“Bir daha birlikte film izleyemeyecek olmamızı, artık birbirimize bir şarkıyı öneremeyecek olmamızı, bizden başka kimsenin anlamadığı espriler yapamayacak olmamızı sevmiyorum. Sana ihtiyacım var ve sen hep 23 kalacakken, benim yaşlanıyor olmamı hiç sevmiyorum. İyi ki doğdun!”

Sosyal medyada rastladım bu cümleye. Sevdiğini bir daha göremeyecek olmanın acısı, hüznü, çaresizliği, yalnızlığı var satırlarda. Sevdiğinin doğum gününü onun yokluğunda kutlamak… 6-7 Şubat depremlerinin ardından on binlerce insan aynı duyguyu yaşadı, yaşıyor ve ne yazık ki yaşayacak. ‘Hikayeler olmadan hepimiz birer hiçiz,’ deriz ya büyük yıkıma uğrayan bölgeden gelen yaşanmışlıklar yürek yakıcı. Bütün dünyanın acısını yüklenmiş gibi omuzları çökmüş, diye bir söylem vardır hani, deprem bölgesinden gelen görüntülerdeki insanlar bu söylemin vücut bulmuş hali. Herkesin acısını duyabilmek imkânsız, ulaşabildiklerimizi de alternatif ve/veya sosyal medyadan takip edebiliyoruz. Büyük çoğunluğun takip ettiği medyada yazılanlar ise malum: Herkes güvenlik içinde, herkesin barınma sorunu çözüldü, kimsenin yiyecek, temiz su gereksinimi yok. Hatta yeni evlerin temelleri atıldı/atılıyor bile.

Adana Şehir Hastanesi’nde yatan, depremde annesini, babasını 4 kardeşini kaybetmiş 13 yaşındaki kız çocuğunu göremiyoruz oralarda. Kendi başına ayağa kalkamayan -ayaklarındaki sorunlar nedeniyle- bırakın kalkmayı yatağında bile dönemeyen bir kız çocuğunun, kabul etmekte güçlük çektiği kayıplarının acısıyla burnunu ve ağzını kapatıp, ölmeye çalışmasının haberini yapmıyor o mecralar.

Kayıplar da anılmıyor oralarda. Depremin enkazında, morglarda, mezarlıklarda bulunamayanlar. Herkes deprem sonrası canlı/cansız bedenine ulaşamadığı yakınını arıyor yine kendi çabası ile. Çünkü depremin ilk 48 saatinde yaşanan devletsizlik, depremin üzerinden 70 gün geçmesine rağmen halen devam ediyor. Hala yardım çağrıları yükseliyor bölgeden: Yeterli tuvalet yok, hijyen malzemesi yok, çadır yok (herkesin Afad’ın kurduğu çadır bölgelerine gitmesi isteniyor, yeterli olmasa da), çadır kentlerde hala çocuklar eğitime ulaşabilmiş değil. Ve bu eğitime ulaşamamış çocuklar aynı sınavlara girecekler yurdun diğer bölgelerindeki akranları ile birlikte. Depremden sonraki müfredat sorulmayacak, diyor büyüklerimiz(!) sınavda. Ya oraya kadar olan bilgiler. Ne kadarı çocukların aklında, fikrinde; büyük yıkımın ardından. 0Aynı sınava girecekler ve aynı şekilde puanlanacak verdikleri yanıtlar. Nasıl büyük bir haksızlık! Ancak haksızlık, adaletsizlik, eşitsizlik o kadar çok ki varsın çocuklar da eşitmişler gibi aynı sınavlara girsin yurdun her yanında, ne gam kimilerine göre.

Kötülük de hız kesmeden devam ediyor.  Annesine “Telefonu geri almama izin vermiyorlar çünkü ben bir zenciyim. Bunaldım artık anne. Artık sadece ağlıyorum. Karabük’te daha fazla kalmak istemiyorum. Her şey iyi güzel dediğimiz zaman bile, bizim için her şey kötülük dolu burada,” diye mesaj gönderen 17 yaşındaki üniversite öğrencisi Gabonlu Dina, Filyos Çayında ölü bulunuyor ve davaya avukatı dahil edilmiyor, çünkü davayla ilgili kısıtlama var. Avukatının iddiaları bununla sınırlı değil. Şöyle ki: “Karabük Üniversitesi’nde 6 bini Afrika kökenli toplam 12 bin yabancı uyruklu öğrenci bulunuyor. Bu öğrencilerin üzerinden Karabük Üniversitesi’nde dönen 1 milyar liralık bir rant var. Üniversite zarar görmesin diye Dina’nın ölümüyle ilgili özellikle Gabonlu ve yabancı uyruklu öğrencilere konuşmamaları için baskı yapılıyor. Bizzat şahit oldum. Yabancı uyruklu öğrencilerin liderleri ile yapılan toplantıda kendilerine ‘Burası Türkiye, ya Türk gelenek ve göreneklerine göre yaşayacaksınız ya da gidersiniz. Bizim kurallarımıza uymayan öğrencileri deport ederiz. Dina’nın ölümüyle ilgili konuşanları sınır dışı ederiz’ dediler. Yani burada üniversitenin tavrı öğrencilerini korumak değil üniversitenin çıkacak haberlerden zarar görmesi.” 1

Son iki yılda 29 kadının yüksekten düşerek öldüğünün kayıtlara geçtiği2 ülkemde, bir dizi (Kızılcık Şerbeti hakkında okuma önerileri3) yasaklanıyor: Yüksekten düşerek ölümü göstererek kadına yönelik şiddeti özendirdiği gerekçesiyle. İnsanın şaka diyesi geliyor ama değil ne yazık ki! Erkeğin kadına yaptığı her türlü şiddeti, baskıyı gözümüze soka soka yayınlayan onca dizi varken, neden Kızılcık Şerbeti’ne 5 bölüm yayınlanmama cezası veriliyor ve neden ceza bitimi ne hikmetse 14 Mayıs seçimlerinden sonraya geliyor, sorusu doğru soru bu noktada.

Kadına yapılan şiddeti normalleştiren, çıkış yolu göstermeyen ve durumu kadınların kaderi budur mealinde veren diziler, halen baş tacı. Çünkü ifşa yok, kadına çıkış yolu yok. Kadının baskılar karşısında sessiz kalması ve boyun eğmesinin normalmiş gibi gösterildiği bu dizilerin yanında, kadınların yüksekten düşerek ölmelerinin, gerçekten düşerek ölme olmadığı gerçeğini ifşa eden (diğer birçok deşifre ettiği konuların yanı sıra) Kızılcık Şerbeti cezalandırılıyor. Neden? Çünkü Kızılcık Şerbeti, ‘olabildiği ve kimse engel olmadı, olamadı’yı gözler önüne serdi de ondan. Engel olunabileceğinin altını çizdi, kader olmadığının. O yüzden huzurları bozuldu kötülerin.

Ancak kötülük kader değil, kötülüğü konuşmalı, deşifre etmeli ve bunun üzerinden hayal ettiğimiz dünyayı kurabilmeliyiz; başkalarının acıları karşısında sevinç çığlıkları atan kötülere inat!

Belki on binlerce kişi bir daha sevdikleriyle birlikte gülemeyecek, film izleyemeyecek, birlikte gezemeyecek… On binler, yüreklerinin en hassas, en derin yerinde saklayacaklar sevdiklerini. Onların hayallerini gerçekleştirebilmek için uğraş verecek, hayalleri gerçekleştikçe de daha iyi hissedecekler. Bu nedenle hiçbir şeyin acımızı, öfkemizi unutturmasına izin vermeden, birlikte yol yürüdüklerimizle birlikte, dünyanın kötücüllerine benzememe inadımızı diri tutarak, milyonların birlikte gülebilmesi, şarkı söyleyebilmesi, istediği gibi yaşayabilmesi için bir fırsat var önümüzde. Kimilerinin son fırsat dediği bu fırsatı değerlendirmek de bizim elimizde… Sadece bizim…

1         Gabonlu Dina'nın ölümünden sonra Afrikalı öğrencilere sınır dışı tehdidi iddiası - Tele1

2        Son 2 Yılda En Az 29 Kadın 'Yüksekten Düşerek' Hayatını Kaybetti - SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu (esitlikadaletkadin.org)

3        Kızılcık Şerbeti övüyoruz: Huzurunuz bozulsun! (gazeteduvar.com.tr)

          "Kızılcık Şerbeti" yasağı: Tutarsız tutarlılık - Evrim Kepenek - bianet