Küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonunda 4 dereceye ulaşması halinde yılda ortalama 114 aşırı sıcak gün yaşanması öngörülüyor. Ancak ülkelerin Paris Anlaşması’ndaki mevcut emisyon azaltım planlarını hayata geçirmesi durumunda sıcaklık artışı 2,6 dereceyle sınırlanabilir ve dünyada her yıl 57 aşırı sıcak gün önlenebilir.
Bilim insanlarının oluşturduğu World Weather Attribution (WWA) ve Climate Central’dan 18 araştırmacı, Paris Anlaşması kapsamındaki mevcut planların iklim ve sıcaklık üzerindeki etkilerini analiz etti. Çalışmaya göre, sanayi öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışı halihazırda 1,3 dereceye ulaşmış durumda ve emisyonlar yükselmeye devam ediyor. Paris Anlaşması kabul edildiğinden bu yana sıcaklık 0,3 derece daha arttı, bu da dünyada yılda 11 ek sıcak gün yaşanmasına yol açtı.
Araştırma, Paris Anlaşması’nın mevcut planlarının uygulanması durumunda sıcak gün sayısının yarı yarıya azalacağını ve bazı ülkelerde önemli etkiler yaratacağını ortaya koydu. Örneğin, Kenya’da yılda 82, Meksika’da 77, Brezilya’da 69, Mısır’da 36, Avustralya’da 34, Hindistan ve ABD’de 30, İngiltere ve Çin’de 29, İspanya’da ise 27 sıcak gün önlenebilir.
WWA ve Climate Central analizine göre, küresel sıcaklık artışı 4 dereceye ulaşırsa, Güney Avrupa, Batı Afrika, Amazon, Asya, Avustralya ve Kuzey ile Orta Amerika’da sıcak hava dalgalarının şiddeti bugüne kıyasla 3-6 derece daha yüksek olabilir ve olasılığı 5 ile 75 kat artabilir. Sıcaklık artışı 2,6 derecede tutulursa, bu dalgalar 1,5-3 derece daha sıcak ve 3-35 kat daha olası hale gelir.
Bilim insanları, fosil yakıtlardan uzaklaşma sürecinin hızlanması gerektiğini vurguluyor. Londra Imperial College İklim Bilimi Profesörü Friederike Otto, “Ülkeler petrol, gaz ve kömürden uzaklaşmak için daha fazla adım atmalı. Gerekli bilgi ve teknoloji elimizde, ancak güçlü ve adil politikalar hızla uygulanmalı” dedi.
Climate Central Bilimden Sorumlu Başkan Yardımcısı Kristina Dahl da mevcut taahhütlerin iklimi tehlikeli sıcaklardan korumaya yeterli olmadığını belirterek, gelecek nesillerin güvenli bir iklimde yaşayabilmesi için derin ve hızlı emisyon kesintilerinin hayati önem taşıdığını söyledi.