Korkut Akın…
İzleyenleri, okurları, politik duruşu ve diğer sosyal girişimleriyle tanıyanlar hayli fazla ama henüz tanışmayanlar için kısaca ondan söz edeceğim, sonra meramımı anlatacağım.
Eskişehir, İletişim Bilimleri Fakültesi Sinema TV Bölümü mezunu, İstanbul Üniversitesi’nde gazetecilik yüksek lisansı yaptı, İşletme İktisadı Enstitüsü’nde de ihtisas. Yeşilçam’da reji asistanlığı ve senaryo yazarlığı ile başladı, televizyonlarda kültür sanat programları çekti.
Müjdat Gezen Sanat Merkezi ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nde sinema dersleri verdi. Okumayı, izlemeyi ve gezmeyi sever.
Ödülleri:
İFSAK 5. Ulusal Kısa Film Yarışması Büyük Ödül (1983): Voli.
REPAŞ 10. yıl Etkinlikleri Kısa Film Ödülü (1986): Gelincik.
İzmir Karşıyaka Belediyesi “İnsan Hakları” Konulu Kısa Film Yarışması Mansiyon (1990): Hişt Hişt!
O. M. Arıburnu Birincilik Ödülü (1991): Hayat Ne Tatlı.
42. Berlin Video-Fest. Büyük Ödül Adayı (1992): Hişt Hişt!
Çağdaş Gazeteciler Derneği Yılın TV Programı Ödülü (1993): İstanbul Sayfaları.

Birçok dergi ve gazete ile düzenli ve sürekli olarak, habercigazete.com, tasimadunyasi.com ve siyasihaber.org sitelerinde (haftalık), Kültür Dergisi’nde (aylık) yazıyor. Ayrıca yazıları, kullanma izni verdiği medyayazar.com’da da yayınlanıyor.
Korkut Akın’ın yukarıda yazılanların dışında bir hobisi, bir uğraşı daha var. 44 yıldır sürdürüyor, 2026 yılbaşında da 45’incisini gerçekleştirecek. Teknolojinin henüz emekleme döneminde, insanların özel günleri kartlarla kutladığı 1983 yılında hazırladığı ‘Aşk’ temalı yılbaşı kartını her yıl farklı konularda yenisi izledi ve bu gelenek aralıksız sürdü.
Ne var ki bunda diyenleriniz olabilir, o zaman şöyle anlatayım. O kartlar hiç postaya verilmedi. Elden dağıtıldı, yeni yıl kutlamaları yüz yüze yapıldı. Ticari bir yanı hiç olmadı, para kazanmadı, aksine harcadı. Her yılbaşında o yıla damgasını bir olayı konu edindi ve bugünlere gelindi. Bu yılın kartı da yıl içinde yaşadıklarımızı yansıtıyor elbette.
Sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik, kültürel birçok açıdan yeni bakışlarla yeni anlamlar arayan kartları Korkut Akın, bütün bir yıl boyunca, her gittiği yerde, her bulunduğu toplulukta, sokakta bile her gördüğüne dağıtıyor. “Yolumuz bir daha kesişirse, 45’incisini, 50’ncisini, 550’ncisini de veririm. Yeter ki yolumu gözetin” diyor.
Ben ne kadar uzun yazsam onun gibi anlatamam, sonuçta yazı onun işi, sinema onun işi… İzleyene, okura nasıl ulaşacağını çok iyi biliyor. O yüzden bu serüveni anlatmaya, onun yazıları ve açıklamalarıyla devam edeceğim.

Her yıla bir kart
İnsan hep kalıcı olmayı seçmiş… Daha mağarada yaşarken, duvarlara çizdiklerinin binlerce yıl sonrasına kalacağını biliyormuş. Çizemediklerini yazmış, yazamadıklarını oymuş, oyamadıklarını dilden dile ulaştırmış… Gün gelmiş yetmemiş hiçbiri, kendisini saklamış.
Duygularını, düşlerini, inanışlarını… artık aklınıza ne geliyorsa, hepsini yaymak, buna da bağlı olarak gelişmek için birbirine vermiş, yollamış.
Derler ki, ilk kart Kleopatra’nın kendisidir. Bir büyük halıya sarınıp sunmuş kendisini… Halıya sarınamayanlar da yazdıklarını, çizdiklerini göndermişler. Duygu aynı mıdır, bilemem ama bu gelenek, gelişen teknolojiye uyarak değişse de sürmüş gelmiş binlerce yıldır.

Derler ki, aşkla yapılan her şey başarıya ulaşır
Bu sözden el alıp, gençliğin verdiği coşku, heyecan ve ataklıkla, bir arkadaşıma ilanıaşk etmek amacıyla bir kart hazırladım. Günlerce nasıl bir şey olacağını, neler yapmak gerektiğini tarttım kafamda… Arkadaşlarıma danıştım, onlarla tartıştım. Özgün olmalıydı: Mesela film! Sinemacı olarak filmin önemini anlatmama gerek yok; fotoğrafçılar (bir zamanlar “stüdyo” adlı fotoğrafçılar vardı) vesikalık fotoğrafların bile filmini vermezlerdi, orijinal diye… değerliydi yani. Benim kartım da değerli olmalıydı.
Platonik aşk yanıt bulmadı, ama yeni bir aşk doğurdu bende. Güzel bir şeydi kart yapmak; heyecanlı, insanı mutlandıran, güneşi günün ortasında bile yeniden doğuran.
Kleopatra’dan başlayan kart öyküsü 44 yıldır sürüyor bende. Günün anlam ve önemini bir yıl öncesinden belirleyip (eskiden öyle değildi, şimdi her şey ışık hızıyla gelip geçiyor, gündem değişiyor. Andy Warhol, 15 dakikalığına ünlü olacaksınız demiş, ama ülkenin, hatta dünyanın gidişatını belirleyecek gündem bile 15 gün geçmeden belleklerimizin en unutulmuş köşesine atılıyor) tasarlıyorum.

İstiyorum ki…
Başka bir dünya yok! Hem doğayı korumak hem yaşamı savunmak hepimizin görevi. “Daha iyisi bulunana kadar…” demokrasi ve barış hepimizin beklentisi. Faunası ve florası da dâhil yaşamın her bir anı aşk ile dolsun. İşte, belki de en tam o nedenle yüz yüze iletişimi koruyalım.
Ben hazırım; 45’inci, 46’ncı, 50’nci, 100’üncü kartı da vermek için yolumuzu kesiştirelim. Siz(ler) de var mısınız?
Yolunuz yolumuzla kesişirse…
“Aşkla başlayan “Yeni Yıl” (aslında “akıntıya karşı yürek çeken”) kartlarım giderek daha bir çevreci, daha bir sosyal, daha bir anlamlı.
Yolunuz yolumuzla kesişirse sizin de bir yeni yıl kartınız olur. Ben her yıl hazırlıyorum, sizin için de bir tane ayırırım” diyen Korkut Akın’ın bu çalışmasına ilişkin yazılanlara da bir göz gezdirelim:

Sezai Sarıoğlu
…parmaklarınıza kartları bağlayın ki birbirinizi ve kendinizi unutmayın.
Her yıl, kendi deyişiyle yolunu yolumuzla kesiştirerek yüz yüze görüşme imkânı yaratıyor.
Korkut Akın’ın yeni yıl kartları, bireyselliğin yaşadığını da kanıtlıyor.
“akıntıya karşı yürek çeken” kartlardır bunlar
Bir başka yanıyla bu kıymetli heves, zarfsız kartların içine, içini ve düşlerini de koyarak, kişiye elden sunma, unutulmuş bir hali yeniden inşa etme marifeti olarak iltifata tabidir.
Bu kartlar, birbirlerinin ve zamanın anahtarlarını kaybetmiş olanlara bir “Hişt” nidâsıdır. Her yılbaşı, kart göstererek “Hişt, Hişt” demenin ya da “Hişt, Hişt” diyerek kart göstermenin etik, estetik poetik ve politik nidâsı...
Yönsüz bir kırlangıç gibi dolaşıp birinin ellerine konan kartlar, yeni sahibinin kapsam alanındadır artık. Böylece, kartın yeni sahibiyle kart arasında, bazen cümlenin bazen görselin bazen de her ikisinin izini süren yeni bir anlam yolculuğu başlamıştır.

Doğan Hızlan
Her yıl, kendi deyişiyle yolunu yolumuzla kesiştirerek yüz yüze görüşme imkânı yaratıyor.
Korkut Akın’ın yeni yıl kartları, bireyselliğin yaşadığını da kanıtlıyor.
Mesut Kara
Korkut Akın postacıların artık fatura, mahkeme tebligatı, icra duyurusu benzeri evrak getirdiği, psikopati çağının, evine, odasına kapanan insanının gönderilerini cep telefonu ve internet yoluyla yaptığı, yeni yıl\yılbaşı kartı göndermenin yok denecek kadar azaldığı günümüzde 1983 yılından bu yana, 41 yıldır kendi yaptığı “el yapımı” yeni yıl kartları üretmeyi, sevdiklerine, dostlarına bu kartları iletmeyi sürdürüyor. (Mesut Kara)
Bireycilik, bencillik, yükselme hırsı ve tabii ki lüks tüketim kışkırtıldı, özendirildi, kutsandı. ‘Cilalı imaj devri’nden ‘psikopati çağı’na geçişin yollarına altın varaklı taşlar döşendi.
Korkut Akın’ın 2000 yılı yılbaşı kartında gösterdiği gibi ve Richard Bach’ın “sadece yemek peşinde koşmayan, birbirleriyle kavga etmeyen” sıra dışı martısı Jonathan Livingston gibi gökyüzünde özgürce uçmak bizim ellerimizde; karanlıkta bile.

Sunay Akın
Kartpostallar artık yok, hayatın şiirini yitirdik!
“Korkut Akın” arkadaşım, belirlediği tema çerçevesinde, çektiği fotoğrafları kartpostal olarak her yılbaşı sevdiklerine elden dağıtmaya devam ediyor ama!..
Zahit Büyükişliyen
Bir gün, bir sergi açılışında yollarımız çakıştı. Buluştuk. Ve bana kart verdi. Yılbaşı kartı.
- Yahu, Korkut, postayla neden yollamadın? Adresim var sende…
- Bu kartın özelliği bu, elden dağıtıyorum.
Aha, dedim… Bir ben-i âdem, posta sanatı yapıyor.

Bir başka anlatım
Bir Gelenek Sürüyor, hâlâ…
Özel günlerdi, bayramlarda, ama özellikle yılbaşlarında insanlar birbirlerine yeni yıl kartı gönderirlerdi. Yılın iyi geçmesini dileyen, bazen simli, çoğunlukla karlı (yılbaşı deyince hep kar gelir ya akla, ondan besbelli) iyi dileklerle süslü kartlar gönderilirdi. Gönderen de gönderilen de mutlu olur, o mutluluk, iyilik umudunu arttırarak güçlendirirdi.
Yıllar geçti aradan, teknoloji gelişti. Birçok iletişim aracı işlevsiz hale gelince unutuldu. Telgraf mesela, kartpostallar, hatta gazeteler bile…
Korkut Akın, giderek artan insanlar arası iletişimsizliği -belki de bu geleneklerin yok olmasına bağlayarak- bir nebze aşmak için kendince günün (yılın demek daha doğru) gündemine uygun kartlar hazırlamaya başladı, 1983 yılbaşında. Teknolojinin önü alınamaz hızı ve gelişmesiyle yüz yüze iletişimin de kesintiye uğramasına (düşünün, iki insan buluşuyor, ama telefonlarına bakmaktan sohbet bile edemiyorlar) da bağlı olarak hazırladığı kartları göndermek yerine elden dağıtmayı tercih etti, ediyor.

Bu yıl, 44’üncüsünü hazırladığı yeni yıl kartı, bütün bir yılı içeren temayla çıktı. Daha önce de arkadaşları temasının geçerliliğinin kısa süreli olduğunu bildirmişlerdi, ama yıl içerisinde haklı olduğu çıktı ortaya, çok da sevildi o yılın kartı.
Sosyal, siyasal, ekonomik, ekolojik, kültürel birçok açıdan yeni bakışlarla yeni anlamlar arayan kartları Korkut Akın, bütün bir yıl boyunca, her gittiği yerde, her bulunduğu toplulukta, sokakta bile her gördüğüne dağıtıyor. “Yolumuz bir daha kesişirse, 45’incisini, 50’ncisini, 550’ncisini de veririm. Yeter ki yolumu gözetin” diyor.
Başından beri büyük çoğunluğunun üzerinde bir metin (belki bir dize) olsa da, bu yıl olduğu gibi alanın duygu ve düş(ünce)lerine bıraktığı kartlar da var. Belli mi olur, her kartı dağıtırken üzerine kişiye özel de yazabilir.
44 yıllık bir koleksiyon artık Korkut Akın’ın “sevda(ğ) ve barış” kartları. Kim bilir, belki yıllar sonra bulunduğunda bir kutuda, bir çantada geçmişten geleceğe bir bağ kuran birileri daha bir anlamlandırır.

