Kardeşlerin dünyaya gelme sırasının kişiliğimizi şekillendirip şekillendirmediği sorusu, psikologların ve ebeveynlerin aklını yüzyıldır kurcalıyor. Ancak bu ilgiye rağmen bilimsel bulgular şaşırtıcı ölçüde belirsiz.
İki kız kardeşin büyüğü olan biri olarak, sorumluluk sahibi, mükemmeliyetçi ve özenli olduğumu söyleyebilirim. Annem de ailesindeki en büyük kız çocuğuydu ve benzer özellikleri taşıyor. Fakat küçük kız kardeşim çok daha rahat ve gamsız biri. Aynı evde, aynı ebeveynlerle büyümemize rağmen kişiliklerimiz bu kadar farklıysa, neden?
Bu sorunun peşine düşen bilim insanları, kardeşlik sırasının kişiliği etkileyip etkilemediğini anlamaya çalışıyor. Ancak bugüne kadarki araştırmalar, küçük örneklem grupları, öznel yanıtlar ve karmaşık değişkenler yüzünden tutarsız sonuçlar verdi.
Beş Temel Özellik ve Karmaşık Değişkenler
Kişilik araştırmalarında genellikle “beş faktörlü model” temel alınıyor: dışa dönüklük, uyumluluk, sorumluluk, duygusal denge ve deneyime açıklık. Ancak kardeşlik sırasının bu özellikleri nasıl etkilediği konusunda bilim insanları hemfikir değil.
Örneğin iki çocuklu bir ailede “en küçük olmak” ile yedi çocuklu bir ailede “en küçük olmak” aynı şey değil. Ailenin büyüklüğü, sosyoekonomik durumu, yaş aralıkları ve kültürel normlar gibi pek çok unsur bu deneyimi değiştirebiliyor.
“En Büyük Kız Kardeş Sendromu” Gerçek mi?
Almanya’daki Leipzig Üniversitesi’nden kişilik araştırmacısı Julia Rohrer, “en büyük kız kardeş sendromu” gibi terimlerin bazı insanlar için anlamlı olabileceğini, ama herkes için geçerli olmadığını vurguluyor. “Bazı kadınlar gerçekten küçük kardeşlerinin bakımından sorumlu olarak büyümüş olabilir. Ama bu herkesin hikayesi değil,” diyor.
Rohrer ve ekibi İngiltere, ABD ve Almanya’dan binlerce kişinin verilerini inceledi. Sonuç: doğum sırasının kişiliğe kalıcı etkisi yok. Ancak zeka konusunda küçük bir fark tespit edildi. İlk doğanlar, hem kendi beyanlarına hem de objektif testlere göre daha yüksek zeka skorlarına sahipti.
Yaş mı, Sıra mı?
Houston Üniversitesi’nden Psikoloji Doçenti Rodica Damian’a göre, kişilikte gözlenen bazı farklılıklar doğrudan doğum sırasına değil, yaşa bağlı olabilir. Örneğin ilk çocuk her zaman daha büyük olduğu için daha fazla sorumluluk alması beklenir. Bu da onu daha “sorumlu” gibi gösterebilir. Ama bu yaşla ilgili doğal bir süreç olabilir.
Yaratıcılık ve Kariyer: Sürpriz Bulgular
Eskiden ilk doğanların daha akademik, küçük kardeşlerin ise daha yaratıcı olduğu düşünülürdü. Ancak Damian’ın son çalışmaları bu görüşü tersine çevirdi: İlk doğanlar, yaratıcı mesleklere yönelmeye daha meyilli.
Tek Çocuklar Gerçekten Bencil mi?
Tek çocuklara yönelik “bencil” ve “narsist” etiketleri de artık bilimsel destek bulamıyor. Kanada’da 770 bin kişilik bir örneklemle yapılan son araştırmada, kardeşi olmayan bireylerde bencilliğe dair net bir artış tespit edilmedi.
Buna karşın ortanca ve en küçük kardeşler, “dürüstlük-alçakgönüllülük” ve “yumuşak başlılık” gibi ölçütlerde ilk doğanlara kıyasla daha yüksek skor aldı. Yani daha empatik, hoşgörülü ve uyumlu olabilirler.
Bilim Ne Diyor?
Tüm bu veriler ışığında, bilim insanları kardeşlik sırasının tek başına kişiliği belirleyen bir faktör olmadığını söylüyor. Ancak bu, kişisel deneyimlerin geçersiz olduğu anlamına gelmiyor.
Julia Rohrer’in ifadesiyle:
“Benzer koşullarda büyüyen başka insanları tanımlamak için bu terimleri kullanmanızda bir sorun yok. Yeter ki herkesin deneyiminin aynı olduğunu varsaymayın.”
Yani doğum sırası kişiliğimizi şekillendirmiyor demek fazla iddialı. Ama tek başına kaderimiz olduğunu söylemek de pek bilimsel değil. Belki de küçük kardeşinizin “sen doğuştan daha zekisin” demesine izin vermek en iyisi… Şimdilik.