Bir yıl boyunca yüzlerce kitabı okuyup tartışan — pardon, “konuşan” — The New York Times kitap editörleri, 2025’in en iyi 10 kitabını açıkladı. Listenin tamamı hem kurgu hem de kurgu dışı eserlerde insan deneyiminin geniş bir panoramasını sunuyor. I. Dünya Savaşı’nın çamurundan Avustralya manastırlarına, Nazi film stüdyolarından New York’un göçmen hikâyelerine, denizin ortasında bir saldan Atlanta’nın evsiz ailelerinin mücadelesine kadar uzanan bu seçki, edebiyatın neden hâlâ en güçlü anlatı biçimlerinden biri olduğunu hatırlatıyor.
Zamanın Ruhunu Taşıyan Kurgular
Kurgu listesi, okuru hem tarihin içine hem de bugünün karmaşasına çeken, stil sahibi ve yenilikçi eserlerden oluşuyor.
Listenin en sıra dışı kitabı Angel Down (Melek Düştü), Daniel Kraus imzasını taşıyor. Birinci Dünya Savaşı’nı yalnızca tek bir cümle boyunca anlatmak, bir romanın başına gelebilecek en kötü fikir gibi görünürken, Kraus tam tersine, bunu yılın en çarpıcı edebi deneyimlerinden birine dönüştürüyor. Savaş alanında bir melekle karşılaşan bir firarinin hikâyesi, cesur üslubuyla okuru sarsan bir bilinç akışına dönüşüyor.
Daniel Kehlmann ise The Director ile tarihin en büyük yaratıcı sıkışmışlıklarından birini ele alıyor. 20. yüzyıl Avusturyalı yönetmeni G.W. Pabst’ın Nazi rejiminin gölgesinde, kendi idealizmiyle propaganda zorunlulukları arasında sıkışıp kaldığı o karanlık dönemi, keskin mizah ve acı gerçekçilikle aktarıyor. Kehlmann’ın romanı, sansür, otorite ve sanat arasındaki çatışmayı günümüze kadar uzanan sorularla yeniden açıyor.
Kiran Desai’nin neredeyse 700 sayfalık aile destanı The Loneliness of Sonia and Sunny, göçmenlik, aidiyet, aşk ve yükümlülük kavramlarını eşsiz bir incelikle anlatıyor. 1990’ların sonundan 11 Eylül sonrasına uzanan bir zaman diliminde, kayıp muskalardan entrikacı mirasçılara kadar geniş bir kadroyu bir araya getiren Desai, roman sanatının neden hâlâ nefes kesici bir alan olduğunu kanıtlıyor.
Jonas Hassen Khemiri’nin The Sisters adlı romanı ise biçimsel oyunlarla dolu bir hikâye sunuyor. Khemiri, zaman dilimlerini giderek kısaltarak kurduğu anlatıda, okurun sabrını yormadan sürekli merak uyandırıyor. Finali ise roman boyunca biriken tüm sorulara sert ama tatmin edici bir kesişim sağlıyor.
Charlotte Wood’un Stone Yard Devotionalı, bir manastıra sığınan ateist bir kadının iç dünyasını anlatırken, sessizliğin ve dikkat vermenin kutsal bir eylem olduğunu vurguluyor. Modern dünyanın gürültüsünden kaçmak isteyen okurlar için arayıp da bulamayacakları dingin bir metin.
Gerçeğin Sınırlarında Dolaşan Kurgu Dışı Eserler
Kurgu dışı listesi, gazeteciliğin gücüyle edebi nefesin bir araya geldiği etkileyici eserlerden oluşuyor.
Sophie Elmhirst’in A Marriage at Sea kitabı, 118 gün boyunca Pasifik Okyanusu’nda salda mahsur kalan Bailey çiftinin hayatta kalma hikâyesini yalnızca bir macera olarak değil; karakter, birliktelik ve insan iradesi üzerine bir meditasyon olarak sunuyor.
Kevin Sack’ın on yıllık araştırmasının ürünü Mother Emanuel, Charleston’daki tarihi siyahi kilisenin 2015’te yaşadığı katliamı hem toplumsal hem kültürel bağlamıyla ele alan benzersiz bir gazetecilik örneği. Sack, bir topluluğun derin yaralarını, dayanıklılığını ve adalet arayışını büyük bir titizlikle aktarıyor.
Arundhati Roy’un karanlık mizahla yoğrulmuş anı kitabı Mother Mary Comes to Me, yazarın hem ilham aldığı hem de kaçmaya çalıştığı annesiyle ilişkisine dair sarsıcı bir iç hesaplaşma. Roy’un siyasi duruşunu şekillendiren köklerine, kırgınlıklarına ve özgürleşme sancılarına dair cesur bir anlatı.
Brian Goldstone’un There Is No Place for Us kitabı ise ABD’de “çalışan evsizler” gerçeğini çarpıcı bir anlatıyla gözler önüne seriyor. Evleri bir otomobilin arka koltuğundan ibaret olan ya da akraba kanepelerine sıkışan beş Atlanta ailesi üzerinden kurulan hikâye, ekonomik eşitsizliğin nasıl görünmez bir şiddet türüne dönüştüğünü açıkça ortaya koyuyor.
Listenin son kitabı Sue Prideaux’nun Wild Thing adlı Gauguin biyografisi. Prideaux, Gauguin’i yalnızca bir sömürgeci olarak değil; çelişkileri, haksızlıkları, direnişçiliği ve zaman zaman dâhiliğiyle birlikte, insanın karmaşıklığı içinde ele alıyor. Bir sanat tarihçisinin değil, bir romancının zekâsıyla yazılmış bir biyografi gibi akıyor.
Sonuç: Edebiyatın Geniş Haritası
2025’in en iyi kitapları, yalnızca belirli konuları değil, insan ruhunun tüm titreşimlerini taşıyor. Kayıp, umut, direniş, yalnızlık, sevgi, mücadele, inanç, yaratıcılık… Hepsinin ortak bir derdi var: dünyayı anlamak ve anlatmak.
Bu hafta sonu, kendinize zaman ayırın. Bu listeden bir kitap seçin.
Belki bir savaş alanında bir meleğin gölgesine girersiniz, belki de okyanusta bir salın üzerinde bir evliliğin nabzını dinlersiniz.
Belki de Gauguin’in karmaşık hayatında kendinizi bulursunuz.
Edebiyat, yolunu şaşırmış insanın en sadık pusulasıdır.
Daha fazla içerik için Medyayazar’ı takip etmeyi unutmayın.





