Kanada, Avustralya, Belçika, İngiltere, Almanya ve Polonya gibi ülkelerde hayata geçirilen haftada dört gün çalışma modeli, hem çalışanların fiziksel ve ruh sağlığında iyileşme sağlıyor hem de şirketlerin verimliliğini ve kârlılığını artırıyor. Bilim dergisi Nature’da yayımlanan son araştırma da bu sonuçları doğruladı.
Araştırmaya göre, toplantıların süre ve sayılarının azaltıldığı, dijital araçların daha fazla kullanıldığı sistemde çalışanların tükenmişlik yaşamadığı, ruh sağlıklarının daha pozitif olduğu, mesleki tatminlerinin yükseldiği ve hastalık izinlerinin azaldığı görüldü. Şirketler de enerji giderlerinde ve maliyetlerde tasarruf sağlarken üretkenlik artışı elde etti.
Ancak Türkiye’de bu modelin uygulanmasının kolay olmadığı belirtiliyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine göre Türkiye, haftalık 45,7 saat ile en uzun mesai yapan ülkelerden biri. Avrupa İstatistik Ofisi verilerine göre de Türkiye, ortalama 43,1 saatlik haftalık mesaiyle Avrupa’da ilk sırada yer alıyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi İktisat Bölümü öğretim üyesi ve ALB Yatırım Başekonomisti Doç. Dr. Filiz Eryılmaz, fazla mesainin Türkiye dâhil birçok ülkede kültürel bir norm hâline geldiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Japonya, Çin, Hindistan, ABD, İngiltere, Türkiye gibi ülkelerde fazla çalışma kültürel olarak yerleşmiş durumda. Japonya’da ücretsiz fazla mesai o kadar yaygın ki buna özel bir kelimeleri var: Karoshi – yani çok çalışmaktan ölmek. Çin’de ise sabah 9, akşam 9, haftada 6 gün çalışma kültürü ‘996’ olarak biliniyor. Türkiye’de de benzer bir anlayış var. Dolayısıyla bu kültürün kırılması hem çalışan hem işveren tarafında zaman alacak.”
Eryılmaz, Türkiye’de kayıt altındaki en uzun çalışma süresinin 45 saat olduğunu, kayıt dışı çalışanlarda ise bu sürenin çok daha fazla olabildiğini belirterek şu uyarıda bulundu:
“Uygulama bakanlıklar düzeyinde tartışılsa bile yasa ile güvence altına alınsa dahi oturması zor bir sistem. Çoğu işverenin bu modele direnç göstereceğini
düşünüyorum.”