Berrin Sönmez ise saçlarını istediği şekilde örtmüş, dünün suçluluğunu duymadan ufku selamlıyoruz.
Yazımızın konusu 01 Ağustos 2025 tarihinde 81 ilimizin toplam 90 bin camisinde okunan ve kadınların büyük tepki gösterdiği hatta Berrin Sönmez’in,”Ey Diyanet ! Fe eyne tezhebun? Yazısıyla “bir kişi bir anlam ifade etmeyebilir ama bir kişi olarak safım belli olur. Diyanetin ve iktidarın gittiği yolu, zulmün yolunu reddediyorum. Siz zalimlerdenseniz ben sizden değilim” diyerek” başörtüsü zorunluluğu getirilmesi ihtimaline karşı şimdiden başımı açıyorum” diyerek, hutbeye tepkisini göstermişti. Yazımız bu Cuma hutbesi ve SÖNMEZ’in müthiş, fedakarca direnişiyle ilgidir.
Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanan 01.Ağustos 2025 tarihli ve “Haya: Allah’ın Emrİ, Fıtratın Gereği” konulu Cuma hutbesi’nden bir kaç örnek verelim;
“Allah’tan gerektiği gibi haya ediniz!”
“...Allah’tan hakkıyla haya etmek, bütün organları her türlü günah ve haramdan korumaktır. Dünyanın geçici nimetlerine aldanmamaktır. Ölümü ve hesabı asla unutmamaktır.”
Sonra yine bir kaç ayet ile hayanın ne kadar önemli olduğunu vurguluyor. Her zaman olduğu gibi ahlak da haya da biz kadınlara şöyle bağlanıyor, “Mahremiyetin pervasızca ihlal edildiği bir çağda yaşıyoruz...Dolayısıyla kısa giysiler ve şeffaf kıyafetler giyilmesi haramdır” deniyor.
“Çocuklarımıza haya ve edebin önemini anlatalım. İnancımıza ve medeniyetimize uygun bir giyim tarzını sevdirerek onları yetiştirmeye çalışalım.”“Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar...”denmiş. Kadınlara eziyet etmek, öldürmek, taciz, tecavüz suç denmemiş. Yani “açık bir kadına bakmak bile haram” ama “bir kadını öldürmek de Allaha karşı gelmektir” denmemiş. Haram belki tövbe ile affedilir ama can almak affedilmez denmemiş.
“Uygunsuz kıyafetlerle toplumsal alanlarda, hele hele kurumsal özelliği olan mekanlarda bulunmak asgari ahlak kurallarına bile meydan okumaktır. Ahlak ve edep ölçülerinin çiğnenmesine sesiz kalan herkes büyük bir vebal altındadır. Çünkü neslimizin iffetini, edebini ve ahlakı korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.” Diyanet, edep ve haya’yı tamamen kadın bedeni üzerinden kurguluyor. Açık kadınları hedef gösteriyor.
Buraya kadar ne mi anlıyoruz?.Diyanete göre sanırım kadınlar örtündüğünde her şey yoluna giriyor. Kadın iffetini koruyor, böylece erkek elini bile oynatmadan, ahlaklı oluveriyor.
Yazıya, edep ve hayanın ne olduğu üzerinden devam edelim.
EDEP; Utanma, çekinme, sıkılma duygusu, incelik demektir. “Ey Diyanet edep yahu!” Demek sanırım yerinde olur. Edep, edepli, edepsiz Diyanet bilinçli olarak geçmişin tozlu, kirli ve yobaz sayfasından yorumunu yapıyor. Diyanet bilinçli olarak örtünen kadın edepli, açık kadın edepsiz diyor. Ataerkil zihniyetin elçiliğini sürdürerek koşar adım iktidarın kadın bedenine hükmetme hevesine ortak oluyor. Yalan, yanlış, çarpık yorumlarıyla utanmadan inananların inandığı değerleri kirli emellerine araç yapıyorlar. Diyanet ve iktidar elele ne pahasına olursa olsun tüm kadınlara savaş açmıştır. Bu zulüm açık, kapalı tanımıyor. Bu savaş hepimizin. Bugün siyasal İslamla yönetilen ülkelere bakalım. İlk yaptıkları kadınların özgürlüklerini kısıtlamaktı. Sadece örtünerek belki onlarda kurtulacaklarını sandılar. Fakat zulüm sınır tanımaz sonra anladılar. Elelerinden, okuma, çalışma, çocukları, ehliyetleri herşeyi alındı. Bugün sokağa dahi çıkamaz hale geldiler. Bu daha başlangıç.Çok geç olmadan bu gidişe dur demeliyiz. Bu durumu, iktidarın adım adım kadınları evlere hapseden, kul, köle olun. Ne eziyet görürseniz görün sesinizi çıkarmayın“Aile Yılı” adı altında saldırılarının bir adımı olarak okumalıyız. İktidar eliyle İnancımız, inadığımız değerler çarpıtılarak halk kin ve düşmanlığa teşvik ediliyor. İktidar yıllardır, kendinden olmayana zulm ediyor. Sadece inandığını söyleyenleri düşmanlaştırıp, halkı kin ve düşmanlığa teşvik ediyorlar bahaneleriyle hapsediyor. Devletin bir kurumunu hemde en hassas olduğumuz değerlerimiz inançlarımızı kullanarak halkı kin ve düşmanlığa teşvik ediyor. Bunun hesabını kim verecek.
Hiç utanmanız yok mu diye soralım? Bu hutbeden etkilenip bir kız çocuğuna saldıran olursa bunun vebali sizin boynunuzadır. Eşine zorla örtünmesi için zulüm eden olursa, bunun vebali de sizin boynunuzadır. Başörtüsü takmıyorsan sana iş yok diyen olursa, açlıktan ölen çoluk çocuğumuzun da vebali sizindir. Açık giyindiği için hedef gösterdiğiniz tüm kadınların vebali boynunuzadır. Şimdi biz diyelim. EDEP YAHU!
HAYA; “Nefsin kötü davranışlardan rahatsızlık duyarak bu fiilleri terk etmesi, kötü bir işin yapılmaması sebebiyle insanın utanmasına sebep olan sıkıntılı durum” demektir.
Utanmanız yok onu anladık. Allah’tan korkunuz da yok mu?
Gerçekten kelimelerin anlamlarını dahi çarpıtmak biliçsizlik mi? Yoksa kasten mi? Bu sorular da okuyucunun takdiri olsun. Biraz da biz hayadan bahsedelim. Allahın verdiği canı kimse alamaz. Hem dinimizce hem de yasalarımızca yasaktır. Öyleyse ülkede her gün öldürülen kadınların hesabını kim verecek. Biraz hayanız kaldıysa kadın cinayetlerini önleyin. Kadınları öldüren failleri aklamayın. Cuma hutbelerinizde insana, hayvana, doğaya zarar vermenin hayasızlık olduğunu , yapanların hayasızlıklarına son vermelerini salık verin.
Bu konu hicvedilmeyecek ciddiyettedir. Okuyucu da ciddiyetini anlamalı yaklaşan tehlikeyi görmelidir. Hedefteki sadece kadınlar değildir. Cumhuriyet yıpratılmakta devletin kurumları da buna alet edilmektedir.
Edep de haya da Diyanetin buyurduğu gibi kadın bedeni üzerinden tartışılacak kavramlar değildir. Konu kadınlara zulüm etmektir. Bundan ar etmeyen zihniyetin niyeti de bellidir. Tehlikeyi önce kadınlar sezer. Zulme önce kadınlar direnir. Çünkü kadınlar bilir. Zulmeden asla doymaz bugün boyun eğersen yarın nefes alacak yerin kalmayacak, çocuklarımızın yarını olmayacak.
Berrin Sönmez tehlikeyi gördü. Diyanete “bu gidiş nereye?” “bütün bir ülkenin inanç ve düşünce dünyasını gidişatını uçuruma yönelttiğinin farkında mı?”diye soruyor. “Sanırsınız ki hutbe metni, kaçak Kur’an kurslarında öğrendiklerinden başka hiçbir dini bilgisi olmayan insanlarca hazırlanmış. Vahim. İnanç ve düşünce dünyamızın bile isteye, özellikle çölleştirilme işini görev edinmiş bir sömürge valisi bile bu kadarını yapamazdı.”diyor.
Sönmez yazısında haya ve edebin neden bedene indirgenemiyeceğini açıklıyor. “Haya bir ahlak terimi. Diyanet hutbede kavramı bedene indirgemekle iyi ve kötü iş ve eylemlerde bireysel, toplumsal, kurumsal sorumlulukları yok sayarak fallussantrik yoruma yönelmiş.”
O yapılmayan iyi işlerden birisinin, örneğin geliri bağışlardan oluşan Diyanet Vakfı mallarının halka hizmet için kullanılmadığı konuşulmayacak bu yorum sayesinde. Devasa Diyanet binasında bir toplantı, konferans salonu yokmuş gibi yurt içinde, yurt dışında lüks otellerde yüksek bedelli çalıştay yapılması ve her türlü yolsuzluk, hayasızlık sayılmayacak. Çünkü, haya bedene indirgendi.” Sönmezin yazısının tamamına aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Berrin Sönmez bu hutbeyi zorunlu başörtüsü ihtimalini güçlendiren bir fişek gördüğü için “Dayatma ihtimalinin henüz geri döndürülebileceği bir aşamadayken tepki vermek gerekiyor. Başörtüsü zorunluluğu getirilmesi ihtimaline karşı şimdiden başımı açıyorum. Sadece gerekli olan tepkinin uygun zamanını kaçırmak istemediğim için başörtümle vedalaşıyorum. Bir kişi bir anlam ifade etmeye bilir ama bir kişi olarak safım belli olur. Diyanet ve iktidarın gittiği yolu, zulmün yolunu reddediyorum. Siz zalimlerdenseniz ben sizden değilim.”diyerek hepimizin sesi oluyor. Kendisi tevazuyla bireysel bir tepki dese de bu devrimci hareketi unutulmayacak kadar önemli ve anlamlıdır. Unutmayalım bir kadın ses çıkardığında bu tüm kadınlar içindir.
TARAFINIZI SEÇİN
Ben tarafımı seçtim. Zulmedenle değil zulme karşı direnenlerin tarafıyım. Edepsizliğe, hayasızlığa karşı, onurlu yaşamın tarafındayım.
EŞİT VE ÖZGÜR BİR DÜNYADA BEN SAÇLARIMI RÜZGARA BIRAKTIM, BERRİN SÖNMEZ SAÇLARINI İSTEDİĞİ GİBİ ÖRTMÜŞ DÜNÜN SUÇLULUĞUNU DUYMADAN UFKU SELAMLIYORUZ.