19 Mart'tan bu yana ülke farklı bir yolda ilerliyor.

Ekrem İmamoğlu’nun 18 Mart 2025’te İstanbul Üniversitesi’nden aldığı diplomanın iptal edilmesi ve 19 Mart 2025’te gözaltına alınarak 23 Mart 2025’te yolsuzluk soruşturması kapsamında tutuklanmasıyla başlayan sürecin başında halkın gösterdiği tepkiye bakarak, AKP iktidarının geri adım atacağını söylemek mümkündü. Ne var ki gelişmeler hiç beklendiği gibi olmadı ve CHP iktidara geri adım attırmak şöyle dursun elindeki kaleleri tek tek kaybetmeye başladı.

19 Mart sonrasında o kadar çok operasyon yapıldı ki sayısını hatırlayamadım, yapay zekadan yardım istedim. İmamoğlu'nun tutuklanıp görevden alınmasının ardından CHP'li 25 belediyeye daha operasyon düzenlenmiş ve 200'ün üzerine kişi tutuklanmış. (Hafıza tazelemek isteyenler tıklayarak ayrıntılara ulaşabilir) Bu satırlar yazıldıktan sonra bir operasyon da Avcılar Belediyesi’ne yapıldı.

Cumhur ittifakının gelen tepkileri görmezden gelip, operasyonları daha da genişletmesi nedeniyle. Özel'in 'Hesap soracağız', 'Yargılayacağız’ türünden açıklamaları boşlukta yankılanıyor sadece... İlk günlerde her akşam alanlara koşan insanlar, umutla sokağı boşaltıp mitinglere ağırlık veren CHP liderinin söylediklerini yapmasını bekliyor.

Diğer muhalefet partilerinin neler yaptığına şöyle bir bakarsak;

DEM Parti önceliğini Kürt sorununun çözümüne, bu yönde başlatılan çalışmalara vermiş durumda. Ülkenin batısında yaşanan hukuksuzlukları eleştirse de eylemlilik içinde olması mümkün görünmüyor.

Sol sosyalist partiler bu süreci, asıl aktör olan CHP'nin önüne geçmeden izlemeyi, mitinglere destek vererek ve birkaç basın açıklamasıyla durumu idare etmeyi tercih ediyor.

DEM Parti'nin Barış Süreci'ne kilitlenmesi, sol sosyalist partilerin geride durma stratejisiyle iyice yalnızlaşan CHP, İstanbul İl Kongresi'nin iptali ve kayyım atanmasıyla daha da zor döneme girdi. İstanbul İl Kongresiyle ilgili bu karar kurultay davası için bir ölçü olarak değerlendiriliyor, ki dava bu değerlendirmeye uygun sonuçlanırsa CHP kaleleri kaybetmekle kalmayacak, parti de ellerinden kayıp gidecek.

Yazının başında ülke farklı yolda ilerliyor demiştim. Yanlış yol da diyebiliriz buna. Bu yola girmemizin en büyük nedeni ise bana göre sokağın terk edilmesi oldu. Kalabalık mitinglerde gazı alınan, keskin söylemlerle tatlı rüyalara dalan halk seyirci haline getirildi.

Demem o ki lafla peynir gemisi yürümüyor. Konuşarak, bağırarak ve tehdit ederek değil, gerçek bir lider gibi, hakkını aramaya kararlı olan halkının önüne geçmek gerekiyordu. Savaşmadan, mücadele etmeden kazanılmıyor ne yazık ki...

Peki tren kaçtı mı diye sorarsanız, elbette ki hayır. Belki daha karanlık günler yaşayacağız ama sonu mutlaka mutlaka aydınlık olacak.

Yapay zeka da ‘radikal muhalefet’ diyor

Soruma verdiği yanıtta, "CHP, bu operasyonlara karşı mitingler, dayanışma sandığı ve erken seçim talebi gibi adımlarla yanıt vermeyi planlamaktadır" diyen yapay zekaya, başarı ihtimalini de sordum. Yanıtı şu oldu:

"CHP’nin eylem planı, toplumsal destek ve iletişim stratejisi güçlendirilirse, özellikle erken seçim talebi etrafında birleşilirse, orta ve uzun vadede olumlu sonuçlar doğurabilir. Ancak, mevcut siyasi atmosferde, hükümetin baskı mekanizmalarının gücü ve CHP’nin iç dinamiklerindeki sorunlar, kısa vadeli başarıyı zorlaştırıyor. CHP’nin daha radikal ve koordineli bir muhalefet stratejisi benimsemesi, olumlu sonuç alma şansını artırabilir, ancak bu, parti içi birlik ve diğer muhalefet partileriyle iş birliği gerektirir."