Çöpçatanlık uygulamalarının sunduğu sayısız seçeneklerin olduğu ve ilişki etiketlerinin evrimleşmeye devam ettiği bir dünyada, insanların aslında tek eşli olup olmadığı sorusu hiç olmadığı kadar gündemde.
Londra'da yaşayan Romanyalı Alina, ilgili tüm tarafların bilgisi ve rızası dahilinde çok eşliliği deneyimledikten sonra kendisini bu soruyu sorarken buldu:
"Neden toplum olarak tek eşliliğe razı olduk?"
Bu sorunun yanıtını aramanın bir yolu en yakın primat akrabalarımız ve üreme stratejilerini incelemek.
İngiltere'deki Bristol Üniversitesi'nden Dr. Kit Opie "Goriller çok eşli, bir erkek çok sayıda dişiyle birlikte olur. Dolayısıyla, gruptaki tüm yavruların babası aynı erkek ama anneleri gruptaki farklı dişiler" diyor.
Ancak Dr. Opie çok sayıda yavru cinayeti ortaya çıkmasından dolayı bunun etkili bir üreme stratejisi olmadığını söylüyor:
"Yavruların öldürülmesi, gorillerin yaşamının çok dehşet verici bir yönü. Bir erkek goril kendisiyle kan bağı olmayan bebek gorilleri öldürür. Böylece anneler daha çabuk ürer hale gelir ve onunla çiftleşir. Büyük olasılıkla tekrarlamak istemeyeceğimiz bir evrimsel strateji."
Ancak şempanzeler ve bonobolar gibi insanlara daha yakın diğer primatlarda dişiler bir başka evrimsel taktik geliştirdi. Dişiler çok sayıda erkekle birlikte oluyor, babanın kim olduğu belli olmuyor ve böylece yavruların zarar görme ihtimali azalıyor.
İnsanlar da büyük ihtimalle benzer bir sistemle başladı. Çoklu erkek ve çoklu dişi çiftleşme grupları. Fakat iki milyon yıl kadar önce işler değişti.
Dr. Opie "Bunun nedeni iklim değişikliğiydi" diyor.
- Bazı canlılar neden tek eşliliğe evrildi?
"Atalarımızın yaşadığı Sahra altı Afrika'da bir kuraklık vardı ve büyük bir kısım bozkıra dönüştü. İlk insanlar çok sayıda yırtıcıdan korunmak için büyük gruplar halinde yaşamak zorundaydı. Beyinler bu büyük, karmaşık gruplarla başa çıkmak için büyüdü ve yavru emzirme dönemi uzamak zorunda kaldı."
Ancak büyük gruplarda çok fazla erkek olunca, asıl babaların kimler olduğunu saklamak zorlaştı.
"Ayrıca dişilerin yavruları büyütebilmek için bu erkeklerden birinin yardımına ihtiyacı vardı. Dolayısıyla tek eşliliğe geçtiler."
Tek eşlilik en iyi strateji mi?
Dr. Opie'ye göre bu değişiklik gerekliydi. Tek eşlilik "daha iyi" olduğundan değil, tek işe yarayabilir seçenek olduğundan.
Daha büyük beyinli, yavaş gelişen insan yavrularını büyütmek, anne ve babanın büyük yatırımını gerektiriyordu ve bu annenin tek başına verebileceğinden daha fazla emek anlamına geliyordu.
Ancak ilk insanların tek eşli olacak şekilde evrimleşmesine karşın, tek eşliliği seçen insanlar sıklıkla tek bir partnere sadık kalmakta zorlanıyor.
Dr. Opie "Tüm yaşamları boyunca tek bir eşe bağlı kalan türler var ve aldatmıyorlar, ama bunlar çok nadir" diyor.
"En yakın akrabalarımız tek eşli gibonlar. Fakat gibonlar diğer çiftlerden ayrı yaşıyorlar. Dolayısıyla büyük ihtimalle hem erkeğin hem de dişinin yağmur ormanlarındaki alanlarına kimlerin girip çıktığını denetlemesi daha kolay."
"Fakat insanlar gibi büyük, birden çok erkek ve dişinin bulunduğu gruplardaysanız, partnerinizin sizi aldatıp aldatmadığını denetlemek büyük ihtimalle daha kolay."
Tek eşlilik bu ışıkta bakıldığında doğal bir tutum olmaktan çok, bir hayatta kalma stratejisi. İçinde kendi kusurları da olan bir strateji.
Bağ kurmanın kimyası
Peki aşık olduğumuzda ya da sadık kalmakta zorlandığımızda beyinlerimizde neler oluyor?
ABD'deki Emory Üniversitesi'nden nörobilim doktora öğrencisi Sarah Blumenthal, insanlara benzer şekilde uzun süreli birliktelikler kuran, Kuzey Amerika'ya özgü bir tarla faresini araştırıyor.
Bu türün beynindeki ödül merkezinde, çok eşli kuzenlerine kıyasla daha yüksek düzeyde oksitoksin reseptörü bulunuyor.
Sıklıkla "sarılma hormonu" diye anılan oksitoksin fiziksel dokunma ve bağlanma anlarında beyinde salgılanan bir kimyasal.
Blumenthal "Deneylerde bu türün beynindeki oksitoksin seviyeleriyle oynadığımızda, güçlü bağlar kuramıyorlar ve partnerlerinin yanında daha az vakit geçiriyorlar" diyor.
İnsanların da benzer oksitoksin sistemleri var. Bu da beyinlerimizin bağ kurmayı bir ödül olarak deneyimlemek üzere geliştiğini gösteriyor.
Fakat bir diğer kimyasal dopamin, sadakata karşılık yenilik deneyimleme arzumuzu açıklayabilir.
Bağ kurmanın ilk dönemlerinde beyin dopamin seline uğruyor. Bağ kurulduğundaysa dopamin tablosu değişiyor.
Çok eşli kadınlar
Tek eşlilik lehindeki evrimsel argümana karşın, insan kültürlerinde çeşit çeşit düzenlemeler karşımıza çıkıyor.
ABD'nin Chicago kentindeki Illinois Üniversitesi'nden Antropolog Dr. Katie Starkweather, Asya'daki Nepal ve Tibet'ten Afrika'nın bazı kesimleri ve Latin Amerika'ya dek kadınların birden çok eşe sahip olduğu 50 vaka belgeledi.
Kadınların birden çok eşe sahip olduğu haller, bir erkeğin birden çok eşe sahip olduğu durumlara göre istatiksel açıdan daha az görülse de Starkweather bu durumun imkansız olmadığını söylüyor:
"Kadınlar çok sayıda partner sahibi olmaktan ekonomik anlamda faydalanabilir. İlk eşiniz ölmüşse ya da uzun süreler ortada olmayacaksa, bazı yerli Kuzey Amerikalı gruplarında yedek bir planınız olması gerekiyor."
Bazı durumlarda çok eşlilik genetik avantajlar da sağlıyor.
Starkweather "İnsanların sık hastalandığı ya da öldüğü bir çevredeyseniz, biraz farklı genetik yapıya sahip olan birden çok çocuk sahibi olmanız işe yarayacaktır. Mevcut ortamlarına biraz daha iyi uyum sağlayabilirler" diyor.
Fakat çok eşliliğin de sorunları var. Birden çok ilişkiyi sürdürmek zaman, duygusal enerji ve müzakere etmeyi gerektiriyor.
Starkweather "Erkek de kadın da olsanız, birden çok eşi idare etmek çok zor. Ekonomik olarak zor. Duygusal olarak zor. Tek eşliliğin istatistiksel olarak hala en çok görülen evlilik biçimi olmasının başlıca nedeni de bu" diye konuşuyor.
Çok eşlilik perspektifi
Alina'nın geçmişteki ilişkilerinde tek eşlilik pek işe yaramadı. Şimdi çok eşliliği deneyimlerken, karmaşık duygular içinde yol alması gerektiğini hissediyor.
"Kıskançlık çok zor ve güçlü olabiliyor" diyor.
"Fakat bence şahsen bu duyguların büyük kısmı sizinle dürüst olunmamasından kaynaklanabilir. Dürüst olduklarını bildiğinizde bu kıskançlık duygusuyla başa çıkmanıza yardımcı oluyor."
Alina'nın partneri de buna katılıyor.
"Ben kıskançlığın asıl mesele olmadığını düşünüyorum. Bence birden çok sağlıklı ilişkiyi yürütmek için gereken zaman ve çaba biraz yoğun gelebiliyor."
Ancak her ikisi de buna değdiğini düşünüyor.
Alina "Sizi başka bir durumda girmeyeceğiniz diyaloglara sokan önceden belirlenmiş kurallar yok ve bu bizim ilişkimizi daha güçlü kıldı" diyor.
Peki doğal olarak gerçekten tek eşli miyiz? Bu sorunun yanıtı hem evet hem de hayır gibi.
Kültürler ve tarih genelinde insanlar sosyal, ekonomik ve çevre koşullarına uyacak bir dizi ilişki modeli geliştirdi. Bazıları için çok eşlilik özgürlük ve ekonomik esneklik demek. Bazıları içinse tek eşlilik en basit ve en iyi yönetilebilir ilişki biçimi.
Katie Starkweather "İnsanlar esnek olmak üzere evrimleşti ve buna ilişkilerimiz ve evlenme biçimlerimiz de dahil. Gezegenimizde her tür ortamda yaşayabiliyoruz. Bu da esnekliğimiz ve tavrımız sayesinde" diyor.