1960 yılında, Dominik Cumhuriyetinde diktatörlüğe karşı mücadele eden üç kız kardeş öldürülür. Diktatör Trujillo'nun emriyle katledilen Miribal kardeşlerin arabaları dağ yolundan uçuruma itilerek olaya kaza süsü verilmeye çalışılır. Bir çiftçi ailesi olan Miribal'ların ölümü halkta büyük bir etki yaratarak mücadelenin büyümesine ve altı ay sonra diktatör Trujillo'nun öldürülmesine yol açar. Birleşmiş Milletler 1999 yılında Miribal kardeşlerin anısına 25 Kasımı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele günü olarak ilan eder.
 
Tarih bazen gerçekten "tekerrürden ibaret" gibi görünüyor! Miribal kardeşlerden 62 yıl sonra Mahsa Amini İran'da katledildi; katiller gene baştan savma bir örtbas etme yöntemine başvurdular; mücadele büyüyerek sürüyor... İran'da yüzlerce kişi öldürüldü; çoğu kadın 14 bin kişinin hapiste olduğu tahmin ediliyor.
 
Birleşmiş Milletler "mücadele günü" ilan etmiş ama, Istanbul'da bu amaçla toplanmak isteyen kadınlara valilik izin vermedi. Onbinlerce polis "izinsiz gösteri"yi engellemek için Beyoğlu sokaklarında barikatlar kurdu; "Kadınları değil, erkek şiddetini engelle" sloganıyla toplanan yüzlerce kadın gözaltına alındı.
 
Hak sahipleri haklarının farkında olmadıkça, hakları için mücadele etmedikçe, haklarını talep etmedikçe uluslararası kuruluşların, uluslararası kararları bile hayata geçemiyor... 25 Kasım'da başlayıp 10 Aralık İnsan Hakları Günü'ne kadar geçecek olan süre haklarımızı öğrenme, öğretme, ayrımcılığa karşı durma günleri.
 
2018 yılında BM Genel Kurulunda kabul edilmiş olan Köylü Hakları deklerasyonu, sadece biz çiftçileri ve kırsalda yaşayanları değil "gıda hakkı", "tohum hakkı" gibi maddeleriyle hepimizi ilgilendiriyor.
Sahiplenelim...