Müzik tartışması cinayetle bitti
Müzik tartışması cinayetle bitti
İçeriği Görüntüle

12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’in darağacına gönderilmesinin üzerinden 45 yıl geçti. Henüz 17 yaşındayken Milli Güvenlik Konseyi kararıyla idam edilen Eren, 13 Aralık 1980’de Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi’nde yaşamdan koparıldı.

Erdal Eren, idamından önce söylediği sözlerle hafızalarda yer etti. Ölümle sonuçlanacağını bildiği bir sürecin içinde olduğunu ifade eden Eren, korkmadığını ve devrimci mücadelenin parçası olmaktan onur duyduğunu dile getirmişti:

“Çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. Buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum.”

ERDAL EREN’İN YAŞAMI

Erdal Eren, Mart 1962’de Giresun’da dünyaya geldi. Ankara Yapı Meslek Lisesi öğrencisi olan Eren, Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği üyesiydi.

Eren’in yol arkadaşlarından ODTÜ öğrencisi Sinan Suner, 30 Ocak 1980’de MHP’li Bakan Cengiz Gökçek’in koruması Süleyman Ezendemir tarafından öldürüldü. Bu cinayeti protesto eden Eren, 2 Şubat 1980’de gözaltına alındı. Gösteri sırasında çıkan çatışmada er Zekeriya Önge’yi öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan Eren, 19 Mart 1980’de idama mahkûm edildi.

12 Eylül darbesinin ardından yaşı büyütülen Erdal Eren, 13 Aralık 1980’de idam edildi.

Eren’in arkadaşı Ercan Koca ise idama karşı pankart asarak tepki göstermek isterken gözaltına alındı. Gözaltında maruz kaldığı işkenceler sonucu yaşamını yitirdi.

“İBRET OLSUN DİYE ASACAKLAR”

Erdal Eren, idamından yaklaşık 16 saat önce kendisini ziyaret eden gazetecilere, “ibret olsun diye” asılacağını söyledi. Ölümden korkmadığını vurgulayan Eren, mücadelesini sonuna kadar sürdürme kararlılığını şu sözlerle ifade etti:

“Mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur.”

Eren’in ailesine yazdığı son mektupta ise şu ifadeler yer aldı:

“… Şunu bilmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. Bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. Mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar…”

Kaynak: Birgün