Karen Hao ile "Yapay Zekâ İmparatorluğu" üzerine
Karen Hao ile "Yapay Zekâ İmparatorluğu" üzerine
İçeriği Görüntüle

Kolombiya'da 6 bin yıllık kalıntılar üzerinde yapılan DNA analizi, bilim dünyasını heyecanlandıran bir keşfe imza attı. Daha önce hiç bilinmeyen, "Checua" adı verilen yeni bir insan soyu tespit edildi. Günümüzde bilinen hiçbir torunları olmayan bu gizemli halkın, uzun kafatası yapısı gibi özellikleri, akıllara "Eski Türklerle bir bağlantıları olabilir mi?" sorusunu getirdi.

Kolombiya'nın başkenti Bogotá yakınlarında 1992 yılında gün yüzüne çıkarılan, ancak DNA teknolojisinin gelişmesiyle ancak şimdi tam olarak incelenebilen 6 bin yıllık insan kalıntıları, Amerika kıtasının tarihine dair bildiklerimizi sorgulatan bir gerçeği ortaya çıkardı.

Bilim insanları, bu kalıntıların daha önce hiç kayda geçmemiş, genetik olarak izole bir insan soyuna ait olduğunu açıkladı.

Bilinmeyen bir genetik miras: "Checua"

Kolombiya Ulusal Üniversitesi Genetik Enstitüsü'nden Dr. Andrea Casas liderliğindeki bir ekip tarafından yürütülen çalışma, Cundiboyacense platosunda bulunan bu insanların genetik yapısının, bölgedeki diğer tüm eski ve modern popülasyonlardan farklı olduğunu kanıtladı. Keşfedilen bu yeni ve "kayıp" soy hattına "Checua" adı verildi.

Proje kapsamında yaklaşık 30 kişiye ait iskelet parçaları incelenirken, bunlardan altı tanesinin DNA'sı dizilime dahil edilebilecek kadar iyi korunmuş durumdaydı.

İlginç bir şekilde, aynı kazı alanında bulunan diğer insan kalıntıları, beklendiği gibi Panama'daki gruplarla genetik benzerlikler göstererek, yaklaşık 20 bin yıl önce Asya'dan Amerika'ya Bering Boğazı üzerinden geçen büyük göç dalgasının bir parçası olduklarını doğruladı.

Bu durum, Checua halkının bu ana göç dalgasından ayrı, izole bir grup olduğunu daha da belirgin hale getirdi.

Checua halkının gizemli akıbeti

Araştırmacılara göre Checua, kendi içine kapalı, göçebe bir avcı-toplayıcı topluluktu. Bilinen hiçbir modern torunlarının olmaması, soylarının tamamen tükendiğini gösteriyor.

Bilim insanları, bu gizemli halkın ani iklim değişiklikleri, yayılan salgın hastalıklar veya yiyecek kaynaklarının tükenmesi gibi nedenlerle tarih sahnesinden silinmiş olabileceğini düşünüyor.

Fiziksel farklılıklar ve beslenme alışkanlıkları

Fiziksel antropoloji profesörü Dr. Jose Vicente Rodriguez, Checua halkının fiziksel olarak da bölgedeki diğer gruplardan ayrıldığını belirtti.

En dikkat çekici fark, Checua kafataslarının bölgedeki diğer popülasyonlara göre daha uzun (dolikosefal) bir yapıya sahip olması.

Diş analizleri ise bir başka ilginç detayı ortaya koydu: Dişlerde modern toplumlardaki gibi çürükler yerine, çene kemiğinde enfeksiyon sonucu oluşmuş apseler gözlemlendi. Bu durum, dişlerini çürükten değil, enfeksiyon kaynaklı iltihaplar nedeniyle kaybettiklerini düşündürüyor.

Bilim insanları, Checua halkının beslenme alışkanlıklarının bölgedeki volkanik patlamalardan etkilenmiş olabileceğini öne sürüyor. Patlamaların yüzeydeki bitkilere zarar vermesi, halkı patates ve diğer yumru kökler gibi yeraltında yetişen sebzelere yönlendirmiş olabilir.

Türklerle olası bağlantı tartışması

Checua halkının uzun kafatası yapısı ve göçebe yaşam tarzı, "Eski Orta Asya halkları veya Türklerle bir bağlantıları olabilir mi?" sorusunu gündeme getirdi.

Ancak bilimsel veriler ışığında bu bağlantı şu an için zayıf görünüyor:

Kafatası biçimi: Uzun (dolikosefal) kafatası yapısı, Orta Asya'daki eski bozkır halklarında görülse de, bu morfolojik özellik dünyanın farklı coğrafyalarındaki birçok toplulukta birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmıştır. Tek başına genetik bir akrabalık kanıtı olarak kabul edilmemektedir.

Yaşam tarzı: Avcı-toplayıcı yaşam, dünyanın farklı yerlerindeki tüm erken insan toplulukları için ortak bir özelliktir ve belirli bir kültürel bağ anlamına gelmez.

Beslenme: Checua halkının patates ve kök sebze ağırlıklı beslendiği anlaşılırken, eski Türklerin beslenme düzeni büyük ölçüde hayvancılık ve tahıl üzerine kuruluydu. Bu noktada belirgin bir benzerlik bulunmuyor.

Sonuç olarak, mevcut bilimsel kanıtlar, Checua halkı ile eski Türkler arasında doğrudan bir genetik veya kültürel bağ olduğunu desteklememektedir.

Görülen benzerliklerin, farklı coğrafyalarda yaşayan topluluklar arasındaki tesadüfi veya yüzeysel benzerlikler olduğu düşünülmektedir.

Kaynak: Rudaw