Sındırgı depremi sonrası bölgeye kendi isteğiyle giderek gözlemler yapan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada depremde yaşanan hasarları, yapısal özellikleri ve halkın durumunu detaylı şekilde anlattı.

Ağır hasarın çoğunlukla dar gelirli ve mühendislik hizmeti almamış yapılarda meydana geldiğini belirtti. Ercan, deprem sırasında ve sonrasında halkın tedirgin olduğunu, artçı sarsıntıların halen devam ettiğini ve bölgedeki yapıların çoğunluğunun plansız ve güvenliksiz olduğunu ifade etti. Ayrıca belediye ve AFAD tarafından yıkım kararı verilen yaklaşık 600 ağır-orta hasarlı yapının bulunduğunu aktardı.

Kuru incirde gıda güvenliği için 19 bin kerevet üreticiye dağıtıldı
Kuru incirde gıda güvenliği için 19 bin kerevet üreticiye dağıtıldı
İçeriği Görüntüle

I M G 6945

AÇIKLAMANIN TAMAMI

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan

“Sındırgı’ya Balıkesir’den doğru girdim. Girişteki uzun yol ağaçlı bir sokak. Simgesel bir Anadolu yerleşimi. Sındırgı, Balıkesir’in en kırsal ilçesi. Ancak boyutu birkaç Avrupa Devletinden daha büyük. Halkı, Balkan göçmeni ile yörük karışımı.

Evlerin karma, yükseklikler, kerpiç, tuğla, yığma, betonarme karışık. Kimisi 5, kimisi 1 katlı ancak hepsi de bitişik bir arada. Yollar dama tahtası gibi değil, eğri büğrü. Eski bir Türk ile Rum yerleşimi olduğu kent göbeğine gelince kalan kimi yapılardan anlaşılıyor. Rumlardan kalma sanat eseri gibi taş yapılar hemen kendini gösteriyor. Kent göbeğinde eskiden kalma bir de Şerif Paşa camisi var ki depremde minaresi çatlamış. Kentin en görkemli yapısı Cumhuriyet meydanındaki Belediye Yapısı. Onun da önündeki uzun dikmelerin kaplamları düşmüş. Betonarme yapıda yıkım yok.

Kente girerken hemen göze çarpan yeşilli, mavili, kırmızılı 2, 3 kişilik kamp çadırları. Oysa, deprem gören bölgelerde takma konutlar, sahra çadırları, Kızılay ya da AFAD çadırları görülür. Kamp çadırlarının ev avlularında işi ne? Meğer belediye başkanı depremden sonra hemen dışarıdan sağladığı sahra çadırlarını kurdurmuş. Belediye yıllar sonra AKP’den CHP’ye geçmiş. 43 yaşındaki karayağız bir delikanlı olan Belediye Başkanı Serkan Sak en yüksek oyu alarak seçilen belediye başkanı olmuş. Vali derhal işe el koymuş, kurulan çadırların kaldırılmasını istemiş! Şaşırdım! Depremde siyaset yapılır mı?

Bunun üzerine başkan el altından ezgin, dar gelirli halka kamp çadırı dağıtmış. Durumu iyi olanlar da Dekatlon denilen Fransız işletmesinden tanesi 12 ile 15 bin TL’ye kamp çadırları alıp içine girmişler. Daha düne kadar CHP’li belediye halka üç öğün yemek çıkartmış.

Yolda ilerlerken solda 2. Noter’i gördüm. Bomboş. İçeriye girdim, duvarlarda çatlak ile sıva dökülmeleri var. Az hasarlı. Biraz ilerledim, ağır hasarlı bir yapı ortadan kaldırılmış. Mühendislik hizmeti almamış olsa da betonarme yapılarda ağır hasar yok. Mahalleleri kendi kılavuzluğumda gezmeye başladım. Kimse de bana sen kimsin? Burada ne bakıyorsun demedi.

Belediye Başkanıyla görüştüğümde, DOHAD başkanı Fuat Ağaltay beyin, deprem olmadan 4 saat önce kendisini arayıp, piezo-elektrik değişimlere göre, Sındırgı’da birkaç saat içinde deprem olacağını uyarması son derece ilginçtir.

Biliyorsunuz, 10 Ağustos 2025 akşamleyin olan Sındırgı depreminde artçı depremler halen Eylül’ün bugünleri de seyrekleşerek halen sürüyor. Halk halen tedirgin, korku içinde. Her depremcikte dışarıya fırlıyorlar. Bu arada beklenen M4-M5 büyüklüğündeki artçı depremler de oldu. Bu demektir ki, bundan sonra yıkıcı bir deprem beklemek şaşırtıcı olur. Deprem odağı Sındırgı kent içinin yaklaşık 5 km kadar batısında, bir tepeciğin ucunda Sındırgı-Simav kırığı üzerinde gerçekleşmiş. Biraz ötede kuzey-güney gidişli Gelembe kırığı. Onun kesim yerine oldukça yakın. Orada olsaydı daha da büyüyebilirdi.

Sındırgı’ya kendi isteğimle deprem gözlemleri için geldim. Dediğim gibi, Sındırgı’ya girdiğiniz zaman eski bir kentle karşılaşıyorsunuz, yapılaşma çok derme çatma. Düzenli bir yapı yüksekliği yok, kimi yerde bir katlı, yerde üç katlı yapının yanında beş katlı bir yapı var. Dolayısıyla yapılarda çekiçleme, toslama, birbirini rezonansla yıkma çekincesi var. Yollar yine dama düzenli değil, köy yollarında olduğu gibi kıvrımlı geçişli yollar. Yani bu kente bakınca yaşayan kişilerin orta sınıf değil, orta sınıf altı, ayrıca geçim sıkıntısı içinde olan kişiler olduğunu hemen anlıyorsunuz.

Sındırgı’da etkilenen yapıların yoğun olduğu kesimlerden bir tanesi Balıkesir’den Sındırgı’ya girişteki ağaçlı yolun bulunduğu kesim. Belediye dolayları ile petrol ofisinin arasında bulunan kesimlerde hasar yoğun. Bu bölgenin daha önce bir bataklık olduğunun Sındırgılı inşaat mühendisi Ayfer Sak hanımefendi bana bildirildi. En çok görünür hasar da buralarda. Çünkü bu bölge gevşek, ayrıca yeraltı suyu düzeyi sığ olduğundan depreme çok duyarlı. Deprem sarsımlarını 2,5 ile 3,5 kat büyüterek üst yapıya yansıtıyor.

Buralardaki ağır hasarlı yapıların saptanması AFAD’ca bitirilmiş. Bunlardan bir tanesi belediyenin karşısındaki belediyenin oteli ki tümüyle boşaltılmış. Bu yapıyı incelediğimde birkaç tane kolunun kesildiğini, depremin sarsıntısıyla kırıldığını gördüm. Böyle bir yapıda oturulamaz. Sayın Veteriner Hekim Belediye Başkanı Serkan Sak’la görüştüğümde, bu yapının ivedi yıkılacağını söylediler. Böyle ağır-orta hasarlı yapıların birçoğu AFAD’ca ya da Büyükşehir belediyesi tarafından yıkılıyor. Yaklaşık yıkılacak yapı sayısı 600, bunların konut eşdeğeri ise 980’e ulaşıyor.

Depremde yıkılan tek yapı Sındırgı-Akhisar yolu üzerinde geleneksel olarak yapılmış yapı. Genelde yapılarda görülen hasarlar az hasarlar. Çoğu sıva dökülmeleri ya da duvardaki çatlaklar. Belediyenin girişindeki uzun dikmelerin kaplamaları düşmüş durumda; depremde ancak belediye yapısında önemli bir hasar görülmüyor. Depremin büyüklüğü M6,1 ancak yıkım gücü VIII (sekiz). Eğer bu deprem Amerika’da ya da Japonya’da olsaydı büyüklüğü M6,1, ancak yıkım gücü III (üç) olurdu. Ne yapılarda bir çatlak ne de kırılma görülürdü.

Biliyorsunuz Afganistan’da daha yeni M6,0 büyüklüğünde bir deprem oldu. Ancak yıkım gücü IX (dokuz) olarak gerçekleşti, ayrıca 2.000’i aşkın kişi öldü, yaklaşık 8.000 yaralı, yıkılan yapı sayısı ise 10.000’e geçti.

Gelişmiş ülkelerde depremlerin yıkım gücü, M büyüklükten daha küçük olması beklenir. Ülke ne kadar az gelişmiş ise yıkım gücü o denli büyür. Gelişmişlikten kasıt; 1. ekonomik durum, 2. halkın geçim sıkıntısı, 3. toplumun eğitim durumu, 4. ülkenin iyi ya da kötü yönetimi, 5. yönetim kadrolarının yetkinliği, 6. depremin kader olarak görülüp görülmediğidir.

Depremin “bir alınyazısı, ölüm de Allah’ın emri” olduğunu düşünen bir ülkenin depremden kurtuluşu düşünülemez.

Kaldı ki 55 yıllık deprem bilimci olarak; Anadolu’daki depremlerde yıkılan yapıların derme çatma, mühendislik hizmeti almayan dar gelirli ya da yoksul kişilerin olduğunu ayrıca göçük altından çıkarılan kişilerin de yoksullar olduğunu gördüm. Dolayısıyla Türkiye’de bu koşulları düzeltmeden depremler sorun olmaktan çıkamaz.

Tanrıya yakarmalarla depremler engellenemez, ancak bilim ve teknoloji ile, ülke yönetiminin kılavuzluğunda deprem zararları en aza indirilebilir. Öncelikle ülkemiz basını “fay geldi, fay gitti, yeni bir fay bulundu, valla ben depremi önceden söylemiştim” gibi uyduruk, bilim dışı konuşmaları terk etmelidir.”

Kaynak: T24