Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in 30 Ekim'de Ankara'da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile gerçekleştirdiği görüşme Alman basınında geniş yankı buldu. Yorumlarda, iki liderin Gazze meselesi başta olmak üzere farklı alanlarda karşı karşıya geldiği, ancak Almanya–Türkiye ilişkilerinin stratejik öneminin her iki taraf açısından da vazgeçilmez olduğu vurgulanıyor.
DW Türkçe'nin haberine göre, Frankfurter Allgemeine Zeitung (FAZ) Merz'in Ankara'da Türkiye'deki muhalefete yönelik baskılara dair "oldukça net ifadeler kullandığını" ve hukuk devleti eksikliğinden duyduğu endişeyi açıkça dile getirdiğini aktarıyor:
"Almanya Başbakanı Ankara'da, Türkiye'de muhalefete yönelik baskılar konusunda oldukça net ifadeler kullandı. Hukukun üstünlüğünün eksikliğinden duyduğu endişeyi kamuoyu önünde dile getirdi. Bu doğru bir yaklaşımdı. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da sözünü esirgemedi; Almanya'daki yabancı düşmanlığından şikâyet etti ve Gazze konusunda Almanya ile Türkiye'nin tutumları arasındaki farkları açıkça ortaya koymaktan çekinmedi... Tüm jeostratejik çıkarlar bir yana, Almanya Türkiye Cumhurbaşkanı karşısında eğilmek zorunda değil. Türkiye, Almanya'ya en az Almanya'nın Türkiye'ye ihtiyaç duyduğu kadar muhtaç. Alman hükümeti Türkiye'yi stratejik olarak Avrupa'ya daha sıkı bağlamayı hedefliyorsa, uzun süredir demokratik bir inançla ülkenin Batı'ya yönelmesini savunan kesimleri de unutmamalı."
"Erdoğan tıpkı Şi ve Putin gibi değerlendirilmeli"
Haber portalı T-Online iki liderin görüşmesie ilişkin şu değerlendirmede bulunuyor:
"Elbette Almanya, ekonomik açıdan ve Ortadoğu'daki önemli NATO ortağı olarak Türkiye'ye ihtiyaç duyuyor. Ancak Türkiye'nin de Avrupa'ya ihtiyacı var. Erdoğan çok ciddi ekonomik sorunlarla karşı karşıya ve özellikle Almanya'dan olmak üzere silah ve savunma sanayi ürünleri temin etmek istiyor. Merz bu konuda daha özgüvenli olmalı; sonuçta Almanya dünyanın dördüncü büyük ekonomisi. Burada mesele yalnızca ahlaki ilkeler ya da prensiplere bağlılık değil. Alman hükümeti, Erdoğan'ı da tıpkı Vladimir Putin veya Şi Cinping'i değerlendirdiği ölçütlerle değerlendirmeli."
Stuttgarter Zeitung'da yer alan yorumda ise şu ifadeler dikkat çekiyor:
"Sürekli kendi değerlerine vurgu yapan Avrupa kıtası aslında Türk Cumhurbaşkanı'nın diktatörce eğilimlerini kınamalı. Ancak uzun süredir iktidarda olan Erdoğan, Avrupa için jeostratejik, askerî nedenlerle ve özellikle de mülteci meselesinde son derece önemli. Eğer yüz binlerce Suriyeli yeniden Batı'ya doğru yola çıkarsa, bu yalnızca Friedrich Merz için değil, (Avrupa için) büyük bir sorun olur."
"Türkiye'nin olası bir AB üyeliğinin yeniden konuşuluyor olması dikkat çekici" yorumunda bulunan Dresdner Neueste Nachrichten ise ziyaretle ilgili şu değerlendirmeyi okurlarına aktarıyor:
"Türkiye 2005 yılından bu yana resmen AB'ye aday ülke. Ancak son yıllarda ülkenin otoriter bir başkanlık sistemine yönelmesi nedeniyle artık hiç kimse gerçek müzakerelerin başlayacağına inanmıyor. Fakat dünya siyasetindeki gergin durum öyle bir hâl aldı, Türkiye'nin önemi o kadar arttı ki, federal hükümet daha fazla stratejik yakınlık arayışına girdi. Türkiye, Almanya, Avrupa ve bir NATO üyesi olarak demokratik Batı için o kadar önemli ki, Batı onun etkisinden ve askerî gücünden vazgeçemez."
 
             
             
                             
                             
                            




 
             
             
             
             
             
             
             
             
             
             
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                    