Günümüz dünyasında “ahlak” kavramı, çoğu zaman kişisel tercihler, dini kurallar ya da geleneksel normlarla tanımlanmaktadır. Ancak bir de sistemle, iktidarla ve baskıyla doğrudan ilişkilenen, politik bir ahlak biçimi vardır ki biz buna Devrimci ahlak diyoruz. Bu, sıradan bir etik anlayışı değil; bir mücadele biçimini, bir duruşu ve bir yaşam biçimini temsil ediyor aynı zamanda.

Peki nedir devrimci ahlak?

En temel tanım olarak şöyle söyleyebiliriz; Devrimci ahlak, sadece neye karşı olduğumuzu değil, neyi ve nasıl savunduğumuzu da belirler. Bu anlayış; adaletsizlik karşısında susmamak, sömürüye karşı durmak ve halkın çıkarını kişisel çıkarların önüne koymak demektir. Yani bu ahlak biçimi , sadece sözle değil, eylemle yaşanır. Her koşulda doğruda kalabilmek, kolay yoldan vazgeçebilmek ve popüler olandan çok haklı olanı savunabilmektir… İşte devrimci ahlakın temel taşları bunlardır.

Bugün yaşadığımız çağda ise bu tür bir duruşa her zamankinden daha çok ihtiyaç duymaktayız . Çünkü yozlaşma sadece sistemin içinde değil, ne yazık ki ona karşı duran yapıların içinde de giderek yayılmakta. “Amaca giden her yol mubahtır” anlayışı, devrimci ahlakla taban tabana ters bir anlayış biçimidir. Çünkü devrimci ahlak anlayışı , sadece hedefe değil, yola da bakar. Yöntemin kendisi kadar niyetin de temiz olması gerektiğini savunur.

Tarih, devrimci ahlakla yoğrulmuş insanlarla doludur. Che Guevara’nın, Rosa Luxemburg’un, İbrahim Kaypakkaya’nın ve daha nicelerinin direnişi, sadece fikirleriyle değil, yaşadıkları hayatla da bize örnek olmaktadır. Onlar, yalnızca sistemle mücadele etmediler, kendi içlerinde de sekterliğe, kibire ve konformizme karşı da mücadele ettiler.

Bugün devrimciliği sadece yüksek sloganlara indirgemek, onu bir “kimlik kartı” gibi taşımak, aslında devrimci ahlaka yapılacak en büyük haksızlıktır. Devrimcilik, bir etiket değil; her gün yeniden seçilmesi gereken bir yoldur. Bu yol; hesap vermeyi bilmeyenleri değil, her gün kendini sorgulayanları taşır.

Unutmayalım ki : Gerçek değişim, sadece sistemi yıkmakla değil, aynı zamanda yeni bir insanı, yeni bir ahlakı inşa etmekle mümkündür. Ve o ahlak, ancak devrimci bir vicdanla var olabilir.

Devrimci ahlak; sadece mücadeleye değil, yaşama dair de bir iddiadır. Bu iddiayı taşıyabilmek ise her gün yeniden tekrarlanan bir efor ve emek ister.