Artık ölümleri kader diye karşılayan dili de, kayıt dışılığı görünmez kılan sistemi de değiştirmek zorundayız.
Geçtiğimiz hafta Kocaeli’nde bir parfüm deposunda çıkan yangında yaşamını yitiren, Şengül Yılmaz(59), Tuğba Taşdemir(17), Nisa Taşdemir(15), Cansu Esetoğlu(15), Hanım Gülek(52), Esma Gikan(31) ve ağır yaralanan ve hastanede tedavi gören Tuncay Yıldız hayatını kaybetti.
Bu bireysel bir trajedi değil ülkemizde çalışma yaşamının gerçeği… Çünkü bu yangın tesadüfi bir facia değil; güvencesizliğin, kayıt dışı istihdamın, denetimsizliğin sistematik hale geldiği bir iş gücü piyasasının sonucu.
Ülkemizde kayıt dışı istihdam en çok kadın ve çocuklar arasında olağanüstü yüksek. Ev eksenli üretimden depolara, tekstilden hizmet sektörüne kadar kadın emeği hala en kırılgan, en düşük ücret ve en güvencesiz alanlarda yoğunlaşıyor. Şengül ve Hanım bize bu tabloyu gösteriyor: Emeklilik güvencesine erişememiş, yaş ilerledikçe iş güvencesi azalan, sosyal korumadan mahrum bırakılan kadın emeği…
Diğer üç çocuk ise çok daha korkutucu bir tablo: Çocuk İşçiliği
Tuğba, Cansu ve Nisa eğitim sisteminin içinde olmaları gerekirken; düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve sıfır güvenlik standartlarına sahip işlerde istihdam ediliyor. Çocuk işçiliği yasalarla yasaklanmış olmasına rağmen ekonomik baskı, aile içi yoksulluk ve denetim eksikliği bu yasayı işlevsiz hale getiriyor.
Yangının çıktığı iş yerinin sigortasız işçi çalıştırması, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin uygulanmaması, denetim mekanizmalarının sadece kağıt üzerinde varoluşu, bireysel değil yapısal bir soruna işaret ediyor. Mevzuatın varlığı, uygulama yoksa sadece bir temenni olarak kalıyor. İş veren için maliyet hesabı, işçinin can güvenliğinin önüne geçiyorsa, denetim mekanizmaları formalitelere dönüşüyorsa, kayıt dışılığa göz yumuluyorsa, bu yangınlar istisna değil, ön görülebilir sonuçlardır.
Kadınlar ve çocuklar neden böyle işlerde çalışmak zorunda kalıyor?
Cevapları net: Yetersiz sosyal koruma, yoksulluk baskısı, denetimlerin zayıflığı, kayıt dışı çalışmanın yüksek karlılığı, yapısal eşitsizlikler.
Artık ölümleri kader diye karşılayan dili de, kayıt dışılığı görünmez kılan sistemi de değiştirmek zorundayız. Kadınlar ve çocuklar en kolay vazgeçilen, en ucuz maliyet kalemi olmayı hak etmiyor. Denetimsizlik sürerse, siyaset sorumluluktan kaçarsa ve güvencesiz çalışma olağan kabul edilirse, bir sonraki yangının alevleri hepimizi yakmaya devam edecek.
İsimler bir istatistik değil, ülkemizin utancıdır. Biz bu utancı değiştirmediğimiz sürece başka kadınların ve çocukların canı üzerinden aynı gerçeği bir kez daha öğrenmek zorunda kalacağız.