Ekim genelde "hasat" zamanı olarak geçer. Oysa bizim dilimizde adı üstünde "ekim" zamanı. Bu toprakların ana ürünü bugdayımızı bu ay ektiğimizden mi öyle denmiş acaba? Ekim deyince ilk akla gelen buğday olsa da bu ay ağaçların, çalıların, tüm çok yıllıkların ekildiği zaman. Çabuk büyüyen, kademeli ektiğimiz  tüm otlar, salatalar, turplar da ikinci, üçüncü ekim için sırada...
 
Hasat derseniz onu yaz kış, her hafta yapıyoruz - bağımız yok ki bozalım! Ürünlerin çoğu toprakta kalıyor, depoladığımız bir kaç şey var sadece. Bizim "hasat şenliği" bu ayın sonunda balkabağı ile kutlanacak!
 
Aylardan Ekim ama 30 derecenin üstünde sıcaklar da gördük, 14-15'lere düştüğünü de... Önümüz kış, hatırlatıyor. Bu yıl en "kışseverler"in, "kar ne güzel" diyenlerin bile sesi çıkmıyor pek! Bu pahalılıkta kış ne kadar geç gelir, hafif geçerse o kadar iyi olacak galiba!
 
Dün bütün gün yağmur yağdı - zamanıdır yağsın. Öncesinde "felaket uyarıları" geldi gene: "... sel, yıldırım, dolu, hortum gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olun." Son zamanlarda böyle yerli yersiz uyarılar pek moda oldu! Sanki amaç korkutmak, panik yaratmak. Pandemiden korktuk sokaklara çıkamadık; savaş korkusu dünyayı sardı, tüm diğer sorunlar askıda kaldı; "felaket tellallığı" ile iklim krizi, bir türlü hayata geçirilmeyen önlemler, yaşamakta olduğumuz tüm olumsuzluklar hasır altı edilip uyutuluyor muyuz? Felaketler dibimize geldi mi, kapımızı penceremizi sımsıkı kapatıp, ekmeğimizi erzağımızı depolamak derdine düşüp, kafamızı kaldırıp bakmaya fırsat bulamayalım diye mi?
 
Haftanız felaketlerden uzak, sonbaharın güzellikleri ile dolu olsun.