Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargı önüne çıkarılmasını talep etmek amacıyla her hafta Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, bu hafta 1067. kez toplandı. Eylemde, kaçırıldıktan sonra katledilen 27 yaşındaki Ayten Öztürk’ün hikâyesi paylaşıldı.

Katılımcılar, kayıpların fotoğraflarını taşıyarak hem adalet talebini yineledi hem de Öztürk’ün akıbetini sordu. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“1067 haftadır ısrarla söylüyoruz: Türkiye’de zorla kaybetmeler etkin soruşturmalarla ele alınmadı; failler yargı önüne çıkarılmadı, cezalandırılmadı. Devlet, uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmedi. Bu ağır ihlalin sonuçlarını giderecek etkili bir yol sunmadı. Suça maruz kalanı değil, failleri ve sorumluları koruyan bir yaklaşım benimsendi; kayıp yakınları ise susturulmaya ve yıldırılmaya çalışıldı. İnsanlığa karşı işlenen suçlarda hesap verilebilirlik sağlanmayınca hukuk ve demokrasi yalnızca sözde kaldı.”

Ayten Öztürk’ün Hikâyesi

Öztürk ailesi Dersim’de yaşıyordu. Tunceli İl Özel İdaresi’nde şef olarak görev yapan Hıdır Öztürk, Mayıs 1992’de Tunceli İl Jandarma Alay Komutanı Mustafa Sabri Yazgankıran tarafından kızlarıyla birlikte alaya çağrıldı.

Hıdır Öztürk, üç kızıyla birlikte alaya gitti. Albay Yazgankıran, tehditler içeren görüşmenin ardından bir askere,

“Bunları aşağıya Mahmut Bey’e götür”

dedi. Ancak ‘Mahmut Bey’, MİT ve JİTEM adına çalışan ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım’dı. Yıldırım, üç kardeşi sorguladı ve adres ile telefon bilgilerini aldı. Kısa süre sonra devlet memuru olan iki kardeş başka şehirlere sürgün edildi.

Dersim’de kalan Ayten Öztürk, Mazgirt ilçesine bağlı Akpınar’da Tunceli İl Özel İdaresi’ne ait bir fabrikada çalışıyordu. 27 Temmuz 1992 akşamı mesai çıkışında, içinde dört kişi bulunan beyaz bir araçla kaçırıldı.

Ayten Öztürk’ün cesedi, 8 Ağustos 1992’de Elazığ Karşıyaka Kartaltepe mevkiinde, bir eli dışarıda kalmış şekilde gömülü bulundu. İşkenceden tanınmaz hale gelmiş bedeni, sadece giysileri sayesinde teşhis edilebildi. Ancak otopsi raporunda işkence bulgularına yer verilmedi ve detaylı bir inceleme yapılmadı. Açılan soruşturma hızla kapatıldı.

Daha sonra JİTEM komutanı Cem Ersever ve JİTEM elemanı Abdülkadir Aygan, Ayten Öztürk’ün Yeşil ve ekibi tarafından OHAL Valiliği’ne tahsis edilen beyaz Land Rover araçla kaçırıldığını, Diyarbakır JİTEM’e götürüldüğünü ve günlerce işkence gördükten sonra infaz edildiğini açıkladı. Bu itiraflar basında da yer aldı.

Hukuki süreç ve ceza almayan failler

İşte yeni uydu teknolojisiyle Türkiye’nin orman kaybı!
İşte yeni uydu teknolojisiyle Türkiye’nin orman kaybı!
İçeriği Görüntüle

TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Aralık 2011’de baba Hıdır Öztürk’ü dinledi. Komisyon Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Elazığ ve Tunceli Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulundu ve dosya yeniden açıldı.

Tüm iç hukuk yollarından sonuç alamayan aile, 2013’te Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme, 21 Nisan 2016’da yaşam hakkı kapsamında etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine hükmetti ve dosyayı Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi. Hazırlanan iddianame kabul edilerek dava açıldı ve Musa Anter davasıyla birleştirildi.

Ancak tanıklar, deliller ve itiraflar olmasına rağmen; Ayten Öztürk’ü kaçıran, işkence eden ve katleden kişiler yargılanmadı. Dava, 21 Eylül 2022’de zamanaşımından düşürülerek cezasızlıkla sonuçlandı.

Cumartesi Anneleri’nin mesajı

Ayten Öztürk’ün kaybedilişinin 33. yılında Cumartesi Anneleri şunları vurguladı:

> “İnsanlığa karşı suçlarda zamanaşımı olamaz. Failler kim olursa olsun, devletin hangi kademesinde bulunursa bulunsun yargılanmadan ve hesap vermeden gerçek bir hukuk düzeni kurulamaz. Adalet ancak cezasızlık zinciri kırıldığında mümkün olabilir. Kaç yıl geçerse geçsin; Ayten Öztürk için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten ve devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.”

Kaynak: T24