Ferizli’nin 7 mahallesinin yüzde 25’ini, Karasu’nun 4 mahallesinin yüzde 5’ini kapsayan Maden Arama ve İşletme ihalelerinin, bölgeyi yaşanılmaz kılacağı bilinen ihaleyi kim, neden açar ki ?

Enerji Bakanlığı hangi planlamayla bu yöreyi yaşanmaz hale getirecek projeleri kamuoyu ile paylaşır ?

Sakarya Kent Çalışma Derneği, Türkiye Çevre Platformu ve Batı Karadeniz Çevre Platformu, Karasu Konacık Mahallesi’nde geçtiğimiz günlerde yaptığı ortak açıklamada, maden arama ve işletme faaliyetlerinin bölgeye vereceği zarara işaret etti.

Bu tepkiye sahip çıkmak gerek...

Çünkü, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü, açtığı ihale ile ülke genelinde 892 bin 814 hektar alanı, yağma ve talana açıp yaşamın sürdürülebilirliğini risk altına alan bir tehditle karşı karşıya bırakıyor.

Ülkenin 776 bölgesi için planlanan bu ihaleler bir bütün olarak ele alındığında Türkiye’nin bir harabeye dönmesi sürecinin son dönemeci de dönülmüş olacaktır.

Bu ülke ve insanımız bunu hak edecek ne yaptı acaba ?

Bu ve benzeri ihaleler artık doğal yaşama ve insan-doğa ilişkilerine saldırı boyutuna ulaşmıştır. Söz konusu saldırılar artık siyasi, cinsel, mesleki ve inançsal bir farklılık da içermeyip kimseyi ayırt etmiyor. Geriye tek amaç kalıyor, o da "sınır tanımaz kar hırsı ve yağma”dır.

Düşünsenize, Karasu ve Ferizli ilçelerindeki 3 bölgede başlangıç olarak toplam 3 bin 500 hektara yakın bir alan maden arama ve işletmeciliğine tahsis edilecek. Bu, Ferizli'de 7 mahallenin yaklaşık yüzde 25’inin, Karasu'nun ise 4 mahallesinin yüzde 5'inin maden işletmeciliğiyle ruhsatlandırılıp halkın yaşam standartlarının tamamen düşürülmesi sürecine girişi tarif eder.

Ülke genelinde pekçok bölgede benzer uygulamalara karşı duran yöre halkları, uzun süredir doğa-insan ilişkisini kirleten ve güderek de yok eden projelere karşı direniyor. Süreç, Karasu ve Ferizli için de bu noktaya gelmiştir.

Şimdi, bu sürece, yani yaşamı tehdit edip halkın geleceğini ipotek altına alacak uygulamalara dur demek zamanıdır. Çünkü,maden arama ve işletme ihaleleri yeterince incelendiğinde, söz konusu alanların çoğunlukla orman ve mera alanlarına denk geldiği, tarım alanlarının da bu alanlar içinde yer aldığı görülür.

Bile bile bu doğa katliamına razı mı olacağız ? Ya da razı olmalı mıyız ?

İlgililere "Yapmak zorunda mısınız ?" sorusunu yöneltip yanıt vermelerini zorlamalıyız. Ve tabi ki nihai hedef, söz konusu proje alanlarının değiştirilmesini ya da projenin tamamen iptalini sağlamak ana hedef olmalıdır.

Başka yolu da yok...