Kötü bir hafta geride kaldı. 
Hayal kırıklıklarını ve öfkeyi bir yana koyup, yeni haftaya umut biriktirdik. 
Geçen hafta yaşananları, anketleri, analizleri bir araya getirince gördük ki öyle boş bir umut da değil bizimkisi... 

Neydi o geçen hafta yaşadıklarımız? 
Tüm anketçiler yanıldı, tüm yorumlar çöpe atıldı, tüm öngörüler fos çıktı. 
Hatta 'yüzde 3-4 fark olmazsa ne yapar ne eder seçimi alır bunlar' diyenler de fena çuvalladı. 
Yüzde 3’ü, 5’i geçelim yüzde buçuku bile kabullendi ‘adam’. 
O açıkladı önce seçimin ikinci tura kaldığını. 
Sonra o hep güler yüzü ve soğukkanlılığıyla bildiğimiz Kemal Bey’i gördük simsiyah olmuş suratı, bezgin ve öfke dolu sesiyle. 
Pek anlaşılamayacaktı ne demek istediği, arada geçen ‘İkinci Tur’ sözcüğü olmasa... 
 

Ve hiç kimse açıkla(ya)madı bugüne kadar CHP’nin elindeki ıslak imzalı tutanaklara ne olduğunu... 
‘Gecenin 3’üne kadar öndeyiz, şu oylar da henüz işlenmedi’ denildikten sonra sonrasında AA’nın ve YSK’nın sonuçlarıyla nasıl eşitlenildiğini anlayamadık hala... 
Seçim sonucunu ilk kabullenen ‘adam’ın evinin bahçesinde volta atarcasına İstanbul-Ankara arasındaki yoğun trafiğini de anlayamadık. 
Sonrasında CHP’deki görevden almaları ve istifalar... 
Bir şeyler dönüyordu besbelli ama neydi bunlar bir türlü açıklanmadı. 
Sadece dedikodular, sosyal medyadaki ithamlar ve de troller...  
Hayal kırıklığımız seçimin sonucu kadar, oylarımızı koruyacağına söz verenlerin bu beceriksizliğineydi aslında.  
Öfkemizin çoğu da bunaydı.  

Peki, nedir bu hafta umutlu kılan... 
Öncelikle yukarıda anlatmaya çalıştığım beceriksizliğe rağmen seçimin ikinci tura kalması. 
Sadece bir his bu...  
Adam yüzde buçuk’u kabullendiğine göre çok geride olduğu inancı... 
Bunda yanılıyor olsam da açıklanan yüzde 49,5’un karşısında yüzde 50,5’in olması... 
Yani çoğunluk değişim istiyor... 
Milletvekilliği seçimlerine yapılan itirazlardan alınan sonuçlar da gösterdi ki, yapılan usulsüzlükler, seçmen sayısından fazla çıkan oylar bu hissettiklerimizi doğruluyor. 

Hislerinin dışında ne var derseniz? 
Bu ülkede çalışanların yarısından fazlasına reva görülen asgari ücret açlık sınırının altında. Ev kiraları asgari ücrete yaklaştı. Ülkenin önemli bir bölümü sosyal yardımlarla yaşıyor. Hazine iflasta, Merkez Bankasının döviz rezervi tarihin en düşük hali. Daha geçen hafta kredi kartlarından nakit avans kaldırıldı, sonra serbest bırakıldı. Onaylanan krediler bile durduruldu.  

Öğrencilerin barınma sorunu çözülemiyor, veliler ortaokul düzeyinde İmam Hatip ya da özel okullar dışında çocuklarını gönderecek okul bulamıyor. Hastanelerden randevu alınamıyor, tahlil görüntüleme işlemleri ve ameliyatlar için günler sonrasına randevu veriliyor ve hastalar özel hastanelerin kucağına itiliyor. Çiftçinin, esnafın, emeklinin hali ortada.  

Kime sorsanız halinden memnun değil ve şikayetçi.  
Durum böyleyken ‘adam’ bu kez kazanamaz diye düşüyorum. 
Yeter ki ilk turda yapılan yanlışlar bir daha tekrarlanmasın...