Jean Laffitte’nin Eylemciler (Les Acteurs) kitabı, siyasal alanı dönüştüren öznenin kim olduğuna dair temel sorular yönelten; bireysel eylem, toplumsal yapı ve politik dönüşüm arasındaki ilişkiyi titizlikle irdeleyen bir eser. Laffitte, tarihin akışını belirleyen şeyin yalnızca büyük ideolojiler değil , kurumsal mekanizmalar veya makro ekonomik dinamikler olmadığını; aynı zamanda sahadaki “küçük” eylemlerinde, görünmez müdahalelerin ve gündelik direniş biçimlerinin de siyasal gerçekliği yeniden kurduğunu savunur.
Kitap, modern siyaset teorisinin çoğu zaman ihmal ettiği bir noktayı öne çıkarır: Eylem, yalnızca sonuç doğuran bir davranış değil, aynı zamanda bir anlam yaratma sürecidir ve insanları “eylemci” yapan şey, yalnızca yaptıkları işler değil; o işleri hangi motivasyon, hangi tarihsel hafıza ve hangi kolektif arayış içinde gerçekleştirdikleridir. Bu yüzden Laffitte için eylem, teknik bir etkinlikten çok ahlaki ve politik bir davranış biçimidir.
Eylemci kimdir ve kime denir?
Laffitte, eylemcinin tanımını klasik siyaset biliminin ötesine taşıyarak, onu tarihsel bir aktör olarak değil, “anlam ve yön kazandıran kişi” olarak resmeder. Eylemci, kendi bireysel sınırlarının ötesine geçen ve kolektif bilince dokunan kişidir; çoğu zamanda anonimdir, görünmezdir ama yaptığı dokunuş dönüştürücüdür.
Eylemciler:
• Kurumların değil, pratiklerin içinden çıkarlar.
• Yalnızca politik arenada değil, fabrikada, sahada, okulda, sokakta belirirler.
• Tarihin kıvrımlarına küçük müdahaleler yaparak büyük sonuçlar yaratabilirler.
Laffitte bu noktada, siyasal dönüşümlerin çoğu zaman “liderler tarafından başlatıldığı” yanılgısını kırar. Ona göre tarih, küçük eylemlerin birikiminden oluşur ve en büyük dönüşümler, o birikimin doğal sonucudur.
Bireysellik ve Kolektif Eylem Arasında
Kitabın önemli katkılarından biri, bireysel eylemin kolektif süreçlerle olan ilişkisini yeniden düşünmeye zorlamasıdır. Laffitte, bireyi kolektifin karşıtı olarak değil, kolektifi mümkün kılan unsur olarak görmektedir. Bu açıdan kitap, Marx’ın “insanlar kendi tarihlerini yaparlar ama istedikleri koşullar altında değil” cümlesini de doğrullayan bir nitelik taşır.
Eylemci, koşullar tarafından belirlenen bir figür değildir; aksine koşulları dönüştüren, yapısal olanın içine “insan” unsurunu katan iradenin adıdır.
Laffitte’nin bu yaklaşımı, günümüz toplumsal hareketlerinin doğasını anlamak açısından da önemlidir:
Lideri olmayan, hiyerarşik olmayan, ağ örgütlenmesine sahip hareketlerin neden hâlâ güçlü bir dönüştürücü etkiye sahip olduğunu kitabın bu çerçevesi açıklar.
Politika ve Etiğin Kesişimi
Laffitte’ye göre eylem, yalnızca araçsal bir davranış biçimi değildir; her eylem, kendi içinde bir etik yönelim de barındırmaktadır. Eylemcinin motivasyonu, yalnızca verimlilik veya çıkar değil; çoğu zaman adalet arayışı, eşitlik talebi ve özgürlük umududur.
Bu nedenle Laffitte, politik mücadelelerin yalnızca güç ilişkileri ekseninde ele alınmasına da karşı çıkar. Ona göre:
“Her eylem, bir değer tercihinin pratiğe dökülmesidir.”
Bu yaklaşım kitabı, yalnızca siyaset bilimi okuması olmaktan çıkarıp, felsefi derinliği olan bir inceleme hâline getirir.
Günümüz Dünyasında Eylem Pratiği
Kitap bugün okunduğunda, neoliberal sistemin bireyi atomize eden, siyaseti teknokratik alanlara indirgeyen yapısına güçlü bir itiraz olarak görülebilir. Çünkü Eylemciler, bireyin yalnızlaştırıldığı bir çağda, eylemin hâlâ dönüştürücü bir güç olduğunu savunur.
Laffitte, pasifleşmiş toplumların yeniden politik özneliğe kavuşmasının ancak bu “küçük eylemler”den geçtiğini savunur. Sessiz protestolar, gündelik dayanışma pratikleri, yerel mücadeleler veya mikro ölçekli müdahaleler… Bunların tümü, siyasi alanı şekillendiren ana unsurlardır.
Sonuç olarak
Jean Laffitte’nin Eylemciler kitabı, siyasal alanı yalnızca büyük anlatıların ve güç mücadelelerinin sahnesi olmaktan çıkarır ve insanın iradesiyle yeniden kurduğu bir alana dönüştürür. Kitap, hem teorik hem pratik açıdan politik öznenin nasıl oluştuğunu analiz ederken, günümüz toplumsal hareketlerine de önemli bir perspektif sunar:
Siyasal dönüşüm, büyük adımlardan değil; küçük, ısrarlı ve anlamlı eylemlerin birikiminden doğar.
Eylemciler tam da bu yüzden, modern dünyanın en görünmez ama en güçlü aktörleridir.



