COP30 sürerken yaşam savunucuları, “Küresel İklim Eylem Günü” kapsamında bugün dünyanın dört bir yanında alanlara çıkacak. “İklimin de bedelini yoksullar ödüyor, çözüm sistemi değiştirmekte” diyen protestocular, hükümetlere ve fosil sermayeye mesaj verecek.
Brezilya’da COP30 iklim zirvesi protestolarla sürerken, 15 Kasım Küresel İklim Eylem Günü nedeniyle İstanbul, Adana ve Bursa başta olmak üzere birçok kentte eylemler düzenlenecek. Ortak çağrı net: “İklimi değil sistemi değiştirin.”
Üç kentte eşzamanlı eylemler
İstanbul’daki buluşma, İklim Adaleti Koalisyonu’nun çağrısıyla saat 14.00’te Kadıköy Rıhtım’da yapılacak. Ekoloji Birliği, Toprağımızı Vermiyoruz, Halkın İklim Kanunu ve Doğa İçin Adalet gibi çok sayıda bileşen alanda yer alacak.
Eylemlerde, geçen ay Esenler’de sokakta öldürülen aktivist gazeteci Hakan Tosun da anılacak. Kadıköy’de gün boyu sürecek etkinlikler, 17.00’de yapılacak basın açıklamasıyla sona erecek.
Adana’da yaşam savunucuları, Adana Ekoloji Platformu’nun çağrısıyla 12.30’da Abidin Dino Parkı’nda “İklimi değil sistemi değiştir” diyerek bir araya gelecek.
Bursa’da ise son yıllarda iklim krizinin büyüttüğü su krizine dikkat çekilecek. Kolektif, “İklim krizi su krizidir” diyerek saat 15.00’te Bursa Meydan’da açıklama yapacak.
Dünyanın birçok kentinde de eşzamanlı iklim eylemleri düzenlenecek.
“İklim adaleti sınıf adaletidir”
İklim Adaleti Komisyonu’ndan çevre mühendisi Deniz Gümüşsel, krizin sınıfsal etkilerine dikkat çekti:
“İklim krizinden en çok etkilenenler; çalışanlar, yoksullar, kadınlar, çocuklar, göçmenler… Yani en güvencesiz kesimler. Buna karşılık krizin birincil sorumlusu olan sermaye sınıfı, hem en az etkileniyor hem de politikaları belirliyor. Bu nedenle iklim mücadelesi sınıf mücadelesidir; adalet ancak sistemin dönüşümüyle mümkün olur.”
Gümüşsel, COP30’daki müzakerelerin halklardan kopuk olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Zirvede krizin sorumluları bir araya gelip yeni bir büyüme modeli pazarlıyor. ‘Enerji dönüşümü’ adı altında kapitalizmin güncellenmiş bir versiyonu yaratılıyor. Fosil yatırımlar sürüyor, finansman sağlanmıyor, küresel emisyon yükünü oluşturan ülkeler sorumluluk almıyor. Halkların ihtiyacı bu değil.”
Türkiye’nin iklim politikalarını “gerçeklikten uzak” olarak değerlendiren Gümüşsel şöyle devam etti:
“Türkiye hâlâ fosil yakıt yatırımlarını teşvik ediyor; şirketlerin borçları silinirken bütçe savaşa ayrılıyor. Deprem bölgesinde en temel hazırlıklar bile tamamlanmamışken, iklim krizinin yaratacağı felaketlere nasıl hazırlanacağız? Burada mesele iklim değil; rant ve sermaye birikimi.”
“Bu dünya yoksulların”
İklim Adaleti Komisyonu’ndan çevre mühendisi Kübra Ayçiçek, küresel çağrının nedenini şöyle anlattı:
“Her yıl COP sürerken, hükümetlerin konuşmadığı gerçekleri görünür kılmak için dünya çapında eş zamanlı eylemler yapılıyor. Bu yılın sloganı ‘Bu Dünya Bizim’. Çünkü gezegenin bütün yükünü çeken yoksullar, işçiler, kadınlar ve gençler krizin bedelini ödüyor; krizi yaratanlar ise sorumluluk almıyor. Bu eylemler, bu adaletsizliğe bir karşı çıkıştır.”
Ayçiçek, iklim krizinin yalnızca çevresel değil, politik-ekonomik bir kriz olduğunu vurguladı:
“Krizin kökeninde neoliberal politikalar, sınırsız büyüme hırsı ve sermayenin çıkarları var. Bu düzen değişmeden adaletten söz edemeyiz. Sermayenin kârı için ormanların yok edildiği, maden şirketlerine sınırsız ruhsat verildiği bir ülkede iklim mücadelesi aynı zamanda halk mücadelesidir.”
“İklim değil politik kriz”
Ayçiçek, COP30 sürecine dair eleştirilerini şöyle sürdürdü:
“COP müzakerelerinde yer alan devletlerin çoğu, krizi yaratan sermaye gruplarıyla birlikte hareket ediyor. Amazon’da yerli halkların tepkisi ortada: ‘İklim için toplandığınızı söylüyorsunuz ama yaşam alanlarımızı yok ediyorsunuz.’ Bu tepki hepimizin tepkisi. Zirve için Amazon’da yeni yollar açıldı; iklim krizinde eli olan sermayedarlar için yine doğa talan edildi.”
