Kadınlar hala güvencesiz işlerde, görünmeyen şiddetin içinde ve eşitlik vaadinin uzağında…

Toplumsal cinsiyet eşitliği, ülkemizin en çok konuşulan ama uygulamada sıkıntı yaşadığımız bir konu. Herkesin dilinde Kadın-Erkek eşittir cümlesi var; ama toplumda kadınlar hala bu ülkede güvencesiz işlerde çalışıyor, sokaklarda güvenlik endişesiyle yürüyor, yoksulluğun ve şiddetin en ağır yükünü taşıyor.

Yasalar eşitlik diyor ama yaşam daha farklı işliyor. Kadın hala aynı emeğe daha düşük ücret alıyor, siyasette Kontenjan ya da Kota mümkün oluyor, başarıları ise Kadın olmasına rağmen denilerek küçümseniyor. Eşitlik lafta kalıyor hayatın pratiğinde yer bulamıyor.

Ve bunların ötesinde, kadın hala en çok şiddet gören taraf. Evde, işte, sokakta… Fiziksel şiddet kadar görünmeyen bir başka şiddet daha var; psikolojik şiddet…Susturulmak, yerini bil, kadın kısmı işte, diye küçümsenmek… bunlarda birer şiddet biçimi; hem de en kalıcı olanlardan biri…

Yasalar eşitlik derken, toplum hala bu şiddeti normalleştiriyor. Kadına yönelik şiddet bir aile içi mesele değil, eşitliğin önündeki en sert duvardır. Kadının bedeni, sesi, gülüşü, kıyafeti üzerindeki baskı, zorbalık sürdükçe, hiçbir eşitlik vaadi samimi değildir.

Kadınların gücü sabırlarından değil, değişim iradelerinden geliyor. Kadınlar toplumda sadece hak aramıyor; adaletin gerçekten var olup olmadığını sorgulamak için mücadele ediyor.

Gerçek eşitlik Lütufla değil mücadeleyle gelir. Kadınlar artık eşitlik istemiyor, kendilerine dayatılan adaletsizliğin hesabını soruyor.