“Amaç kaygısı” terimi, yaşamlarımızın mutlaka kapsayıcı bir amacı olması gerektiğine dair içimizi kemiren duyguyu ve bu amacı nasıl bulacağımızı bilememekten doğan huzursuzluğu tanımlar.
“Hayattaki amacını bul.”
Bu cümle artık neredeyse evrensel bir tavsiyeye dönüştü. Çoğu kişi bu öneriyi sorgulamadan benimsiyor. Ancak bu söz, bazen ilham vermekten çok omuzlara görünmez bir yük gibi çöker:
Nasıl bulacağım? Ya asla bulamazsam?
İşte bu his, giderek daha fazla insanın yaşadığı bir duruma işaret ediyor: amaç kaygısı. Yani, insanın hayatında büyük ve kapsayıcı bir amacı olması gerektiğine inanması, fakat bu amacı nasıl keşfedeceğini bilmemesi.
Colorado Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Michael Steger, aynı zamanda Anlam ve Amaç Merkezi’nin direktörü, bu konuda şöyle diyor:
“Amaç bulmaya yönelik çok fazla komut var, ancak çok az destek var.”
Amacı Nasıl Tanımlamalı?
Amacın tanımı esnek. Tek bir amacınız olabilir ya da birden fazla. Başkalarına hizmet etmek de olabilir, yalnızca size derin bir anlam ve haz veren bir şey de.
George Mason Üniversitesi’nden Prof. Todd Kashdan’a göre, amaca davranışları yöneten katı bir hedef gibi değil, enerjinizi belli bir yöne odaklayan bir pusula gibi bakmak gerekir:
“Amacı, takip etmeyi seçebileceğiniz bir pusula olarak düşünün.”
Bir amaç duygusu, “kim olduğunuz ile kim olmak istediğiniz arasındaki boşluğu kapatmaya” yardımcı olabilir. Ancak insanlar, hayatlarında bu amacı açıkça tanımlamadan da anlamlı bir yaşam sürebilirler.
Ebeveynler, öğretmenler, akıl hocaları ve sosyal medyadaki “yaşam koçları” sıkça, amacın iyi bir hayatın anahtarı olduğunu vurgular. Bunun birçok haklı gerekçesi var: Araştırmalar, amaç duygusu güçlü olan kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak daha sağlıklı olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.