Saeed Roustayi’nin Leila’s Brothers(Leyla’nın kardeşleri) filmi, yalnızca bir aile dramı değil; İran’da derinleşen ekonomik çöküşün sıradan insanların yaşamında nasıl bir “sınıf felaketine” dönüştüğünün de sinematografik bir göstergesi. Film, yoksullaşmanın her haneye birer birer çöktüğü ülkede, alt sınıf bir ailenin hayatta kalma mücadelesini tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Roustaee, melodram ile toplumsal gerçekçiliği ustaca birleştirerek“İran’ın sınıf anatomisi”ni gözler önüne seriyor.
Yoksulluğun Kolektif Çaresizliği: Bir Sınıf Mikrokozmosu
Leyla ve dört erkek kardeşinin hikâyesi, ekonomik krize sıkışmış İran toplumunun bir yansıması. Ailenin her bir ferdi, alt sınıfların sistem tarafından nasıl sıkıştırıldığının farklı bir temsili olarak karşımıza çıkıyor:
• İş bulması mucizeye bağlı gençler,
• Borç batağına saplanmış, günü kurtarmaya çalışan emekçiler,
• Ailesini geçindiremeyen agresif bir baba figürü,
• Ve tüm bu çürümüşlüğün ortasında tüm yükü sırtlayan genç bir kadın: Leyla.
Ailenin sınıf atlama hayali, bir dükkân açarak ekonomik olarak çıkış bulma umuduna bağlı. Ancak bu umut bile, sistemin bürokratik duvarlarına, ekonomik çöküşüne ve patriyarkal baskılarına çarpıyor ve paramparça oluyor. Roustayi burada alt sınıfın kaderini belirleyen iki şeyi özellikle vurguluyor: yoksulluğun sürekliliği ve kurumsallaşmış çaresizlik.
Ekonomik Çöküşün Görsel Dili
Film, para bulma çabasıyla geçen sahnelerde ekonomik krizin yarattığı atmosferi neredeyse elle tutulur bir hale getirir:
• Kapılarına kilit vurulmuş fabrikalar
• Hiç bitmeyen borçlar ve kapanmayan borç defterleri
• En ufak maddi çıkmazda sarsılan aile ilişkileri ve dağılan aile fertleri
Bu görsel dünya, sadece fon olarak kullanılmıyor; karakterlerin psikolojisini belirleyen bir sınıf hapishanesine de dönüşüyor.
Leyla: Çöküşün Kadın Yüzü
Leyla’nın aileyi ayakta tutmaya çalışırken sırtlandığı yükler, krizin özellikle kadınların üzerinde nasıl yoğunlaştığını gösteriyor. Yoksulluğun görünmeyen işlerini üstlenen, duygusal emeği taşıyan, ev içi “kriz yöneticisi” rolüyle çalışan sınıfın kadın figürü olarak öne çıkar Leyla.
Roustayi, patriyarkanın aileyi hem ekonomik hem duygusal olarak felç eden rolünü çok net bir biçimde ortaya koyuyor. Baba figürünün “onur” ve “aile içi iktidar” takıntısı, ailenin sınıf olarak çöküşünü hızlandırmaktadır. Bu açıdan film, yalnızca ekonomik bir analiz değil, patriyarka ile sınıfsal çöküş arasındaki ilişkiye dair politik bir okuma sunar izleyiciye (yani anlayana).
Toplumsal Çürüme ve Sembolik Baba Figürü
Filmin en çarpıcı yanlarından biride, babanın gurur, itibar ve gelenek takıntısının, aileyi ekonomik olarak uçuruma sürüklemesidir. Baba, toplumsal bir düzeni, eski hiyerarşileri ve “ataerkil otoriteyi” temsil eder. Otorite, ekonomik krizle çökmüş olsa da sembolik olarak hâlâ ailenin üzerinde ki gücünü ve otoritesini sürdürmeye çalışmaktadır.
Bu yönüyle film, alt sınıfın sadece ekonomik değil, kültürel ve ideolojik bir kuşatma altında nasıl hareket edemez hâle geldiğini de anlatır.
Sınıf Mücadelesi Bir Drama Dönüşüyor
Leyla’nın kardeşleri, sınıf mücadelesini yüksek sesli bir sloganla değil; her gün yeniden doğan küçük trajedilerle anlatır. Sömürü, işsizlik, yoksullaşma ve aile içi gerilimin birbirine karıştığı bu yapıda, mücadele edilse de çıkış yolu yok gibidir.
Leyla’nın ayakta kalma çabası, aslında alt sınıfın sistem tarafından sürekli ertelenen kurtuluş arayışının bir yansımasıdır.
Film boyunca kurulan şu temel gerçek hep diri kalır:
"Yoksulluk sadece maddi bir eksiklik değil; bütün bir hayatın hareket alanını daraltan politik bir kuşatmadır."
Sonuç: İran Sinemasının En Sert Sınıf Temsillerinden Biri ortaya çıkar
Leyla’nın kardeşleri , İran sinemasında sınıf meselesini en doğrudan ve apaçık şekilde işleyen filmlerden biri olarak öne çıkar.Roustaee’nin sineması, alt sınıfın görünmezliğini kırar, onların sessiz çığlığını duyurur. Film, bireysel bir çöküşün değil, bir toplumun sınıfsal çürüyüşünün de sinematografik belgesidir.





