Üniversite öğrencileri, devletin kendilerine sağladığı KYK yurtlarının yaşanabilir olmaktan çıktığını söylüyor.
Adapazarı Erkek KYK ve Sabahattin Zaim Kız KYK yurtlarından gelen şikayetlerde, odaların koğuş düzeninde olduğu, pencerelerin açılamadığı, yatak ve dolapların bitişik nizam yerleştirildiği, öğrencilerin bu dar odalarda dört-altı kişi yaşamaya zorlandığı dile getiriliyor.
Öğrenciler, yetersiz duş ve tuvalet sayısı nedeniyle sabahları uzun kuyruklar oluştuğunu, çamaşırhanelerde makine sayısının azlığının da büyük sorun yarattığını belirtiyor. Yemekhanelerdeki yemeklerin özensiz, yağlı ve kimi zaman taş veya böcek içerdiği, buna rağmen ücretlerin yüksek tutulduğu vurgulanıyor.
Kız yurtlarında da durum farklı değil. Öğrenciler, Sabahattin Zaim Kız KYK Yurdu’nda odaların kalabalık ve güvensiz olduğunu, tavan çatlakları ile sızıntıların yıllardır onarılmadığını, hijyenin yetersizliğini ve erkek personel girişlerinin sık yaşanmasının güvensizlik yarattığını söylüyor.
Barınma hakkının artık bir lüks haline geldiğini ifade eden öğrenciler, devletin yükümlülüklerini yerine getirmediğini, gençlerin bu koşullar nedeniyle cemaat ve tarikat yurtlarına mecbur bırakıldığını belirtiyor.
Öğrencilerin aktardığı deneyimlerin tam metni şöyle:
Kuyu tipi yurtlar
Günümüzde üniversite öğrencilerinin en büyük problemlerinden biri de barınma. Barınma, en temel haliyle, yaşamak için uygun bir ortamda vakit geçirmektir, temel ve insani bir haktır. Fakat ne yazık ki öğrenciler KYK yurtlarında barınamıyorlar.
Söz konusu KYK Yurtlarından biri de Adapazarı KYK Erkek Yurdu. Herhangi bir odaya girdiğinizde gördüğünüz manzara, bir yaşam alanından ziyade koğuşu andırıyor. Bitişik nizam yerleştirilmiş yatak ve dolaplar 2 öğrencinin oda içerisinde aynı anda hareket etmesini oldukça zorlaştırırken öğrencilerin bu odada 4 kişi kalması bekleniyor. Yapılan bu kötü planlamadan dolayı öğrenciler odada cam dahi açamıyor. Dolap ve yatakların yerini değiştirmek istediklerinde ise yasak olduğu söylenerek
öğrenciler bu dar ve havasız odalarda yaşamaya mahkum bırakılıyor. Odaların içerisinde öğrencilerin ders çalışabileceği herhangi bir alan yok. Öğrenci odada yalnızca uyuyabiliyor. Öğrenciye bu şartlar uygun görülürken yurdun kadrolu imamı odasında rahatça oturabiliyor. Bunların yanında odalar düzgün temizlenmiyor, hijyen apaçık yurdun en temel sorunlarından biri.
Tuvalet ve duş gibi ortak kullanım alanları da yetersiz; her koridorda 32 öğrenci bulunuyor ve 8 öğrenciye yalnızca 1 duş veya tuvalet düşüyor. Özellikle sabah saatlerinde oluşan yoğunluk uzun tuvalet kuyruklarına yol açıyor.
Çamaşırhanede ise makine sayısı oldukça yetersiz, çamaşırını yıkayabilmek için günler öncesinden plan yapıp o gününü çamaşıra ayırman gerekiyor. Makine sayısına kıyasla her nedense oldukça fazla çalışan bulunuyor.
Yemek konusuna gelirsek, yemekler özensiz ve içinden ne çıkacağı belli olmuyor. Şanslıysan o gün sadece lezzetsiz bir yemek yiyorsun fakat o gün şanslı değilsen yemeğin içinden çıkan taş dişini kırabiliyor. Yemekler yalnızca lezzetsiz değil aynı zamanda sağlığı da tehdit ediyor. Her gün oluşturdukları o “dengeli, diyetisyen ve gıda mühendisleriyle” hazırladıkları yemekler yağın içinde yüzüyor. Sebebi ise yemeklerdeki kalori açığının fazla yağ ile giderilmesi. Yemeği yapan aşçılar ise buna mecbur bırakılıyor. Her yemek aldığında ekranda aldığın yemeğin ücreti görünüyor ama eksik yemek aldığında o fiyat cebine yansımıyor, bir çorba yerine fazladan bir su bile alamıyorsun. Yemekhanede kediler cirit atıyor, bir anda aynı tabağı paylaşabiliyorsunuz.
Ve tüm bunları toparladığımızda verilen ücret asla hizmeti karşılamıyor. Öğrencilerden 6. tip KYK ücreti alınıp rezalet bir hizmet veriliyor.
Kız KYK yurtlarına gelirsek;
Sabahattin Zaim Kız KYK Yurdu’nda her odada 6 kişi kalmakla beraber oda kapasitesi çok yetersiz. Odalara daha fazla öğrenci sığdırabilme amacıyla yataklar ranza şeklinde ve kimi ranzalar sabitli olmasına rağmen sağlam değil, kimi ranzalar da sabitli değil. Herhangi bir deprem anında odalar asla güven vermiyor. Zaten öğrencilerin dediğine göre birkaç yıl öncesinde şu an çalışanların depo olarak kullandığı bir oda çökmüş ve güncel olarak odaların tavanlarında çatlaklar, sızıntılar varmış. Anne ve babalarımızın bizi güvenip bıraktığı devlet aslında öğrencileri kaderine terk ediyor. Bu terk ediş her çatlakta, her sızıntıda yeniden kendini hissettiriyor ve gençlere kime güvenmemesi gerektiğini bir kere daha gösteriyor. Çünkü devletin sorumluluğu, bir kağıt üstünde yazılı prosedürlerden öne geçemiyor.
Hijyen erkek yurtlarında olduğu gibi burada da bir sorun. Temizlik görevlileri tüm koridordaki odaları tek paspasla siliyor ve böcek ilaçlaması kesinlikle yetersiz. Odalarda öğrenci nüfusunun yoğunluğu kadar haşere nüfusu da yoğun durumda.
Kız yurdu olmasına rağmen sürekli katlara,bloklara erkek personel girişi var. Başörtülü öğrenciler bahçeye indiğinde adeta erkek personellerle köşe kapmaca oynuyor. Bir kız yurdunda etrafındaki her kıza utanmadan bakabiliyorlar. Bu da kız öğrencilerde korku ve güvensizlik hissi yaratıyor. Kadın yine ne yürüdüğü sokakta, ne okuduğu okulda, ne de kaldığı yurtta huzur bulabiliyor.
Odalar ısınmıyor, duşlardan gider kokusu geliyor yemekler ise erkek yurtlarında da bahsettiğimiz gibi lezzetsiz,yağlı kimi zaman taşlı kimi zaman böcekli.
Soruyorum, barınmak, bir zamanlar en temel hakkımız, şimdi bir lüks mü? KYK yurtlarında öğrenciler, dar ve havasız odalarda, bazen sıcak suya, bazen de kış soğuğunda bir tas çorbaya muhtaç bırakılıyor. Bu koşullar, devletin öğrenciye sağlamakla yükümlü olduğu temel yaşam standartlarının hiçe sayıldığını gösteriyor. Alternatif arayanlar ise cemaat ve tarikat yurtlarına yönlendiriliyor, yani öğrenciler, özgürce tercih yapma hakkından mahrum bırakılarak, ideolojik yapılar içinde barınmaya zorlanıyor. Fakat gençliğin öfkesi ne sizin faşist rejiminizin KYK Yurtlarına ne de bizi mecbur bıraktığınız tarikat yurtlarına sığacaktır. Bizi hiçe saydığınız, görmek istemediğiniz her anda yakanızda olacağız, bize dayattığınız bu sistemle asla barışmayacağız.