Bilim insanları, iklim krizinin etkilerinin gelecekte yaratacağı büyük tehlikeyi gözler önüne serdi.

Yeni araştırmalara göre, dünya genelinde 36 şehir, önümüzdeki 100 yıl içinde deniz seviyesinin yükselmesi nedeniyle haritadan silinme riskiyle karşı karşıya. Bu riskli listede Türkiye'den de iki şehir, İzmir ve İstanbul yer alıyor.

Swiftest şirketinin kurucu ortağı Matthew H. Nash tarafından yürütülen güncel bir araştırma, yükselen deniz seviyelerinin ve artan su taşkınlarının küresel ölçekte yarattığı tehdidi ortaya koydu.

Çalışma, önümüzdeki 100 yıl içinde 36 büyük şehrin tamamen sular altında kalabileceği uyarısında bulunuyor.

Raporda, bazı şehirlerin kıyı yönetimi konusunda hala önlem almaya çalıştığı, ancak bazılarının bu büyük riske karşı planlarını uygulamada yetersiz kaldığı belirtiliyor.

Kırmızı bültenle aranan 9 suçlu Türkiye'ye iade edildi
Kırmızı bültenle aranan 9 suçlu Türkiye'ye iade edildi
İçeriği Görüntüle

Türkiye'den iki büyükşehir tehlikede

Hazırlanan raporda Türkiye'den iki şehrin risk altında olduğu vurgulandı.

İlk değerlendirmede İzmir, ikinci değerlendirmede ise İstanbul, deniz seviyesi yükselmesinden etkilenecek şehirler arasında gösterildi.

Metodoloji ve tahminler

Araştırmacılar, Climate Central tarafından geliştirilen ve kullanıcıların risk alanlarını görüntülemesine olanak tanıyan "Coastal Risk Screening Tool"u kullandı.

"Su seviyesi" haritası kullanılarak 1,5 metrelik muhafazakar bir yükselme tahmini esas alındı.

Bazı tahminler, sera gazı emisyonlarını yavaşlatmak için hiçbir şey yapılmazsa 2100 yılına kadar deniz seviyelerinin 2,5 metreye kadar çıkabileceğini öngörüyor.

1,5 metrelik yükselme ise mevcut projeksiyonlar, küresel sıcaklık artışı ve büyük küresel siyasi ve endüstri liderlerinin eylemsizliği göz önüne alındığında, önümüzdeki 80 yıl içinde gerçekleşmesi muhtemel gerçekçi bir tahmin olarak kabul ediliyor.

Euromonitor verileri kullanılarak deniz seviyesi yükselmesinden etkilenecek dünyanın en çok ziyaret edilen 36 şehri belirlendi ve bu şehirlerdeki başlıca turistik mekanların tamamen veya kısmen sular altında kalma riski değerlendirildi. Çalışma, bu 36 şehirde 226 milyondan fazla insanın doğrudan etkileneceğini gösteriyor.

Sular altında kalacak popüler turistik destinasyonlar

Raporda, artan su seviyeleri ve sık sellerden zaten etkilenen dokuz popüler turistik destinasyon da sıralandı:

San Marco Bazilikası – Venedik, İtalya: Venedik, sık sık sellerden ciddi hasar görmeye devam ediyor.

Waikiki Plajı – Honolulu, Hawaii: Yükselen deniz seviyeleri ve kıyı erozyonuyla mücadele ediyor.

Miami Beach, Florida: Sel baskınları yıllık bir olay haline geldi ve 1.200'e yakın ev risk altında.

Paskalya Adası, Şili: Ünlü Moai heykelleri deniz seviyesi yükselmesi ve erozyon tehdidi altında.

Maldivler: Adaların yüzde 80'inden fazlasının önümüzdeki otuz yılda sular altında kalma riski var.

Wadden Denizi, Hollanda, Almanya ve Danimarka: Milyonlarca ziyaretçi çeken bu UNESCO Dünya Mirası Alanı, deniz seviyesi yükselmesi ve erozyonla tehdit altında.

Eifel, Almanya: Kıyı şeridinde olmamasına rağmen, 2021'deki yıkıcı seller, aşırı yağışların iç bölgeler için de büyük bir tehdit olduğunu gösterdi.

Key West, Florida: Uzmanlar, 2040 yılına kadar Key West'in bazı bölgelerinin sular altında kalacağını tahmin ediyor.

Özgürlük Anıtı, New York City: New York, artan sel sıklığı ve şiddetiyle karşı karşıya. Özgürlük Anıtı, Sandy Kasırgası sırasında büyük hasar görmüştü.

Yükselen deniz seviyeleri neden önemli?

Birleşmiş Milletler'e göre, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10'u (790 milyon insan) kıyı şeridinde yaşıyor. Dünyanın en büyük şehirlerinin çoğu kıyılar boyunca gelişmiş durumda. Bu ekonomik merkezler aynı zamanda en kalabalık şehirler arasında yer alıyor ve milyonlarca insanı riske atıyor. 5 milyondan fazla nüfusu olan şehirlerin tahmini üçte ikisi tehdit altındaki kıyı bölgelerinde bulunuyor.

Kıyı erozyonu, kasırgalar veya King gelgitleri gibi artan doğal afet etkileri hesaba katılmasa bile büyük bir tehdit oluşturuyor.

Bu, şehirlerin tamamen su altında kalmadan önce büyük felaketlerle karşılaşacağı anlamına geliyor.

Mumbai, Şangay, New York ve Miami gibi yoğun nüfuslu birçok şehir risk altında. 10 milyon nüfuslu Jakarta ise bazı uzmanlar tarafından "dünyanın en hızlı batan şehri" olarak kabul ediliyor ve 2050 yılına kadar tamamen sular altında kalması bekleniyor.

Sadece kara kaybı değil, doğal afetler de artıyor

Deniz seviyesi yükselmesi büyük bir endişe kaynağı olsa da, küresel sıcaklık artışıyla birlikte doğal afetlerdeki artış da önemli bir sorun. Kuraklıklar, orman yangınları, kasırgalar ve tropikal fırtınaların hem sıklık hem de yoğunluk açısından artması bekleniyor.

Hayvanlar da artan küresel sıcaklıklardan etkileniyor, çünkü doğal yaşam alanları bozuluyor veya yaşanmaz hale geliyor, bu da biyoçeşitliliği ve doğal ortamlarında hayatta kalma yeteneklerini büyük ölçüde etkiliyor. Hayvan türlerinin yok olması, bitki tohumlarının dağılımına da zarar vererek doğal iklim adaptasyonunu olumsuz etkiliyor.

Etkileri azaltmak için neler yapılıyor?

Deniz seviyesi yükselmesinin etkisi, büyük ölçüde yerel yönetimlerin sorunu yeterince erken fark etme ve ciddi hasarı azaltmak için kaynaklara sahip olma yeteneğine bağlı olacak. Örneğin, Jakarta, yükselen suları durdurmak için 40 milyar dolarlık bir deniz duvarı inşa ediyor. Ayrıca hükümet, başkentin Jakarta'dan Borneo adasındaki gelişmemiş bir ormanlık alana taşınmasına izin veren bir yasa çıkardı.

NASA, NOAA ve diğer bilim savunuculuk gruplarına göre, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerinin çoğunu yavaşlatmak veya önlemek için henüz çok geç değil. Hollanda'nın onlarca yıldır bu sorunla nasıl başa çıktığından çok şey öğrenilebilir.

Hollanda Delta Çalışmaları, modern dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul ediliyor ve 1950'lerden bu yana barajlar, setler ve diğer sel önleme sistemleri ağıyla Hollanda'yı deniz seviyesinin üzerinde tutuyor.

Ancak Kiribati gibi bazı ada ülkelerinin kelimenin tam anlamıyla gidecek hiçbir yeri yok ve şimdiden halklarını kitlesel göçe hazırlıyorlar. Tuvalu'nun da önümüzdeki birkaç on yıl içinde yok olması bekleniyor.

Bu durum, iklim krizinin sadece finansal bir yük değil, aynı zamanda kültürel mirasın ve insan yaşamının da büyük bir tehdit altında olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Kaynak: Rudaw