İstanbul Emniyeti, 22 Temmuz’da kent genelinde “Huzur İstanbul” adı altında geniş kapsamlı bir uygulama gerçekleştirdi. Asayiş Şube Müdürlüğü’nün koordinesinde 208 noktada, yaklaşık 3 bin personelin katılımıyla yapılan uygulamaya polis helikopteri ve beş deniz polisi botu da destek verdi.
Saat 20.00 ile 23.50 arasında gerçekleştirilen denetimlerde, 336 bin 165 kişinin Genel Bilgi Toplama (GBT) sorgusu yapıldı. Bu sorgular sonucunda 835 kişi gözaltına alındı. Emniyet yetkilileri, bu tür uygulamaların kamu düzeni ve güvenliği için sürdürüleceğini belirtti.
İnsan hakları uzmanlarından tepki: “Aşağılayıcı, keyfi, ayrımcı”
Ancak uygulamaların kapsamı ve yöntemi, insan hakları açısından tartışma konusu. İnsan hakları savunucuları, bu tür yaygın GBT sorgularının kişisel veri ihlallerine, ayrımcılığa ve hukuka aykırı gözaltılara neden olduğunu belirtiyor.
Özellikle yoksul mahallelerde yaşayan genç erkekler, göçmenler, LGBTİ+ bireyler ve sokakta çalışan trans kadınlar, keyfi kimlik kontrollerine sıkça maruz kalıyor. Göçmenlerin kimlik durumlarının sokak ortasında sorgulanması ve Geri Gönderme Merkezleri’ne sevk edilmeleri, sınır dışı yasağını ihlal eden uygulamalara yol açabiliyor.
Dönemin İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, Valilik İl İnsan Hakları Kurulu’na yazdığı resmi yazıda bu tür GBT uygulamalarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. Maddesi ile güvence altına alınan “özgürlük ve güvenlik hakkını” ihlal ettiğini vurguladı. Aydın, uygulamaların insanların onurunu zedeleyici ve seyahat özgürlüğünü kısıtlayıcı nitelikte olduğunu belirtti.
“Kişiler ortalama olarak haftada 3-4 kez GBT sorgusuna maruz kalabiliyor. Bu denli yaygın bir kontrol pratiği, demokratik toplum ilkeleriyle bağdaşmamaktadır.”
AİHS 5. Madde: Özgürlük ve güvenlik hakkı
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. Maddesi, bireylerin özgürlük ve güvenlik hakkını teminat altına alır. Yasaya uygun, makul gerekçelere dayanmayan ve mahkeme kararıyla desteklenmeyen keyfi gözaltılar bu hakka aykırı kabul edilmektedir.