Tatlı sözlerle Karga’nın ağzından peyniri kapan Tilki’nin hikayesini anımsadınız mı?
Geçenlerde aklıma düştü bir resmini yaptım, o zamandan beri geziniyor benimle. Fabl La Fontaine’den Orhan Veli’nin çevirisinde şöyle geçiyor:

Karga İle Tilki
“Bir dala konmuştu karga cenapları;
Ağzında bir parça peynir vardı.
Sayın tilki kokuyu almış olmalı;
Ona nağme yapmaya başladı:
” Ooooo! Karga cenapları,mehabâ!
Ne kadar güzelsiniz;ne kadar şirinsiniz!
Gözüm kör olsun yalanım varsa,Tüyleriniz gibiyse sesiniz
Sultânı sayılırsınınz bütün bu ormanın.”
Keyfinden aklı başından gitti Bay Karga’nın;
Göstermek için güzel sesini
Açınca ağzından düşürdü nevâlesini.
Tilki kapıp ona dedi ki:”Efendiciğim,
Size küçük bir ders vereceğim;
Alıklar olmasa iş kalmaz açıkgözlere;
Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire.
Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ammâ
Yemîn etti gayri faka basmayacağına. “

 

Karga’ya ağzındaki peyniri, aç karnını, hilekâr Tilki’yi unutturan şey, övüldüğünde hem de en zayıf noktası olan tüm ormanda kötü olarak etiketlenmiş sesiyle övüldüğünde, yaşadığı anlık tatlı bir serap. 

Karga Tilki’nin övgüleriyle aslında kendisinin bir yanının gizlice inandığı bir serabı aktive eder; tüm ormanın yanıldığı ve aslında bülbül gibi şakıdığı inancı. “Aslında sesim de
güzelmiş, hatta ve hatta ormanların şahı gibiymiş!” der, ona tutunur. Böyle çok tatlı gözüken bir seraba dalmanın bedelini peyniri düşürerek öder.

İnsan olarak kusurlarımız, çirkinliklerimiz, hatalarımız olur. Bu yanlarımızı görmemeye veya hep iyi yanından görmeye çalışarak o serabı sabit tutmaya çalışırız. Kendimizde
“kötü”yü taşıyabilmek, barındırabilmek bir ruhsal kapasite. Kusurlarımızın, hatalarımızın, istemeden birbirimizi incitme potansiyelimizin olduğunu ve bunun dengeli bir ruhsallık için hayati olduğunu kavrayamadığımızda hep iyide olmaya çalışmak çok yıkıcı bir hâl alır. Düşünelim, öyleyse değil mi sanki tek bir durağan konum içine sıkıştırmak zorundayız kendimizi.

Modern psikoloji de bunu pohpohlar. Hep iyi hissetmek, iyide kalmak, kendimizde kötü hiçbir şeyi barındırmamak, kötünün hep dışarıda olması.... Atladığımız kısım bu
durumun bizi daha da açmaza sokması oluyor. Karga’nın kendini içinde bulduğu gibi bir durumun bizi daha da açmaza sokması oluyor. Karga’nın kendini içinde bulduğu gibi bir seraba giriyoruz. Olmadığımız biri gibi olmanın, görünmenin veya olmak zorunda seraba giriyoruz. Olmadığımız biri gibi olmanın, görünmenin veya olmak zorunda olduğumuz biri gibi olmanın serâbı.olduğumuz biri gibi olmanın serâbı.

Kendimizdeki kötü olanı görebildiğimizde kendimize bir çeşit tanışıklık sağlamış ve daha insan gibi hissedebilmenin kapısını da aralamış oluruz. Aksi takdirde bize o serabı
sağlayacak kaynakları ararken aç, susuz ve dostsuz kalma riski var. Çok sık duyuyor uz bir yandan, hemen silip atmaya çok hazır bir dünyanın içindeyiz. İlişkileri, kıyafetleri,
becerileri...

Ha eğer hep iyide kalma yoluna illaki gönül vermişseniz aman dikkat, bir adım sonrası Tilki’nin ağzına açılıyor gibi görünüyor.