Turizm çalışanları artık 6 gün yerine 10 gün çalıştıktan sonra izin kullanabilecek. Hafta tatili adıyla bir gün istirahat eden işçinin anayasal hakkı gasp edildi.
Emekçinin haftasını yedi günden on güne çıkaran yasa kabul edilemez! Bu yasa teklifi, hukuk devleti ve sosyal devlet ilkelerine açıkça aykırıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinden sessiz sedasız geçen bir torba yasa, turizm emekçilerinin haklarını hedef alıyor. Turizm emekçilerinin haftalık dinlenme hakkını ortadan kaldırıyor.
Bu yasa ile turizm ve hizmet sektörü emekçileri kötü çalışma koşullardan kölelik düzenine geçmiş oluyor.
Turizm çalışanları artık 6 gün yerine 10 gün çalıştıktan sonra izin kullanabilecek. Hafta tatili adıyla bir gün istirahat eden işçinin anayasal hakkı gasp edildi. İşçilerin kazanılmış hakkı sessizce, kamuoyundan gizlenerek bir çırpıda geri alındı. Yasa yürürlüğe girdi. Halkın hak arayışına ilişkin konularda sessiz kalan meclis, patronların çıkarı söz konusu olunca jet hızıyla işliyor.
Bu yasanın getirdiği kölelik şartları kabul edilemez. Elbette insan onuruna yakışmayan, insanlık dışı çalışma koşullarına hayır diyen işçilerin yanındayız.
Turizm emekçilerinin yasadan önceki durumu
Aslında turizm emekçileri uzun süredir kötü koşullarda çalışıyor. İşçiler anayasal hakları olan hafta tatilini (Cumartesi, Pazar) iki gün olarak çok uzun zamandır kullanamıyorlar. 6 gün çalıştıktan sonra bir gün izin hakları olduğu söylense de sezonda neredeyse hiç izin kullanmadan çalışıyorlar. 12 saati bulan uzun çalışma koşulları altında eziliyorlar. Hal böyle olunca işçilerin çoğu istirahatleri için verilen odalardaki kötü koşulları da kabul etmek zorunda kalıyor. İşçiler sezon bittiğinde sözleşmeleri askıya alınıyor ve birçoğu ailelerini bırakıp başka illerde çalışmaya gidiyor. Kış aylarını kıt kanaat geçiriyorlar. Turizm ve hizmet sektöründe kadın emekçilerin daha fazla olduğunu görüyoruz. Kadınlar bu sektörlerde de sigortasız, kötü çalışma koşulları, ucuz iş gücü olmayı kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kadının ev içi emeği hiç görülmediği gibi, dışarıdaki emeği de ev bütçesine katkı olarak görülüyor. Ülkemizde kadın emeği değersizleştiriliyor. Aynı işi yaptığı halde erkeklerden daha az maaş alıyor, o işe mecbur bırakıldığı için hakkını arayamıyorlar.
İki mevzuya dikkat edelim; birincisi emekçilerin uzun yıllardır çalışma koşulları zaten kötü ve bu yüzden yıllardır hak arayışları sürüyor. Fakat bu yeni düzenleme ile gayri resmi uygulanan yukarıda saydığımız tüm kötü koşullar yasalaşmıştır. Bu durumu normalleştirmemeli aksine daha çok sesimizi yükseltmeliyiz. Yasalar insan hayatını kolaylaştırmak için vardır. Patronları değil, halkı korumak için vardır. İnsan sağlığını tehdit eden yasa kabul edilemez.
İkincisi iktidar, sendikalaşmanın en zayıf olduğu bu sektörü bilerek hedef almıştır. Sezonluk çalışan işçinin örgütlenme hakkı engellendiği için, bu sektörün sendikalaşma oranı zayıftır. İşçiler için tek çıkış birleşmek, sendikalaşmaktır. Bu durum diğer iş kollarına da yansıyacaktır. Emekçi için tek çıkış, bugün turizm emekçisinin yanında durarak, birleşmektir.
Kadın emekçiler için çifte yük
Bu yasa hem işte hem evde ayrı mesai yapan kadın emekçi için, çifte yük anlamına geliyor. Maalesef ülkemizde, ev işi, çamaşır, bulaşık, ev temizliği, çocuk bakımı, hasta ve yaşlı bakımı kadın işi olarak görüldüğü için zaten kölelik koşullarında yaşayan kadın emekçiler için, günlük 12 saate varan mesai ve ayda 3 gün izin ile NEFES ALMAK BİLE MÜMKÜN OLAMAYACAKTIR. Sözde “aile yılı” ilan ettikleri bu yılda hem kutsal hem de narin (kırılgan) buldukları kadınları; söz konusu patronların çıkarı olduğunca, 10 gün izinsiz, 12 saate varan vardiyalarda, kötü yaşam koşullarında hiç dinlenmeden çalıştırmakta bir beis görmüyorlar.
Her fırsatta üç çocuk isteyen iktidar. Ebeveynlerini sadece ayda üç gün görebilecek çocukların ruh sağlığını düşündü mü? Çocukların bakımını kim yapacak? Bu üç çocukla kim ilgilenecek?
Çok konuşulmayan yine aynı torba yasa içerisinde, işçiye mesajla bildirim atma var. Bu konu neden mi önemli? Özellikle iş saati dışında hiçbir işverenin böyle bir hakkı yoktur. Kişisel telefon ve bilgilerimizin isteğimiz dışında paylaşılması kadınlar için yeni taciz yollarına yol açabilir. Kadınları da etkileyecek her düzenlemenin titizlikle yapılması gerekmektedir. Ülkemizde artan kadına şiddet ve kadın cinayetleri, göz ardı edilemez. Bu yüzden kadın işçilerin özel bilgilerinin, telefon bilgilerinin paylaşılması kabul edilemez.
Hedefte neden turizm işçisi var.
Üç neden sayabiliriz. Yazının başında da belirttik, Birincisi, bu sektörlerde örgütlenme ve sendikalaşmanın zayıflığı. İkincisi, emeği zaten değersizleştirilen ve erkeklere göre zayıf görünen kadın emekçilerin daha fazla olması. Üçüncüsü ise kültür ve turizm bakanının en büyük turizm yatırımcılarından biri olması.
Kültür bakanı kendi sektörüne “ayrıcalık” tanıyor
Bu torba yasa ile geçen yeni düzenlemenin sadece turizm ve hizmet sektörü çalışanlarını kapsaması, en büyük turizm yatırımcılarından biri olan bakana çıkar sağladığı çok açıktır. Belli ki bakan unutmuş. Öyleyse biz hatırlatalım. Sizin göreviniz, bu sektörde çalışanların haklarını korumak, iyileştirmektir.
Patronlar istiyor, iktidar veriyor. İşçinin alın teri yetmedi, etini, kemiğini, iliğini de istiyorlar.
İşçilerin haklarını bu denli gasp eden başka bir iktidar olmamıştır. Turizm işçilerinin getirildiği nokta insanlık dışıdır.
“Bu yasa sınırsız sömürü anlamına gelmektedir”
ONURLU VE İNSANCA YAŞAM HAKKIMIZ İÇİN YASAYI GERİ ÇEK.