kanser üzerine yapılan araştırmalar, köpeklerin ter ve nefes yoluyla yayılan çok küçük biyokimyasal değişimleri algılayabildiğini gösteriyor. Ayrıca sahiplerinin kas gerginliği, nefes ritmi ve stres düzeyindeki en küçük değişimleri de fark edebiliyorlar.
Kuzey İrlanda’daki Queen’s University Belfast’tan Neil Powell’ın yürüttüğü bir çalışmada, 19 ev köpeğinin epilepsi hastalarından nöbet öncesinde alınan ter örneklerine, kontrol örneklerinden belirgin biçimde farklı tepki verdiği saptandı. Bu bulgu, nöbetten hemen önce ortaya çıkan kısa ömürlü kimyasal bileşiklere işaret ediyor.
Diyabet ya da kanser için eğitilen yardımcı köpekler de mucizelere değil; kalp atış hızı, solunum, stres hormonları ve VOC (uçucu organik bileşikler) gibi, kişinin sağlık durumunu yansıtan biyokimyasal sinyallere tepki veriyor.
Bilim ne diyor?
Kanadalı psikolog Stanley Coren, köpek davranışları alanının öncülerinden biri olarak kabul ediliyor. University of British Columbia’da uzun yıllar köpek zekâsı ve insan–köpek ilişkisi üzerine çalışan Coren, farklı ırkların bilişsel kapasitesini ölçen Stanley Coren Endeksi’ni geliştirdi.
Araştırmalarına göre ortalama bir köpek yaklaşık 165 kelimeyi anlayabiliyor; bazı köpeklerde bu sayı 250 kelimeye kadar çıkabiliyor. Bu düzey, yaklaşık 2,5 yaşındaki bir çocuğun bilişsel kapasitesine denk.
Coren’e göre felaket öncesi “kehanet” gibi görünen pek çok davranış, aslında köpeklerin olağanüstü duyularıyla açıklanabilir:
“Bu hikâyeler doğaüstü gibi görünse de çoğu, köpeklerin insanlardan çok daha erken algıladığı fiziksel sinyallerle ilgilidir.”
Fizik neden kehanet gibi algılanıyor?
Coren’e göre köpekler, bir deprem öncesinde kayanın kırılmaya başlamasıyla ortaya çıkan ve insan kulağının algılayamadığı yüksek frekanslı sesleri duyabiliyor. Patilerindeki hassas dokular sayesinde yüzeydeki en küçük titreşimleri bile fark edebiliyorlar.
Bu nedenle bir köpek, bir köprü sallanmaya başlamadan ya da ıslak yolda bir aracın kontrolü kaybolmadan hemen önce huzursuz davranışlar sergileyebiliyor. Bu durum geleceği görmek değil; insanların henüz algılayamadığı fiziksel değişimlere daha erken tepki vermek anlamına geliyor.
Efsane mi, ölçülebilir bir yetenek mi?
Sadece köpekler değil, birçok hayvan türü insanlardan çok daha hassas duyulara sahip. Max Planck Davranış Biyolojisi Enstitüsü’nden Martin Wikelski ve ekibi, İtalya’da inekler, koyunlar ve köpeklere sensörler takarak depremler öncesinde özellikle ahırlardaki hayvanlarda hareketliliğin belirgin biçimde arttığını gözlemledi.
Wikelski’ye göre bu durum bir önsezi ya da öngörü değil; mikro titreşimler, çok düşük frekanslı sesler veya yer kabuğundaki elektriksel değişimlere verilen bir tepki. Ancak bu verilerle güvenilir ve sistematik bir deprem tahmini yapmak henüz mümkün değil.
Wikelski, köpeklerin trafik kazaları gibi ani olayları önceden “bilemeyeceğini”, en fazla sahiplerinin stres ve gerginliğini hissedebileceklerini vurguluyor.
Neden trafik kazalarını önceden bilemezler?
Günlük hayattaki kazalar, yangınlar ya da ani olaylar için köpeklerin önceden uyarı verdiğini gösteren güçlü bilimsel kanıtlar bulunmuyor. Bu tür anlatılar çoğunlukla tesadüfler, sonradan yapılan yorumlar ya da sıradan uyarı davranışlarının abartılmasıyla açıklanıyor.
Köpekler lastik gıcırtısını, yanık kokusunu ya da sahibinin gerginliğini saniyeler öncesinden fark edebiliyor. Olaydan sonra dönüp bakıldığında bu tepkiler kolayca “önsezi” olarak yorumlanabiliyor.
Sonuç
Köpeklerin doğaüstü güçleri yok. Ancak biyolojik olarak o kadar hassaslar ki, bize mucize gibi gelen pek çok durumu aslında bizden biraz daha erken algılıyorlar. Bu erken algı, insan zihninin anlam arayışıyla birleştiğinde efsanelere dönüşebiliyor.