Siyasi partilerin yönetiliş biçimine, örgütlenmeye ilişkin aldığı kararlara, gösterdiği adaylara ilişkin eleştiride bulunmayı doğru bulmuyorum. 
Hele ki o siyasi partiyle hiçbir bağım -sempatizanlık düzeyinde de olsa- yoksa, eleştirilerimin hariçten gazel okumak anlamına geldiğini bildiğimden mümkün olduğunca bu konulardan uzak durdum. 
Örneğin bugüne kadar “AKP niye şunu aday gösterdi, CHP şurada yanlış yaptı” gibi bir değerlendirmede bulunmadım. 
Siyasi partilerin ülke ve kent sorunlarına yaklaşımı üzerine yazılar yazdım. Eleştirilerim oldu, desteklediklerimde... Ancak partilerin iç işlerine ilişkin tek kelamım olmadı. 
Bu düşüncem sürüyor ve bundan sonra da bu ayrımı gözetmeye devam edeceğim. 

Yazıya niçin böyle girdiğime gelince... 
Seçimden bu yana, özellikle yalnız kaldığım anlarda bu sonuçlardan alınması gereken mesajlar üzerine kafa yoruyorum.  Açıkçası işin içinden çıkamadım. “Şu şundan böyle oldu” diyebileceğim bir sonuca varamadım. Ama özellikle muhalefet açısından yanıtlanması gereken sorular olduğunu gördüm. Bunları dile getirirken, yukarıda belirttiğim gibi partilerin kararlarına müdahalede bulunmama gayreti içinde olacağım ama buna rağmen sınırı aşabilirim. Şimdiden af ola...     

 Öncelikle belirteyim ki, seçime 3-4 ay kala bir Sakarya anketi paylaşıldı WhatsApp gruplarında. CHP’nin yaptırdığı ifade edilen bu anketteki sonuçlar, seçim sonuçlarıyla neredeyse bire bir aynı çıktı. Sadece, aldığı oy oranıyla herkesi şaşırtan MHP ile İYİ Parti yer değiştirdi. O yüzden alınan bu sonuç pek şaşırtıcı olmadı benim için... 

Neyse, önce seçimin sonucundan başlayalım... 
CHP seçime girerken şöyle diyordu: İki milletvekili kesin, üçüncü vekil için az eksik kaldı. Oylarınızı küçük partilere verip ziyan etmeyin! 
Seçmeni CHP’ye oy verebilecek küçük partilerden kastedilenler ise TİP ve Yeşil Sol Parti. 
Nitekim Yeşil Sol Partili bir dost seçim gecesi, “Seçmenimiz stratejik oy kullandı, en az yarısı CHP’ye oy verdi” dedi. 
TİP gönüllüsü bir genç de “CHP’ye son kez oy verdim, iktidardan bir vekil daha alabiliriz belki” diye açıkladı tercihini. 
Ve sonuçlar açıklandığında görüldü ki, CHP oylarını bir önceki seçime göre sadece yüzde iki buçuk civarında artırabilmiş, kesin denilen ikinci vekil için 20 bir oy eksik kalmış, başka bir deyişle CHP daha fazla vekil çıkartsın diye kullanılan 50 bin oy çöpe gitmiş... 

CHP’nin oylarındaki yüzde iki buçukluk artışta Millet İttifakında bulunan DEVA Partisi, Saadet Partisi ve Gelecek Partisi’nin yanı sıra CHP adaylarının stratejik oy talebinde bulunduğu Yeşil Sol Parti, TİP, EMEP, Sol Parti seçmeninin de etkisi var. Bunları çıkardığımızda CHP’nin 2018 seçimlerindeki oy oranını koruduğunu söyleyebiliriz. 

Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, ilkokul öğrencilerinin okula aç gittiği, kantinden su bile alamadığı, üniversite öğrencilerinin barınacak yer olmadığı için sokakta kaldığı, orta öğrenimdeki öğrencilerin İmam Hatip’ler dışında gidecek okul bulamadığı, emeklinin, esnafın kan ağladığı bir ortamda CHP yerinde saymış. 

Yukarıda saydığım nedenlerle AKP’nin oy oranı yüzde 11 düşmüş ama ana muhalefet partisi bundan pay alamamış. Payı, herkesin düşüşte olduğunu sandığı MHP ile Erbakan’ın Yeniden Refah Partisi almış. AKP seçmeni, gelinen noktadan hoşnut değil ama durumu düzelteceğini söyleyen ana muhalefete de güven duymuyor. 

Tüm bu tercihlerde öncelikli etken, partilerin genel merkezlerinin izlediği politika kuşkusuz. Ne var ki, parti örgütlerinin yaptığı çalışmalar da büyük önem taşıyor. Hele ki medyada büyük bir ambargonun yaşandığı düşünülürse, gösterilen adayların kim olduklarından bağımsız olarak partinin mevcut düzene olan tepkisi ile iktidara gelindiğinde hayata geçirilecek olan projeler en ücra köşedeki yurttaşa anlatılması, anlatmakla yetinmeyip onlarla olan ilişkide süreklilik sağlayacak bir bağ kurulması gerekiyor. 
Peki yapılabildi mi? 
Partinin içinde olmadığım için yanıtı bende yok, ancak seçim günü CHP’li dostların kendi aralarındaki sohbetten anlıyorum ki böyle bir çalışma yok. Herhangi bir sokaktaki seçmen profilini üç aşağı beş yukarı bilen AKP, oy kullanmak üzere kendilerine yakın olanları özel araçlarla sandığa taşırken, CHP’liler üyelerinin bile sandığa gidip gitmediğinden emin değildi.  

Adaylar konusuna hiç girmek istemiyorum ama milletvekili sayısını artırmak için kendi dışındaki muhalif partilerin desteğine ihtiyaç duyan bir partinin, bu kadar içe dönük bir liste hazırlaması ne kadar doğruydu bilemiyorum. Parti Meclisi Üyesi ilk sırada, İl Başkanı ikinci sırada... İl Kadın Kolları ve İl Gençlik Kolları Başkanı da listede. Belli ki parti içindeki tüm grupların gönlü alınmak, dışarıya oy kaçışı engellenmek istenmiş. İyi de kendi oyun bir milletvekili çıkarmaya ancak yetiyor, dışarıdan oya ihtiyacın var. O listeyle hangi partiye hitap edeceksin?  

Ya da stratejik oy istenilen partilere beklentileri soruldu mu? Stratejik oy istedikleri sol sosyalist partiler. Ama onlarla bir arada görünmemek için 1 Mayıs kutlamasına katılmamak ne kadar doğru? Öyle değilse, yani birlikte görünmek gibi bir kaygı yoksa emeğin yanında olduğunu söyleyen CHP, kendi ilindeki 1 Mayıs kutlamasına neden katılmaz? 

Dikkatimi çeken başka bir şey ise CHP’nin 2019 yerel seçimlerinde bazı ilçelerde yakaladığı yükselişin yerini gerilemeye bırakması oldu. Millet İttifakı ortağı İYİ Parti’nin, anlaşmazlık sonucu Meclis listesi çıkarıp destek vermediği Serdivan’da yüzde 31,07 olan oy oranı yüzde 21,25’e, Karasu’da yüzde 28,48’den 17,57’ye, Sapanca’da yüzde 27,17’den 23,36’ya düşmüş. 

Genel seçim ile yerel seçim aynı şey değil, farklı sonuç olması doğal diyebilirsiniz. Ama bu sonuçlar gösteriyor ki geçen yerel seçimlerde bu ilçelerde gösterilen adaylar partinin önüne geçmiş ve oy oranını daha yükseğe taşımış.  

Şimdi 10 ay sonra bir yerel seçim daha yaşayacağız. CHP’nin bu seçim sonucunu iyi değerlendirip, 10 ay sonraki seçime doğru kararlar ve doğru adımlarla girip girmeyeceğini bekleyip göreceğiz.  

Not: İYİ Parti ile ilgili özellikle hiçbir şey yazmadım. Akşener’in ‘kazanacak aday’ çıkışı ve terk ettiği masaya tekrar dönmesinden sonra ittifakta eğreti durduklarını düşünüyorum ve kendi beklentilerinin altında oy almalarını doğal karşılıyorum.