Türkiye İşçi Partisi (TİP) İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, bir mahkeme hâkimine yönelik “beraat baskısı” iddialarını Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine taşıdı. Şık, iddiaların merkezinde yer alan olayda, bir hâkimin, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İstanbul İl Yöneticisi Y.K.’nın yargılandığı bir davada baskı altına alındığını öne sürdü.
Şık, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması talebiyle yazılı soru önergesi sundu.
Yargıya baskı iddiası ve Şanlıurfa’ya atama
Şık’ın önergesine göre, Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görevli bir hâkim, Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili A.A., Cumhuriyet Savcısı P.A. ve Yargıtay 11. Ceza Dairesi üyesi M.P. tarafından, sanık Y.K. hakkında beraat kararı vermesi yönünde baskı gördüğünü iddia etti.
Bu baskıyı Hâkimler ve Savcılar Kurulu (HSK) ve Yargıtay’a bildiren hâkimin, kısa süre sonra Şanlıurfa’ya “sürgün” niteliğinde atandığı iddialar arasında yer aldı.
Şık: “yargıdaki baskı iddialarını soruşturacak mısınız?”
Şık, Adalet Bakanlığı’nın sıkça dile getirdiği “Hâkim ve savcılar bağımsızdır, kimse baskı yapamaz” yönündeki açıklamaların, yaşanan olaylarla çeliştiğini söyledi.
Adalet Bakanı Tunç’un yanıtlaması talebiyle yöneltilen sorulardan bazıları şöyle:
• Söz konusu davada gerçekten bir beraat baskısı yaşandı mı?
• Hâkim, baskıya dair ses kaydı, yazışma ya da tanık gibi deliller sundu mu?
• Bu kişiler, iddia edilen baskıları yaparken “MHP Genel Merkezi’nin talimatı var” şeklinde beyanda bulundu mu?
• Bu olayın ardından ilgili hâkimin Şanlıurfa’ya atanması, yapılan ihbarla bağlantılı mıdır?
• Yargı içinde yeni bir cemaat, tarikat veya parti yapılanması mı oluşuyor?
• 15 Temmuz sonrası atanan hâkim ve savcıların, belirli yapılarla ilişkili oldukları iddiası doğru mu?
“Yargıda yeni bir gruplaşma mı var?”
Ahmet Şık, yaşanan olayın yalnızca bireysel bir müdahale değil, daha büyük bir sistematik sorun olabileceğini ifade ederek, bu durumun yargı içinde yeni bir gruplaşmanın ya da siyasi yönlendirme mekanizmasının göstergesi olabileceğini öne sürdü.
Ayrıca, “FETÖ sonrası yargıya yapılan atamaların ne kadar şeffaf ve liyakate dayalı olduğu” sorusunu da yeniden gündeme getirdi.
