Üç yıl aradan sonra yeniden merhaba...

Medyayazar’da en son 1 Şubat 2020’de yazmışım, Kırkpınar’daki Teleferik Projesi üzerine...

İki hafta önce yollarımızı ayırdığımız Bizim Sakarya Gazetesi’nde de öyle, aynı yılın Şubat ayında karalamışım bir şeyler...

Yazmaya başlayınca anladım ki, bu ilk yazı ve belki de bunu izleyen birkaçında düşünüklerimi ifade etmekte zorlanacağım.
O yüzden yazıyı sonuna kadar okumayı düşünenlere şimdiden sabır diliyorum.

Yukarıda da belirttim üç yıl önce gündemde Kırkpınar’daki teleferik projesi varmış.
Yine kendi yazdıklarıma bakınca deprem hasarlı okulların kamuoyunu ve siyaseti meşgul ettiğini gördüm.

CHP’li Engin Özkoç ile AKP’li Ali İhsan Yavuz’un bu konudaki iddialarını yazan, yorumlayan gazetecilerin bir AKP toplantısında hedef gösterildiğini de (biri de bendim) hatırladım elbet.

Yine deprem toplanma alanları, ‘tabutluk’ diye anılan çok katlı eski yapılar ve kentsel dönüşüm tartışılıyormuş gazetelerde.

Bugünkü gazetelere baktığımızda gündem çok farklı...

Örneğin, başta Büyükşehir olmak üzere belediyelerin nasıl güzel hizmet verdiğini anlatıyor haberler!

AKP yöneticilerinin ağzından da olsa son 21 yılda Sakarya’ya yapılan yatırımlar da önemli yer tutuyor sütunlarda.

Yine gazetelere yansıyan haberlere göre iş insanlarının örgütlü olduğu kuruluşlar, hükümetin açıkladığı her programı alkışlıyor, taleplerini ‘şu da olsa iyi olurdu’ diye kısık sesle dile getiriyor. Yaşanan sorunların, daha önce alkışlanan kararlardan kaynaklandığı görmezden geliniyor.

Velhasıl, bunun gibi kısık sesle dile getirilen başka sıkıntılar da yazılıp - çiziliyor zaman zaman.

Anlayacağınız bizim yerel medyaya göre güllük gülistanlık bir kentte yaşıyoruz.

Üç yıl önce gündemdeki sorunlar çözüldü mü diye merak edenler için söyleyeyim.
Yok, çözülmedi.

Sadece onları sorun etmekten vazgeçtik.

O yüzden yazılıp, çizilmiyor artık...

Deprem görmüş çok katlı binaları, toplanma alanlarını yazmak için büyük depremin yıldönümünü, 17 Ağustos beklenir genellikle. Bu sürede korkutacak büyüklükte bir deprem olursa araya bir şeyler sıkıştırılabilir.

Kentsel dönüşüm, iktidarın temsilcileri ya da onlara yakın meslek kuruluşları açıklama yaparsa gündeme gelebilir ancak. Bu haberler de ya herhangi bir belediyenin rant kokan bir bölgede yapacağı çalışmaya ilişkindir, ya da müteahhitlerin (sözde halkı ne kadar düşündüklerini anlatan) ‘dönüşümü hızlandırın’ çağrılarından oluşur genellikle...

Raylı sistem örneğin, Büyükşehir Belediyesi böyle bir proje üzerinde görüş belirtiyorsa haber olabilir ancak. Meslek örgütleri de destekler, bunun ne kadar gerekli olduğunu anlatan açıklamalar yapar. Sonra unutulup gider.

Bu örnekler bitmez.

Ancak yazıya başlarken sabır dilemiştim ama ben yine de daha fazla zorlamayayım.

Sonuçta, son 15 yılda aralıklarla 10 yılı aşkın çalıştığım gazetemden ayrıldığımı, bundan sonra MedyaYazar’da olacağımı, zaman zaman da sabrınızı zorlayacağımı söylemek için başlamıştım bu yazıya...

MedyaYazar’a gelince...

Bu siteyi yine gazeteye ara verdiğim bir dönemde, 2015 yılının Nisan ayında kurmuştum.

Sadece ve sadece siyasetin baskısından uzak bir ortamda, benim ve benim gibi düşünen insanların kendilerini ifade edebileceği bir mecra oluşturmayı amaçlamıştım.

Multulukla ifade edeyim ki hiç yalnız kalmadım bu yolculukta.
Onlarca arkadaş, karşılığında hiçbir şey beklemeden fedakarlık yaparak katkıda bulundu.

2017’de gazeteye dönünceye kadar birlikte güzel işler de yaptık.

Şimdi sıra o güzel işlerin devamını getirmekte.

Uzun sözün kısası, MedyaYazar’ı izlemeye devam edin...