Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, partisinin haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Grup toplantısının yapıldığı salondaki sıralarda Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve diğer tutuklu siyasetçilerin fotoğrafları konuldu. Kobanê Davasında verilen ağır cezalara tepki olarak grup toplantısına çok sayıda demokratik kurum ve siyasi parti temsilcisi ile aydınlar katılarak destek verdi.
6 Mayıs'ta Kobanê Davasında açıklanan ağır cezalara tepki gösteren Hatimoğulları, "Bu kumpas davasıyla HDP’nin Türkiye halklarını birleştiren gücü, sosyalistlerle Kürtlerin ortak mücadelesi, barış, eşitlik, kardeşlik, adalet, özgürlük fikirleri mahkûm edilmek istendi" dedi.
Erdoğan'ın mahkemenin Kobanê Davasında Yasin Börü'nün ölümünden yargılanan siyasetçilere ceza vermemesine rağmen Börü'nün ismini dile getirdiğini hatırlatarak "Kararda Yasin Börü'nün katledilmesine yönelik ceza olmamasına rağmen halkı aldatmaya devam ediyor" dedi.
"Normalleşme" tartışmaları hakkında da konuşan Hatimoğulları, "Normalleşme dediğiniz; 'Kürtsüz bir normalleşmedir, devrimcilerin, sosyalistlerin, aydınların, demokratların, kadınların, biat etmeyenlerin olmadığı bir yumuşamadır. Bu normalleşme değil darbenin alasıdır" diye konuştu.
Hatimoğulları'nın açıklamalarından başlıklar şöyle:
"Geçtiğimiz perşembe günü Kobanê Kumpas Davası’nda 24 arkadaşımıza siyaset yaptıkları için, IŞİD’in katliamlarına karşı çıktıkları için, AKP’ye 'Kral çıplak' dedikleri için tam 407 yıl 7 ay hapis cezası verildi.
16 Mayıs’ta yargılanan siyasetçiler değil, toplumsal itiraz hakkıydı.
Kürtlere kan kusturulurken; ülkede özgürlükler katledilirken, işçiler, emekçiler, yoksullar ölüme terk edilmişken biz sosyalistler olarak sessiz kalamayız” diyen yoldaşlarımıza düşman hukuku uygulandı.
KATLİAMLARA SAĞLADIKLARI DESTEK ORTADADIR: Hatırlayın geçmiş dönemi Diyarbakır HDP mitinginde IŞİD'in bombaları patladı. Suruç'ta 33 düş yolcusu IŞİD tarafından katledildi. Antep'te düğün katliamı, Reyhanlı'da onlarca yurttaşımızın yaşamını kaybettiği katliam ve Ankara'da barış güvercinlerini hedef alan Gar katliamı. İşte bütün bu katliamlara mevcut olan iktidarın kolluk kuvvetlerinin -dosyalarda da, belgelerde de mevcuttur- sağladıkları destek ortadadır. İşte bizim Kobanê kumpas davasında ceza verilen arkadaşlarımız IŞİD'e hayır, bu katliamlara hayır, onların Türkiye'deki işbirlikçilerine, destek olan kolluk kuvvetlerine destek veren anlayışa hayır dedikleri için yargılandılar. Bunlar IŞİD ve uzantılarının gerçekleştirmiş olduğu tarihi katliamlardır. Bizler bu katliamları asla unutmadık unutmayacağız.
Bu IŞİD katliamlarını gerçekleştirenler şayet yakalandılırsa adliyenin ön kapılarından girip arka kapılarından çıktılar. Oysa ki hakkında bilgi ve belge olduğu halde yakalanmayan onlarca insan var. Ne yaptılar, asıl katilleri yakalamayıp HDP hakkında açılmış olan kumpas davasında tam da katiller yakalansın bu katliamlar dursun dedikleri için arkadaşlarımıza ceza verildi.
Bu kumpas davasıyla HDP’nin Türkiye halklarını birleştiren gücü, sosyalistlerle Kürtlerin ortak mücadelesi, barış, eşitlik, kardeşlik, adalet, özgürlük fikirleri mahkûm edilmek istendi.
ERDOĞAN'A YASİN BÖRÜ YANITI: Bu intikamı almak için yıllardır Yasin Börü’yü arkadaşlarımızın öldürdüğünü iddia ettiler. Bir çocuğun ölümünü siyasi intikama malzeme edecek kadar düşkünleştiler. Erdoğan dünkü açıklamasında karara rağmen Yasin Börü’nün öldürülmesinden bahsediyor. Yurttaşı yanıltmaya devam ediyor. Şimdi kararda ne gördük? Yargılanan hiçbir arkadaşımız, bir tek kişinin ölümünden sorumlu değil. Yıllarca arkadaşlarımızı utanmadan cinayetlerle suçlayanlar, meydanlarda hayasızca bu düzmece üzerinden yargıya talimat verenleri tarihin kara sayfalarında yerini çoktan aldı. Şimdi ne oldu ölümlerle yıllarca sorumlu tutulan arkadaşlarımız bu konuda beraat etti. İftira ve kumpas kampanyanız çöktü ve altında kaldınız.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ'NİN YÜREĞİNE SU SERPMİŞ OLABİLİR: Dün AKP genel Başkanı Erdoğan Kobanê kumpas davası hakkında yorum yapıyor. Verilen karar bu davanın savcısı ve hâkimi olan Erdoğan’ın, Bahçeli’nin yüreğine su serpmiş olabilir. Ama Türkiye’deki demokratik kamuoyunun, Kürtlerin, Türkiye halklarının yüreğinde de büyük bir öfke yarattı. Erdoğan 'Kobanê siyasi dava değil' diyor. Evet Erdoğan bu sadece siyasi dava değil, aynı zamanda bir siyasi intikam davasıdır. Bu davanın iddianamesi A’dan Z’ye kadar bir kumpastır. Siyaseten yenemediğini emrindeki yargıyla, hapishanede rehin tutma davasıdır. Davaya atadığınız çete üyesi hakimler, cüppe giymiş siyasiler, Saray eşrafı ve küçük ortağı şunu iyi bilsin ki bu dava Türkiye tarihinin en büyük siyasi ve komplonun olduğu davasıdır.
NORMALLEŞME TEPKİSİ: Normalleşme dediğiniz; Kürtsüz bir normalleşmedir, devrimcilerin, sosyalistlerin, aydınların, demokratların, kadınların, biat etmeyenlerin olmadığı bir yumuşamadır. Bu anormalliği Türkiye’nin önüne normalleşme olarak sunamazsınız. Bu normalleşme değil, darbenin alasıdır.
YARGILANMADILAR, YARGILADILAR: Sevgili Sebahat’i, Gültan’ı, Ayla’yı, Ayşe’yi, Meryem’i aldık, bir yandan hasret dolu buruk bir kavuşma yaşıyoruz, bir yandan bu davadan 13 arkadaşımız hala tutsak. Kimsenin şüphesi olmasın ki, 13 arkadaşımız da çok yakında bizlerle olacak. Bu büyük insanlık yürüyüşünde, bu büyük özgürlük kervanında içerden değil, dışarda katkılarını verecek.
Savunmalarında savunmadan öte Türkiye ve Ortadoğu siyasetine ders niteliğinde sunumlar yaptılar. Yargılanmadılar. Yargıladılar. Hepsiyle gurur duyuyoruz. Onur duyuyoruz.
CEZA ALAN SİYASETÇİLERİ ANLATTI: Hatimoğulları, Kobane Davasında yargılanan siyasetçilerin isimlerini tek tek okudu, fotoğraflarını göstererek konuşmasını sürdürdü:
Günay Kubilay yoldaşımız, siyasi hayatını Türkiye Sosyalist hareketinin mücadele birliğine ve Kürt özgürlük mücadelesiyle dayanışmaya adamıştır. Birleşik süreçlerimizin tümünde her zaman en önde olmuş bir enternasyonallisttir.
Alp Altınörs öğrenciliğinden bugüne sosyalizm mücadelesinden bir gün bile kopmadan, tüm cezalara, hapislere rağmen ne sokaktan ne de yazmaktan, üretmekten vazgeçmiştir.
Bülent Parmaksız sosyalist hareketin, Kürt özgürlük mücadelesi ile kesiştiği her yerde olmak, her fırsatta bu ittifak zeminin oluşması için fedakârca çalışarak geçmiştir. Büyük Ortadoğu Projesine karşı Halkların Ortadoğu Projesi perspektifiyle Filistin ve Kürt halkının hakları için mücadele etmiştir.
İsmail Şengül içinden geldiği sosyalist geleneğin Kürt halkıyla buluşmasında emek verdi. Bugün İsmail yoldaşımız şahsında ortak mücadeleden intikam alınmak isteniyor.
Nazmi Gür HDP ve öncesinde kurulan siyasi partilerin tüm kademelerinde görev almış, ömrünü barış ve insan hakları mücadelesine adamıştır.
Dilek Yağlı “Bugün nasıl ki Filistin için insanlar çağrı yapıyorsa o gün de Kobanî için çağrılar yapılıyordu” diyerek iktidarın iki yüzlülüğünü mahkeme boyunca yüzlerine vurmuştur.
Ali Ürküt HADEP’ten bugüne il başkanlığından, MYK üyeliğine, RTÜK üyeliğine kadar verilen her görevi layıkıyla yapan yoldaşımızdır.
Zeynep Karaman yıllarını Kürt halkının özgürlük mücadelesine ve kadınların özgürleşmesine vermiş, zulmün karşısında bir adım bile geri atmamıştır.
Özgürlük mücadelesi ve kadın mücadelesi savunucusu Pervin Oduncu 'Tecrit kırılırsa barış olur' diyerek düşman hukukuna rağmen iktidara ve devlet aklına doğru yolu göstermiştir.
Zeynep Ölbeci 'Şimdiye kadar elde ettiğimiz kazanımlar erkek zihniyetine karşı verdiğimiz mücadelenin sonucudur' diyerek siyasal mücadelesini kadın özgürleşmesine adadığını ifade etmiştir. Aynur Aşan Mersin il başkanlığı görevini yürütmüş, kadın özgürlüğü, sosyalizm ve Kürt özgürlük mücadelesinin yılmaz bir emekçisi olmuştur.
Sevgili Figen Yüksekdağ’a 32 yıl ceza verdiler. Ömrünü devrimci, sosyalist mücadele içerisinde, Kürt halkının yanında, açlığa ve yoksulluğa karşı mücadeleye, kadınların kurtuluş mücadelesine adamış bir siyasetçidir. 'Kimsenin yüzü düşmesin. Yüreği kararmasın. Bugüne kadar yıkamadılar. Diz çöktüremediler. Ağır bedellerle, cefalarla beslenen yolumuzdan döndüremediler. Bundan sonra da başaramayacaklar. Direne direne var olduk. Direne direne kazanacağız…' sözleriyle karşıladı kararı.
MÜCADELENİZDE DEVRETTİĞİNİZ BAYRAĞI ASLA DÜŞÜRMEYECEĞİZ: Sevgili Selahattin Demirtaş. 90’lı yıllarda bugünkü iktidarın ortağı karanlık güçlerin uyguladığı insanlığa karşı suçlarla ilgili insan hakları mücadelesi vermiş. Aktif siyasete katılarak ülkenin barışının sembol isimlerinden biri olmuştur. Onun şahsında insan haklarından, barış mücadelesinden, Kürt siyasetinden intikam alınmak istenmiştir. Ve onun sözleri; 'Bin ömrüm olsa hepsini halkım için feda ederim. Moralli olun. Dik durun. Direnin. Umudumuzu, hayallerimizi geleceğimizi zorbalara teslim etmeyeceğiz. Biz bir insanlık hareketiyiz. Biz yenilmezler hareketiyiz.' Evet Selahattin Başkan siz cezaevinde dimdik duruyorsanız emin olun ki biz dışarıdaki arkadaşlarınız olarak mücadelenizde bize devrettiğiniz bayrağı asla düşürmeyecek ve zafere ulaşana dek mücadelemiz devam edecek sizlere ve tüm halklara sözümüz olsun."