Duyuralım sesimizi onlara.   Sokak Hayvanları Sahipsiz Değil!

 Otuz  kanalda aynı anda. ‘Beyaz Türkler sahip çıkın hayvanlarınıza’

Cumhurbaşkanı bu konuşmayı bir açılış kürsüsünden yaptı sanırım. İşlerin içinden çıkılmaz bir hal aldığını düşünüyor. Olsun… İki kutup hayal ediyor o yine. Yayın organları çalışmaya başlıyor, ‘köpek dehşeti’ gibi başlıklar altında haberler yapıyorlar.

Bu haberleri yapmak o kadar sıradan oluyor ki, Anadolu Ajansı’nın haberinde köpeğin ısırdığı çocuğun tedavi gördüğü Şehir Hastanesi lüzumsuz övülüyor. Hükümet yetkilileri sokakta hayvan olmayacak diyor.  Kimi belediyeler toplamaları hızlandırıyor. Hayvanları oldukları yerden alıp başka yerlere bırakıyorlar (en iyi ihtimalle). Geçici çözümler buluyorlar. Çünkü Türkiye’de belediyelerin büyük çoğunluğunun bakımevi yok, veterineri yok ve kısırlaştırma yapmıyorlar. Artık hepimizin tek bilimsel yöntem olarak öğrendiği, 20 yıl önce kendilerinin hazırladığı kanunda geçen ‘Kısırlaştır, aşılat, yerine bırak’ yöntemini unutturmaya çalışıyorlar. 20 yılın son 5 yılında kanun maddelerini uygulasalar köpek sayısını kontrol altına alabilirlerdi oysa.

Türkiye’nin en önemli sorunu başıboş köpeklerse,  neden bu konuda üstünüze düşeni yapmadınız.

Mansur Yavaş, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün (WOAH) sahipsiz hayvan popülasyonunun kontrolünde esas aldığı ‘kısırlaştır, aşılat ve yaşadığı bölgeye bırak’  yaklaşımını Ankara’da sözde denemiş, işe yaramamış.‘ Popülasyon o kadar arttı ki kısırlaştırma ile bunun önüne geçmek imkansız. Sanırım bu konuyla ilgili meclisten bir kanun çıkacak’ diyor. Derneklerin uyarılarına kulak asmayan Başkan seçimlerden önce ’25 belediyenin kısırlaştırmasını Büyükşehir olarak biz yapacağız ‘ diyerek ilçe belediyeleri durdurmuştu. Koca Ankara’da senede sadece 9 bin kısırlaştırma yapabilmişti. Mesela 30 ilçenin 28’inde kısırlaştırma yapılan İzmir’de senelik 35 bin kısırlaştırma yapılmış. Ankara’nın bu kısırlaştırma sayısıyla istediği sonucu alması mümkün olmuyor tabi ki. Büyük bir alanda, planlı ve sürekli yapılmayan kısırlaştırma yetersiz kalıyor.

Sağlık Bakanı açıklama yapıyor. ‘Bir tedbir alınması gerektiği kuduz vakalarının artışından belli. Tedbir ötanazi mi olmalı. Gönlüm ötenaziden taraf değil’. Tarım Bakanı bakanlığının hayvan kaynaklı kuduz vakası verilerini paylaşmak yerine, Sağlık Bakanlığının verilerini paylaşıyor. Kuduz riskli temas sayısı arttı diyor o da. Ardından Türk Veteriner Hekimler Birliği tam tersi sonuçlarla basın bildirisi yayınlıyor. ‘Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre ülkemizde hayvan kaynaklı kuduz hastalığı vakaları azalmaktadır ve Sağlık Bakanlığının verileri doğru ise kuduz riski artıyor demek doğru olmayacaktır’ . Bakanlıkların rakamlarıyla açıklıyor bunu T.V.H.B..  Peki neden ‘kuduz riski artıyor’ diyesiniz var bu kadar, toplamaya bahane mi lazım?..

Beceriksizliklerinin üstünü böyle örtmeye çalışıyorlar. Bilimin yetersiz kaldığı algısı yaratarak, meselenin insani yöntemlerle çözülemeyeceğine bizi ikna etmek istiyorlar. En çok da mahallemizin sakini köpekleri  tehlikeli gösterip, çıkaracakları kanuna ses çıkarmamamızı istiyorlar.

 Ama biz susmayalım. Dostlarımızı vermiyoruz, size inanmıyoruz, başka yolu var biz biliyoruz diyelim. Ses çıkaralım katletmeye, toplamaya, hapsetmeye.

              Duyuralım sesimizi onlara.   Sokak Hayvanları Sahipsiz Değil!