BİR AKP VEKİLİ

Akp'nin bir Sakarya milletvekili vardı hatırlıyor musunuz? Kenan Sofuoğlu. Geçtiğimiz gün Fatih Altaylı ile bir söyleşisini izledim. Meğer adam feryat etmiş “beni milletvekili yapmayın benden vekil olmaz” diye. Haksızlık yapmışız. Zaten kendisi söylemiş benden vekil olmaz diye. Niye kızıyoruz ki adama! Asıl kızmamız gereken onu vekil yapanlar. Kariyerimin zirvesindeydim diyor, "deli gibi para kazanıyordum, yarışları bıraktırdılar bana, rahat rahat hayat yaşayacaktım, bu ne abi" diyor.

Kenan Sofuoğlu'na kızmayın. Gerçekten. Adam dürüstçe demiş "ben halkın vekili olamam" demiş. Daha ne desin. Hakkını yememek lazım. Ama "ben vekil olamam" diyen birini neden vekil yaptınız Sakaryalıların başına diye de sormak lazım. Yazık değil mi? Halk ekmek derdinde iken gelecek için endişe duyarken siyaset neden hala böyle? Yani siyaset lüks makam araçlarında gezmek midir, halkın oyu ile seçilip halkın tozunu attırmak mıdır? Biri vekil olsun çarkını kursun zenginleşsin, biri servetine servet katsın halk göçük altında kalsın, biri devletteki torpil çarkına girsin yandaşları memuriyete alsın halkın öz evladını mülakatta bıraksın. Keşke onlar da Kenan Sofuoğlu gibi olabilselerdi. Ama hayır onlar Kenan gibi olamaz, konuşamaz çünkü vekillik onların işyeri.

Kenan Sofuoğlu

HALK GEÇİNEMİYOR AMA ONLARIN DERDİ BAŞKA

Herkes biliyor, ülke çok kötü yönetiliyor. Halkımızın emeği ürünü geçimine yetmiyor. Oysa bu topraklar tarihin en verimli toprakları, bu iklim dünyanın en makul iklimi. Böylesine zengin topraklar üzerindeki halkın fakir olması bir mucizedir. Gerçekten. Bu toprakların halkı istese de fakir olamazdı. Bu topraklardaki halkı doğal haline bıraksanız emin olun bir kişi aç olmaz bir kişi evsiz kalmazdı. Mağaraların oyulup ev yapıldığı bir coğrafyaydı bu topraklar.

Ama başardılar. İnanılmaz bir şekilde insanlar geçinemiyor ve barınma sorunu yaşıyor. Kiralara bakın anlarsınız. Allah aşkına bu nedir! Anladık yapamıyorsunuz bari bırakın gidin. Siz bu halka düşman mısınız? Ama hayır şimdi bırakın gidin demeyi de yasaklamak istiyorlar. Şaka değil. "Böyle giderse dolar 50 TL olacak siz bu işi beceremiyorsunuz" diyenleri, "halk aç insanlar çöpü karıştırıp yiyecek bir şeyler arıyor" diyenleri "AJAN" diye suçlayacaklar. Özgür Özel de hala "yumuşama normalleşme" diye tarikat trolleri ile resimler çektirmeye devam etsin. Neyin normalleşmesi, siz kör müsünüz? Sokak röportajlarında konuşan insanların bile ajan olarak suçlanması planlanıyor. İşte bu ülkeyi yönetenlerin derdi bu!! Halk ekmek derdinde Akp ise halkını ajan ilan etme derdinde! İşte bu kadar basit.

"Etki Ajanlığı" diye bir suç oluşturmayı düşünüyorlar. Diyelim ki mesela, "artık geçinemiyorum, açım, insanlar çöpten ekmek topluyor, ekonomi çok kötü yönetiliyor, bizi bu hale getirenler utanmalı bırakıp gitmeliler" dediniz ve bunu da sokakta insanlara mikrofon uzatan bir haberci kayda aldı diyelim. Videonuz izlendi binlerce kişiye ulaştı, herkes evet çok doğru söylüyor dedi ve bu durum şehrinizdeki Akp'lileri rahatsız etti. Kanun var yasa var değil mi, artık "Etki Ajanı" suçumuz da olacağına göre, hooop ajan olarak kelepçelenip ilk defa tutuklanabilirsiniz. Tabii ne sandınız. Size diyecekler ki "Siz Türkiye aleyhine propaganda yaptınız" diyecekler. Siz, "yahu ne propagandası ben ne anlarım o dediğinizi, benim derdim ekmek parası, geçinemiyorum, canım yanıyor, sizin derdiniz ne" diye feryat edeceksiniz. Tabi o zaman benim de bunları yazmam suç olacak. Sizinle böyle konuşup dertleşemeyeceğiz yani. İşin vardığı yeri düşünebiliyor musunuz?

Ben şimdi sizin adınıza önce AKP'lilere sorayım; ne istiyorsunuz, geçinemeyen halk ben açım diyemesin mi, insanlar çöpten yiyecek arıyor demesin mi, ekonomistler böyle giderse dolar 50-100 lira olur işler iyi gitmiyor diye ekonomiyi yönetenleri uyaramasın mı? Ama anlıyoruz ki halkın derdi başkaaa sizin derdiniz bambaşka!!

CHP'ye gelecek olursak, buradan da Özgür Özel'e demek isterim ki, halkın derdine ortak ol, onların çaresizliğinin yükselen sesi ol, saray gazetecilerini bırak, halkın kanını emenlerden uzaklaş, tarikat soytarıları ile fotoğraf çektirmeyi bırak Anadolu'ya gel, ülkeyi baştan başa dolaşmaya başla, sorunları nasıl çözeceğini anlat, gerçekten nitelikli ve dürüst insanlarla çalış, halkın yere düşen umudunu ayağa kaldır. Vazifen budur.

NE OLACAK BU YARGININ HALİ?

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hocası Prof. Dr. Ali Dursun Ulusoy'un "Kasabalı Anadolu çocuklarının intikamı" diye bir yazısı var. Dileyen bu linkten yazının tamamını okuyabilir.

https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2019/10/03/kasabali-anadolu-cocuklarinin-intikami

Şiddetle tavsiye ederim. Çok iyi bir analizdir. Yazıyı okuyunca Yargıyı bu hale getiren çürüten hakim ve savcıları daha iyi tanıyacaksınız. Diyor ki; "Nasıl oluyor da hukuk fakültesinde karşımızda duran saf, temiz, zeki, hatta idealist “kasabalı” Anadolu çocuklarının birçoğu, sonrasında hakim-savcı olunca bir tür “canavar”a dönüşüyorlar? İşini hakkıyla yaptığı sürece kimseye eyvallahı olmaması gereken böylesine kutsal bir mesleğin hakkını veremiyorlar? “Bak şu yönde karar vermezsen hakkında şu’cu-bu’cu deriz” veya “şuraya buraya tayinle süründürürüz” tarzı tehditlere pabuç bırakabiliyorlar? Tanrım! Bir canavar mı yetiştirdim?"

Canavar yetiştirdiniz demek hocaya haksızlık olur. Ben Ankara Hukuk mezunuyum. Pek çok hocamız durumun farkındaydı ve öğrencilere zaman zaman uyarılarda bulunurdu. "Hukuk Fakültesi okumak yapmak sizi hukukçu yapmaz" derdi. Derdi ama sorunun köklerinin çok daha derinlerde olduğunu da bilirlerdi. İşte bu kasabalı çocuklardan oluşan yargımız adeta psikolojik bir bunalım yaşıyor. Bu arada hemen baş üstümde olan adalet için kılı kırk yarma gayretinden vazgeçmeyen hakim ve savcı dostlarımızı saygı ile analım. Bilgisi ile vicdanı ile Adalet için titreyen bu dostlarımıza gerçekten büyük bir saygı duyuyorum. Onlar lütfen alınmasınlar. Gerçi onlar halktan daha dertli. Çünkü çürümüşlüğü çok daha yakından hissediyorlar. Elinde tespih, hakimliği savcılığı racon kesmek zanneden sığlardan bahsetmiyorum bile. Onlar bu çürümüşlüğün zaten bir resmidir. Asıl sorun yargıyı bir sopa olarak kullanan iktidarlardır! Yoksa iktidara gelen zihniyet değişirse, halkın huzurunu ve refahını düşünen ve önemseyen liyakatli bir yönetim işin başına gelirse her şey değişir. Kendisini hakim savcı zanneden ve yargıyı çürüten çürükler çok kısa zamanda temizlenir kimse merak etmesin. Ne demişti büyük düşünür İstanbul Anadolu Başsavcısı; "kendi aramızdaki kanserli hücreleri temizlememiz, tabiri caizse cerrahi müdahale yapmamız, gerekirse yargı içinde oluşmaya başlayan çete ve çetecikleri yok etmek için kemoterapi uygulayıp kanserli hücreyi toptan yok etmemiz gerekmektedir".

 

Bu haftalık da bu kadar. Haftaya bir başka konuda görüşmek üzere.  Kalın sağlıcakla...

Bize yazın.

[email protected]

[email protected]