Türkiye’de yaklaşık bir milyon insanın geçimini sağladığı özel güvenlik sektörü, giderek büyüyen ama aynı ölçüde sorunları da derinleşen bir alan.
Son dönemde güvenlik görevlileri arasında yaşanan intihar vakaları ise, bu görünmez kitlenin içinden yükselen bir yardım çığlığı niteliğinde. Peki neden özel güvenlik görevlileri, görevleri gereği başkalarının güvenliğini sağlarken kendi hayatlarında bu kadar savunmasız hale geliyor?
Ağır çalışma koşulları ve Psikolojik yük
Özel güvenlik görevlileri çoğu zaman 12 saati aşan vardiyalarla, dinlenme ve sosyal yaşamdan yoksun bir biçimde çalışıyor. AVM’lerden hastanelere, kamu binalarından sitelere kadar geniş bir alanda görev yapan özel güvenlik görevlileri, günlük hayatın en görünmez ama en stresli işlerinden birini yapmakta. Görevleri sırasında sık sık hakaret, şiddet,küçümseme ve mobbing ile karşı karşıya kalmaları , psikolojik yıpranmayı artıran en başat nedenlerden.
Birçok güvenlik görevlisi kendisini “değersiz” hissettiğini dile getirmekte. Kamu güvenliği açısından kritik bir görev üstlenmelerine rağmen, toplumda genellikle “ikinci sınıf çalışan” gibi görülmeleri, aidiyet ve saygı eksikliğini de beraberinde getiriyor.
Ekonomik sıkıntılar ve geçim derdi
Sektörün en temel sorunlarından biri de düşük ücret. Özel güvenlik görevlilerinin büyük çoğunluğu asgari ücret seviyesinde çalışıyor. Uzun çalışma saatlerine rağmen ekonomik olarak rahatlayamamak, borç baskısı ve geçim kaygısı, intihar vakalarının zeminini hazırlayan en önemli etkenlerden biri.
Üstelik birçok özel güvenlik görevlisi taşeron şirketler aracılığıyla çalıştırılmakta. Bu da iş güvencesini zayıflatmakta ve ücretlerin düzensiz ödenmesine yol açmakta. Güvencesizlik ise, geleceğe dair belirsizlik ve umutsuzluk duygusunu pekiştiriyor.
Kadın güvenlik görevlilerinin çifte yükü
Kadın çalışanlar için tablo daha da zor. Cinsiyet temelli ayrımcılık, mobbing ve işyerinde sözlü taciz kadın güvenlik görevlilerinin en sık karşılaştığı sorunlar arasında. Gece vardiyaları ise kadın çalışanlar için hem fiziksel güvenlik kaygısı hem de aile yaşamıyla uyumsuzluk açısından ayrı bir yük oluşturuyor. Kadın güvenlik görevlileri çoğu zaman, erkek meslektaşlarına göre daha fazla “kendini ispat etme” baskısıyla da yüz yüze kalıyor.
Neden böyle?
Bu tabloyu ortaya çıkaran temel neden, sektörün hızla büyümesine karşın yasal düzenlemeler ve denetimlerin yetersiz kalması. Özel güvenlik, güvenlik güçlerinin yükünü hafifletmek amacıyla hızla yaygınlaştırıldı; ancak çalışanların hakları, çalışma standartları ve psikolojik ihtiyaçları geri planda bırakıldı.
Sendikal örgütlenmenin zayıf olması, çalışanların seslerini duyuramamalarına yol açıyor. Çoğu güvenlik görevlisi, işten atılma korkusu nedeniyle yaşadığı sorunları dile getiremiyor.
Çözüm için ne yapılmalı?
• Çalışma Koşulları Düzenlenmeli: Vardiya saatleri insani sınırlara çekilmeli, fazla mesailer kontrol altına alınmalı.
• Ücretler İyileştirilmeli: Asgari ücretin üzerinde, mesleğin risk ve yükünü yansıtan bir maaş standardı belirlenmeli.
• Psikolojik Destek Sağlanmalı: İşveren şirketler ve devlet kurumları, çalışanlara düzenli psikolojik danışmanlık hizmeti sunmalı.
• Kadın Güvenlik Görevlileri Desteklenmeli: Cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı özel önlemler alınmalı; vardiya planlamaları kadınların güvenliği ve aile yaşamı gözetilerek yapılmalı.
• Sendikal Haklar Güçlendirilmeli: Çalışanların örgütlenme hakkı güvence altına alınmalı, sektörün denetimi artırılmalı.
Sonuç olarak:
Özel güvenlik görevlileri, toplumun en görünür ama en az görülen emekçileri. Onların yaşadığı sorunları yok saymak, yalnızca bireysel trajedilere değil, toplumsal güvenlik açısından da kırılganlıklara yol açıyor. Artan intihar vakaları, aslında sektörün uzun süredir biriktirdiği sorunların bir yansıması. Bugün yapılacak düzenlemeler, yalnızca güvenlik görevlilerinin değil, hepimizin yaşam güvenliği için de bir zorunluluk.