Theblacksea.eu'nun Türkiye’nin betona kaybettiği yeşil alanlarını incelediği çalışmanın ilk durağı Sapanca oldu.

İstanbul’a bir buçuk saat uzaklıktaki Sapanca, doğal güzellikleri yerine bungalov ve tiny house’larla gündemde. Kaçak yapılar, göl kıyılarını ve kuşların yaşam alanlarını tehdit ediyor, ekosistemi hızla değiştiriyor.

Türkiye, 2018 ile 2024 arasında yaklaşık 1860 kilometrekare doğal ve tarımsal alanını inşaata kaybetti. Bu, İstanbul’un Anadolu yakasından daha büyük bir alana tekabül ediyor. Tarlalar, meralar, ormanlar, fundalıklar, sulak alanlar ve göl kıyıları… Bir kısmı eskiden yasalarla koruma altında olan bu alanlar, bugün bitmeyen inşaat açlığı uğruna geri dönülemez biçimde yok edilmiş durumda.

Tarım arazilerini de kapsayan bu yeşil alanların betona dönüştürülmesine “yapaylaştırma” adı veriliyor. Yapaylaştırmada konut ihtiyacı önemli bir etken olsa da çoğu zaman kamu yararıyla ilgisi olmayan projeler öne çıkıyor: dev oteller, havaalanları, enerji santralleri, hatta ultra zenginler için inşa edilen yat limanları. Türkiye'de eskiden koruma altındaki göl kıyıları bungalovlara, verimli tarım arazileri ise organize sanayi bölgelerine teslim edilmiş bir halde.

Fotoğraflar: Özge Sebzeci

The Black Sea olarak 11 ülkeden 41 bilim insanıyla birlikte gerçekleştirdiğimiz Green to Grey (Yeşilden Griye) isimli gazetecilik projesinde uydu görüntüleri, yapay zeka ve saha araştırmalarından faydalanarak, Türkiye ve Avrupa’da doğal ve tarımsal alanların ne kadar yaygın ve hızlı bir şekilde yok edildiğini ortaya koyduk.

Sonuç çarpıcı: Türkiye, araştırmayı kapsayan 30 ülke arasında açık ara ilk sırada.

Türkiye’nin betona kaybettiği yeşil alanlarını incelediğimiz çalışmamızın ilk durağı ise Sapanca.

Sapanca artık “yasak aşk” mekânı mı?

İstanbul’a bir buçuk saat mesafede, ormanları ve 10 bin yıllık gölüyle Sapanca, betona boğulmuş İstanbulluların doğaya yakın olmak için tercih ettiği bir ilçe. Nefes alınacak, çimlerde uzanılacak, doğayla bağ kurulacak bir yer.

Ama hava karardığında, tüm vadiyi tepelerden yayılan gümbür gümbür elektronik müzik sesleri sarıyor. Son birkaç yılda Sapanca, sakin bir dinlenme yeri olmaktan çıkıp mahremiyet ve parti vaat eden tiny house ve bungalov endüstrisinden beslenen bir yere dönüştü.

Sapanca’nın yeni ziyaretçilerinin büyük bir kısmı, alelacele inşa edilmiş bu kulübelerin plastik çimlerine ve kalp şeklindeki havuzlarına alkol, uyuşturucu ve seks için geliyor. İstanbul’dan düzenli gelen bir ziyaretçi, buranın artık eşlerin aldatıldığı bir yer olarak anıldığını ve hatta seks turizmiyle ilişkilendirilen bir üne sahip olduğunu söylüyor. “Bizim jakuziye girmek, jakuzide sevişmek gibi amaçlarımız vardı. Çünkü biz böyle şeyleri seviyoruz. Açık havada sevişme fikri çok iyi gelmişti bize,” diye ekliyor.

Yıllardır Sapanca’da tatil yapan başka bir ziyaretçi ise kasabanın kötü bir üne kavuşup popülerleşmesiyle birlikte havasının değiştiğini paylaştı: “Artık daha çok yasak aşk yeri gibi.”

Devasa bir şantiye olarak Sapanca

Bu küçük kasabanın turizme açılması bir inşaat çılgınlığına yol açtı; bungalov ve tiny house sayısı 4 bini geçti. Çoğu son birkaç yıl içinde ruhsatsız olarak ve sıklıkla koruma altındaki yerlerde yapıldı. Sapanca’yı kıskacı altına almış bu inşaat çılgınlığı hem bölgenin biyoçeşitliliğini yerle bir etmiş hem de göl kıyısına kamu erişimini kesmiş durumda.

Araştırmamız, Sapanca gölü kıyısındaki iki ayrı alanın koruma statüsünün bu yıl değiştirildiğini ve bunun da uluslararası otel zincirlerinin ve hatta bir AKP üyesinin tesisi işletmesinin yolunu açtığını ortaya koyuyor.

Turizm, Sapanca’yı baştan aşağı değiştiriyor. Mart ayında ziyaret ettiğimizde, kendimizi yarım kalmış ev inşaatları, kazılmış yollar ve ağır iş makinelerinin tıkadığı trafikten oluşan devasa bir şantiyede bulduk.

Sapanca ikiye bölünmüş halde: inşaatlardan para kazananlar ve belediyenin kıymetli arazileri kontrolsüz gelişime feda etme isteğine üzülen daha küçük bir kesim. Bungalov işletmelerinin ilçede yarattığı sorunlardan şikayetçi insanlar ise seslerini yükselttiklerinde taciz ve şiddet riskiyle karşı karşıya olduklarını anlatıyorlar.

Bungalov çılgınlığı nasıl başladı?

Araştırdığımız birçok yer kaybın büyüklüğüyle öne çıkarken, Sapanca başka bir nedenle dikkat çekiyor. Haritaya baktığınızda, bir zamanlarki eşsiz ve el değmemiş doğası parça parça yok edilmiş bir yer görüyorsunuz. Bir köşede beş havuzlu bungalov, biraz ötesinde on küçük evden oluşan bir tiny house sitesi. Göl kıyısında dev bir otel, yanında başka bir tesis. Böyle böyle, son üç yılda turizm inşaatı çılgınlığının pençesine düşen bir Sapanca…

Sapanca yıllardır İstanbulluların hafta sonu ya da günübirlik ziyaret ettiği bir yer olarak bilinirdi. Göl kıyısındaki kafelerde kahvaltı yapılır, Maşukiye deresi kenarında mangal yakılır veya orman içindeki yürüyüş yollarında gezilirdi. Bazı ailelerin ilçede yazlık evleri vardı. Sapanca’nın güneyine uzanan dağlar büyük ölçüde el değmemişti.

Pandemi vurduktan sonra insanların tatil ve mekân anlayışı değişmeye başladı. Aylarca apartman dairelerinde mahsur kalanlar artık kalabalıktan uzağa kaçmak ve yeşil çayırlar görmek istiyordu. Sapanca’daki arazi sahipleri için bulunmaz bir fırsat doğmuş oldu.

“Sapanca'nın yerlileri diyebileceğimiz birçok ailenin uzun yıllardır sahip oldukları arsaları vardı.” diye anlatıyor Sapanca Villa ve Bungalov işletmecileri Derneği (SAVİBU) başkanı Ali Safa Alaçam. “Bunlar hep âtıl durumda duruyordu. Aileler arazilerini değerlendirmeye karar verdi ve mütevazı şekilde bir-iki bungalov yaptı.”

Tiny house’lar ucuz, çabuk inşa edilebiliyor ve iyi kâr sağlıyor. Kolay para kazanmanın da bulaşıcı bir cazibesi var. Kısa sürede bungalovlar daha güneye, ormanlara ve tarım arazilerine doğru yayıldı. Ağaçlar kesildi ve yerlerine binlerce ruhsatsız bungalov dikildi.

“Hiçbir sınır yok, hepsini yerel halk yapıyor,” diyor Alaçam ve ekliyor: “Tam bir ekonomik ekosistem haline geldi. Herkes kazandı. Beş kişilik bir masada biri bungalovu işletiyor, biri temizliğini yapıyor, diğeri buzdolabını tedarik ediyor, kardeşi kahvaltıcı işletiyor. Böyle bir zincir olduk. Bu yüzden devlet başta göz yumdu işin gerçeği.”

Kanunları uygulamak yerine suçu aklamak

Alaçam’a göre şu anda Sapanca’da 4 bin 700 bungalov var. Belediyenin verdiği sayı biraz daha farklı. Aralık 2024’te Sapanca Belediye Başkanı Nihat Arda Şahin, kasabadaki bungalov ticaretinin boyutunu ortaya koyan bir araştırmanın sonuçlarını açıkladığı basın toplantısında toplam 4 bin 401 bungalov bulunduğunu ve bunlardan yalnızca 400’ünün yasal olduğunu söyledi.

Şahin, bungalov sahiplerini cezalandırmayı veya bungalovları yıkmayı açıkça önermedi ancak 2025 başından itibaren “geçici turizm ruhsatı”na sahip 1500 işletmenin “kaçak” statüsüne geçeceğini duyurdu.

Şahin, “Bu yapılar Sapanca ekonomisine yılda beş milyar lira katkı yapıyor. Amacımız bu yapıları standarda kavuşturmak ve turizmi düzenlemek. Doğmuş çocuğu boğmak gibi bir niyetimiz yok,” dedi. Sapanca Belediyesi ve Sakarya Büyükşehir Belediyesi AKP meclis üyesi ve şehir plancısı Oya Arapoğlu, Şahin’i eleştiren bir açıklama yapmıştı: “Bungalov yapıların bir kısmının sit alanında, bir kısmının imar planlı alanda bir kısmının da plansız alanda kaldığı hepimizin bildiği bir gerçektir.” Sorunun “imar planı” ile çözülmesi gerektiğini savunmuştu. Bu da kaçak yapıların fiilen yasallaştırılması anlamına geliyor.

Çevre hukuku avukatı Esmanur Çağlak ise “Bu hukuka uygun bir uygulama değil,” diyor ve ekliyor: “Ancak uygulamada sahada gördüğümüz idarenin normalde bu kaçak veya izinsiz yapılaşmalara dair yıkım, para cezası gibi yaptırım gücü bulunmasına rağmen, kamu otoritesi doğal varlıklarımızı talan eden şirketler üzerinde kullanılmıyor. Bunun sonucunda bugün sapancadaki bungalov istilası ile baş başa kalmaktayız.”

O sırada Sapanca’daki bungalov sorununu yetkililer çok bildik bir şekilde çözmeye başladı: Kanunları uygulamak yerine suçu aklayacak şekilde değiştirerek.

Bakanlığın çözümü sit alanı haritasıyla oynamak

Alaçam’a göre, birkaç bungalovla başlayan aile işletmeleri, kısa sürede büyük otel zincirlerini de Sapanca’ya çekti.

Bugün Sapanca’da Dedeman ve Elite World Hotels & Resorts gibi yerli otellerle Wyndham ve Kempinski gibi küresel lüks markaları yanyana bulmak mümkün. En büyük projelerden biri, 2026’da açılması planlanan ve Kempinski ile ortak yapılan 130 milyon dolarlık NEF Sapanca. Projenin “200 otel odası ve süit ile 50 villa ve 138 daire… göletler, dereler ve yürüyüş, koşu ve bisiklet yollarıyla kuşatılmış yemyeşil ormanlarla çevrili” olacağı vaat ediliyor. NEF Sapanca, NEF markasının bir parçası ve Timur Gayrimenkul Geliştirme tarafından yürütülüyor. Bu şirket, eski Galatasaray başkan yardımcısı ve tanınmış iş insanı Erdem Timur tarafından kuruldu. Timur’un serveti yaklaşık 500 milyon dolar olarak tahmin ediliyor.

NEF Sapanca’nın yaklaşık on kilometre doğusunda, “Doğanın tam kalbinde” sloganıyla pazarlanan Lake Look adlı bir tatil tesisi var. Bir başka sloganı “Yeşile uyan, maviyle dinlen.” olan Lake Look’un sahibi Eren Group’un AKP ile bağları bulunuyor. 2021’de inşaata başlandığında şirket CEO’su Ali Ethem Yıldırım, Sakarya’nın AKP’li belediye başkanı Ekrem Yüce’nin başdanışmanı olarak görev yapıyordu. Yıldırım’ın oğlu ve Lake Look’un CEO’su Selim Yıldırım aynı yıl AKP Sakarya İl Yönetim Kurulu’na seçildi.

NEF Sapanca ve Lake Look projeleri 2021’de fiilen başlamıştı. Her iki proje de doğal değeri ve Sapanca’nın içme suyu kaynağı açısından önemi nedeniyle birinci derece sit alanı ilan edilmiş kıyı bölgesinde yer alıyordu. En üst kategori koruma sağlayan birinci derece sit alanlarında konut, turistik, endüstriyel veya ticari yapılar inşa edilmesi kesinlikle yasak. Bu iki örnek, münferit vakalar değil. Yol boyunca göl kenarı bungalovlar, tiny house’lar ve otellerle dolu.

Çevre, Şehircilik İklim Değişikliği Bakanlığı ise koruması altında bulunan arazilerdeki bu yüzlerce kaçak turizm işletmelerinden bazıları ile başa çıkmanın yolunu, Temmuz 2023 ve Ocak 2025’te Sapanca’nın sit alanı haritasını değiştirmekte buldu.

Bu yıl alınan kararda göl kıyısının büyük bölümün statüsü “Nitelikli Doğal Koruma Alanı”na dönüştürüldü, böylece fiilen ikinci derece sit alanına düşürülmüş oldu. Bu statü, inşaata sadece çok nadir durumlarda ve sıkı koşullar altında izin veriyor.

Kuşlara elveda

Kanunlara göre, Sapanca Gölü’nün herhangi bir kıyısından içeriye doğru ilk 300 metre, kasabaya içme suyu sağlamadaki hayati rolü nedeniyle birinci derece sit alanı yani “Mutlak Koruma Bölgesi” statüsünde olmalı. Dolayısıyla aslında kıyıdaki tüm yapılar kâğıt üstünde kaçak.

Tehlikede olan tek konu içme suyu değil. Bungalovlar ayrıca Sapanca’yı ekolojik bir hazine yapan kuşların yaşam alanlarına da girmiş durumda. 2010 tarihli bir çalışma, “neredeyse tehdit altında” olarak sınıflandırılan Pasbaş patka (Aytya nyroca) da dâhil 69 kuş türünü ve resmen “vahşi yaşamda soyu tükenme tehlikesi çok büyük” olarak sınıflandırılan Dikkuyruk ördeğini (Oxyura leucocephala) Sapanca’da tespit etmişti.

2023’e gelindiğinde, Sakarya Üniversitesi’nden araştırmacılar Dilek Temur ve Ali Uzun kuş sayısında bir düşüş gözlemlemeye başladı. Araştırmalarında “Turizm ve günübirlik faaliyetler özellikle mart ile temmuz arasında yoğun; bu dönem kuşların üreme dönemi ile çakışıyor ve doğrudan üreme başarısını olumsuz etkiliyor,” diye yazdılar.

Timur ve Uzun’un makalesine göre; “Konumu ve yaşam alanı özellikleriyle Sapanca Gölü, hem bölge hem de Türkiye açısından önemli bir sulak alan (…) Sapanca Gölü Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar listesine dâhil edilmelidir. Ayrıca göl suyunun endüstriyel amaçlarla kullanımının yasaklanması acil bir adımdır.”

Şikayetler ve soruşturmalara rağmen işleyen bungalovlar

Sapanca’daki ruhsatsız bungalovların yıkılması konusu sık sık gündeme geliyor ancak şu ana kadar pek bir sonuç alınamadı. Örneğin, Nisan 2023’te Sakarya Su ve Kanalizasyon İdaresi (SASKİ), göl kıyısına inşa edilmiş 125 bungalovun yıkımı için başvuruda bulundu ve bu başvuru Turizm Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafından onaylandı. Aradan iki yıl geçmesine rağmen bu bungalovlar hâlâ yerli yerinde duruyor.

Mart 2024’te yerel halktan birkaç kişi, göl kıyısındaki yeni bir inşaat hakkında belediyeye şikâyette bulundu. Belediye denetim ekibinin şikâyetlerini takip ettiğini ancak herhangi bir işlem yapmadığını söylediler. Yerel medyaya verdikleri demeçte, “Biz yerel halk ve doğasever çevreciler ‘bu yapılara nasıl inşa izni verilir’ diye sordukça bunları koruması gereken yetkililer siyasi kazanç ve kâr uğruna hiçbir soru sormuyor, bilmiyor gibi davranıyor,” dediler.

Mart ayında Sakarya valisi Rahmi Doğan, Sapanca’nın CHP’li belediye başkanı Nihat Arda Şahin ile bir dizi toplantının ardından şöyle dedi: “Herkesin bildiği üzere kamu malına, ortak değerlerimize, özellikle Sapanca Gölü kıyısındaki dere yataklarına yönelik hiçbir işgale asla müsaade etmeyeceğimizi net şekilde belirttim.”

Vali Doğan, Sapanca dağlarındaki dere yataklarına inşa edilmiş 369 bungalovun yıkılacağını açıkladı. “İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan denetimde bu bungalovların dere yataklarının içinde inşa edildiği tespit edildi. Mutlak koruma alanlarında bulunanlar için de çalışmalarımız devam ediyor,” dedi. Bu yapılar da bugün hâlâ ayakta duruyor.

Doğan ayrıca yapı izinleri hakkında soruşturma açmayı düşündüğünü ekledi. Bir hafta sonra, İçişleri Bakanlığı Sapanca Belediye Başkanı Şahin hakkında soruşturma başlatılması yönünde onay verdi. Şahin 2024’te seçilmişti. Yardımcısı Burak Koç da soruşturmaya dâhil edildi. Soruşturmaya, bungalov çılgınlığının büyük bir bölümünün denetiminden sorumlu eski AKP’li belediye başkanları Özcan Özen ve Aydın Yılmazer de eklendi.

Şahin, soruşturmanın siyasi amaçlı olduğunu iddia etti ve soruşturma kararının aralık ayında alındığını, ancak dört ay sonra kendilerine iletildiğini belirtti. “Demokrasi ve adalet sınavından geçtiğimiz bu günlerde, kararın üç ay boyunca bekletilmesi dikkat çekici,” dedi. Bu sürecin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla başlayan, hükümetin CHP’ye yönelik saldırılarının başlangıcına denk geldiğini belirtti.

Misafirperverlikten fırsatçılığa

Sapanca'da turizm artık yerel ekonominin büyük itici gücü. Bazı yerlerin gecelik ücretleri artık İtalya’da tarihi bir kalede konaklamaktan daha pahalı. Bu çılgınlık sadece bungalovları değil restoranları ve tekne turlarını da etkiliyor. Herkes iyi para kazanıyor gibi görünüyor. En azından Alaçam’a göre. “Bunlar 18–23 yaşları arasındaki yerel gençler; scooter alıp kurye lisansı aldılar,” diye anlatıyor. “Misafirler artık market, et, sebze sipariş edebiliyor. Kurye üç-dört dükkâna gidip her şeyi teslim ediyor, misafirler havuz kenarında rahatlıyor.”

Mangal yakmayı bilmiyor musunuz? Merak etmeyin, onu da yapacak biri var. “Arıyorsunuz, biri gelip yemeğinizi pişiriyor, salatanızı hazırlıyor, mangalı yakıyor,” diyor Alaçam.

Bunların sebebi misafirperverlik değil. Sık sık Sapanca’ya giden bir ziyaretçi bize, market fiyatlarının yükseldiğini ve her şeyin artık ücretli bir hale geldiğini anlattı. Otel çalışanlarından mangal tutuşturmak için çakmak istediğinde, bir otel çalışanı “ben sizin için yakarım” demiş. Ancak tabii ki karşılıksız değil: “Biz bunun oda servisi gibi olduğunu düşündük. Küçük bir meşale getirdi, tutuşturdu ve sadece bunun için 500 lira aldı. Şaştık kaldık.”

Direnişsizlik

Dönüşüm bu derece radikal olmasına rağmen, Sapanca sakinlerinin çok azı bungalovlara açıkça karşı çıkabiliyor veya inşaatın doğaya etkisinden şikâyet edebiliyor. Son yıllardaki sosyo-kültürel değişikliklere itiraz etmek ise daha da zor.

Uzun yıllardır Sapanca’da yaşayan küçük bir işletme sahibiyle konuştuğumuzda, bungalovlar hakkında sosyal medyada paylaşım yaptıktan sonra tehdit mesajları ve telefonlar aldığını söyledi. Bazı yerel halkın “bağırarak ve şiddetle iletişim kurmayı tercih ettiklerini” belirtti.

İşletme sahibinin bahsettiği sorunlar arasında bölgede artan cinsiyetçilik ve seks turizmi de vardı. “Tiny house” veya “Sapanca bungalovları” yazarak sosyal medyada basit bir arama yapmak, onlarca seks işçisinin gönderisini önümüze çıkarıyor.

Bu Sapanca’ya özgü olmayan bir olgu olsa da geleneksel olarak muhafazakâr bir kasaba için büyük bir değişim. Konuştuğumuz işletme sahibi, bölgedeki değişime feminist bir perspektiften bakıyor ve özellikle kadınlara yönelik gözlemlediği bir kaygıyı dile getiriyor:

“Sokakta yürüyen insanlarda bir değişiklik yaşandığını hissettim. Tuhaf tipte erkekler kamusal alanları kullanmaya başladı. Bütün kadınlara potansiyel, bir meta gibi bakıyorlar, bilmiyorum.”

Çift olmayan çiftler gördüğünü ve defalarca sokakta kadınları tehdit eden erkeklerle karşılaştığını anlatıyor. Ona göre bungalovlar erkeklere herhangi bir otelin sağlayamayacağı bir cezasızlık alanı sunuyor. “Bungalovlarda tüm karanlık isteklerini yaşayabiliyorlar. Burası fantezilerini yaşayabilecekleri özgür bir alan.”

Denetimsizliklere rağmen düşmeyen rağbet

Sapanca’nın popülerliği başka sorunları da beraberinde getirdi. Bu yıl mart ayında, sosyal medyada sahte bungalov ilanlarıyla binlerce kişiyi 120 milyon TL dolandıran yirmi iki kişi tutuklandı.

Ertesi ay, bir aile kaldıkları bungalovda yatağı çekecek şekilde ayarlanmış gizli kamera buldu. Soruşturma sırasında polis, gizli kameranın satın alındığı zamandan çekilmiş bir fotoğrafını bungalov sahibinin telefonunda buldu. İşletme sahibi ve bir arkadaşı “özel hayatın gizliliğini ihlal” suçlamasıyla tutuklandı ancak beş ay sonra mahkeme tutuksuz yargılanmalarına karar verdi.

Bungalov sahiplerinin gizli kamerayı bulan aileyle mahkeme öncesi kavga ettiklerine dair görüntüler ağustos ayında medyada yayımlandı.

Bungalovların denetimsizliği ölümle sonuçlanan vakalara da yol açıyor. Şubat 2023’te, bir tesiste hafta sonu tatili yapan genç bir çift çıkan yangında yaşamını yitirdi. O zamandan beri ölümle sonuçlanmayan birçok yangın olayı daha yaşandı.

Mayıs ayında, Garden Home adlı bungalov işletmesinde ailesiyle tatil yapan 4 yaşındaki bir çocuk havuza düşerek hayatını kaybetti. Soruşturmada, tesisin geçici işletme ruhsatının aylar önce iptal edildiği ve personelin zorunlu kayıt sistemine müşterilerin bilgilerini yalnızca çocuğun ölümünden sonra girdiği ortaya çıktı. Tesisin ilanı, işletme ruhsatı olmadığı halde, SAVİBU’nun web sitesinde hâlâ duruyor.

Bunların hiçbiri ziyaretçileri caydırıyor gibi görünmüyor. Alaçam, bungalovların neredeyse sürekli dolu olduğunu söyledi. Anadolu Ajansı’nın haberine göre geçtiğimiz Kurban Bayramı’nda ziyaretçi sayısı Sapanca nüfusunu geçti.

The Black Sea, Türkiye ve çevresinde yolsuzluk, çevre, iklim ve insan hakları konularında derinlemesine araştırmacı gazetecilik çalışmaları yürüten, kâr amacı gütmeyen bağımsız bir platformdur.