Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iddianamesine ilişkin konuşan Baş, özetle şunları söyledi:

“Dün Yeni Şafak gazetesinin manşeti ‘Asrın vurgunu’ diyordu ve 4 bin sayfalık bir iddianamenin hazırlanacağını söylüyordu. Arkasından İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in İstanbul’da bir basın toplantısı yapacağı haberi düştü. Aylarca haklarında bir iddianame hazırlanmadan cezaevinde tutulan Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere seçilmiş belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bürokratlarının arasında olduğu çok sayıda insan için iddianame hazırlandı. Önce şunu sormak istiyorum: Bir cumhuriyet başsavcısı neden bir basın toplantısı gerçekleştirir? Bu davanın basın sözcüsü müsünüz? Cumhuriyet başsavcısının görevi hukuki bir iddianameyi hazırlamaktır ama dosyasıyla iddianamesiyle konuşmak yerine basın karşısına geçen başsavcıyla karşı karşıyayız.

Biz niye 10 yılda bir aynı filmleri tekrar tekrar izlemek zorunda kalıyoruz? Hemen iddianamenin sayfa sayısı, sanıkların sayısı, ortada çok büyük bir suç örgütü olduğu görüntüsünü verebilmek için arka arkaya servis ediliyor. 10-15 yıl önceki gazeteler baktığımızda ne görüyoruz? Ergenekon Kumpas Davası olarak adlandırılan davada 2 bin 455 sayfa iddianame deniliyordu. 396 sanıklı dava deniliyordu. Bugün 3 bin 739 sayfalık iddianemde 105’i tutuklu 460 şüphelinin ifadesinin olan bir iddianameden söz ediliyor. Bu mudur mesele? Bir iddianameyi değerlendirme kıstasımız bu mu olmalıdır?

‘Toplumsal rıza üretmek için konuşan bir insanla karşı karşıyayız’

Ben başsavcılığın basın mensuplarına söylediği sözleri elimden geldiğince dikkatli biçimde okumaya çalıştım. Çok açık söyleceğim; kendini savunmak için, kamuoyunu hazırlamak için, masumiyet karinesini ortadan kaldırır bir biçimde, toplumsal rıza üretmek için konuşan bir insanla karşı karşıyayız. Dosya içerisinde somut deliller olduğunu söylüyor. Terör soruşturmasının devam ettiğini, casusluk soruşturmasının ayrıca yapılacağını söylüyor. Bu iddianame kabul edildi mi? Yani bu dosya üzerindeki soruşturmanın gizliliği kararı kaldırıldı mı? Hakkındaki kısıtlama kaldırıldı mı? Ama başsavcı, başsavcıdan önce yandaş basın ve arkasından bütün basın yayın organları maşallah iddianame üzerine konuşmalar yapıyorlar. Bakın biz daha kabul edilmemiş bir iddianameyi gazete sayfalarında okuyoruz. Kabul edilmemiş bir iddianameyi yazan kişi basın toplantısı düzenliyor ve bütün kamuoyu bunun üzerine konuşuyor.

'İddianame numarası bile yok’

Ben bir hukukçu değilim ama yıllardır bu memlekette yaşayan her duyarlı vatandaş gibi çok sayıda iddianame okudum. Hakkımda çok sayıda iddianame de hazırlandı. Yani bir iddianame en azından şekil şartları açısından uygun olmalıdır. Kanunda yeri var, hatta hukukçular ‘Adil değilsen bile adil gibi olmaya çalışırsın’ der. Ama bizim karşı karşıya olduğumuz tabloda, ‘Bizim adil olmak gibi bir derdimiz yok, hatta adil görünmek gibi bir derdimiz yok’ deniliyor. Her şey göstere göstere yapılıyor. İddianame diye basına bakıyoruz, neler yok ki? Cumhuriyet Başsavcılığının adı yok, hitap yok, imza yok, mühür bilgisi yok, soruşturma numarası yok, esas numarası yok. Yahu iddianame numarası bile yok. Ortada iddianame yokken kendisi haber yapılmış, arkasından iddianame diye karşımıza çıkarılan şey. En basit şeyi söyleyeceğim hakimler, savcılar kararlarıyla konuşur diye bir laf var. Hiç kimse hatırlamıyor mu bunu? Tabi böyle olunca başsavcı da basın sözcüsüne dönüşüyor.

‘Daha en başta düğme yanlış iliklenmiş arkasından gidiyor’

Geçtiğimiz hafta Sayın Özgür Özel bir talkım ifşaatlarda bulundu. Bakın olağan şartlarda bu ifşaatlar yapıldığı andan itibaren Akın Gürlek’in hala bu dosyada görev yapabiliyor olması, hatta hala bu ülkede savcılık yapabiliyor olması en azından üzerine konuşulması, tartışılması gereken bir konudur. Ama bu hareketli gündem içerisinde bunlar da unutturuldu. Akın Gürlek bakan yardımcısıydı. Bu ülkede yürütmenin bir unsuruyken doğrudan siyaseti dizayn etmek üzere atanmıştı. Bölye birisinin adil olmasını beklemek mantıklı mı diye sormam ne kadar anlam ifade ediyor bilmiyorum. Ama kelimenin gerçek anlamıyla daha en başta düğme yanlış iliklenmiş, arkasından gidiyor.

‘Erdoğan’ı yenebilme ihtimaline göre yargılanmasına karşı çıkıyoruz’

Bugün açıklanan bu iddianame Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çıkar amaçlı suç örgütü olduğunu iddia ediyor. Çok net ifade ediyorum; bu hukuki değil, siyasi temelli bir davadır, nokta. Bütün yurttaşlarımız bilsin, duysun biz siyasilerin yargılanmasına karşı çıkmıyoruz, elbette ki siyasiler de yargılansın. Ama siyasilerin partisine göre ya da Erdoğan’ı yenebilme ihtimaline göre yargılanmasına karşı çıkıyoruz. Bakın aynı suçu işlediği iddia edildiği bir yerde yalnızca birileri suç istinadı ile karşılaşıyor. Diğer tarafta iktidara yakın olanlar, saray bahçesinde eğlenenler, yiyenler içinler bunlar hakkında bir suç isnadı bile yok. Şimdi kanun önünde eşitlikten bahsedilebilir mi? Gerçekten soruyorum, kendi bakanlığına dezenfektan satan Ruhsar Hanım nerede? Hangi cezaevinde yatıyor. Kartalkaya’da o katliamın sorumlularından bir tanesi olan Turizm Bakanı hakkındaki iddianame nerede? Yeni doğan çetesi döneminde İstanbul İl Sağlık Müdürü olan kişi bakan yapıldı bu ülkede. Bu mu adalet?”

ÇGD Ankara Şubesi’nde “Erbaş’ın Diyaneti” konuşuldu
ÇGD Ankara Şubesi’nde “Erbaş’ın Diyaneti” konuşuldu
İçeriği Görüntüle

'İşçilerin örgütlenmesi engelleniyor’

TİP Genel Başkanı Baş, Aziz İhsan Aktaş suç örgütüne yönelik açılan davada tutuklanmasının ardından görevinden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tahliye edilmesinden memnuniyet duyduklarını belirtti.

İş kazaları nedeniyle çalışanların hayatını kaybettiğini ifade eden Baş, iş güvenliğinin dikkate alınmadığını söyledi. Erkan Baş, işçilerin örgütlenmesinin engellendiğini, iş müfettişi sayısının azaltıldığını ileri sürdü.

Kocaeli’nin Dilovası ilçesindeki bir kozmetik fabrikasında 6 kişinin hayatını kaybettiği yangına da dikkati çeken Baş, “Memleketin hali ortada. Kelimenin tam anlamıyla sınıf savaşı yaşıyoruz. Memleketin yüzde 99’u ‘Yarın ne olacağız?’ sorusunu soruyor” diye konuştu.

Kaynak: İlke tv