Kuraklık ve su yönetimi krizinin etkileri, yaz turizminin gözde merkezi İzmir’de kendini yakıcı biçimde hissettiriyor.
Alaçatı Kutlu Aktaş Barajı, 4 Ağustos 2025 itibarıyla yalnızca %2,94 doluluk oranına sahip. Geçen yıl aynı gün bu oran %21,56 idi. Bu, bir yılda %88’e yakın bir düşüş anlamına geliyor. Hatta baraj suları öylesine çekildi ki, baraj yapılmadan önceki İzmir-Çeşme karayolu tekrar görünür hâle geldi.
İzmir’in ana içme suyu kaynağı Gördes Barajı ise adeta kurudu. Aktif doluluk oranı ölçülemeyecek düzeye gerilerken, geçen yıl 27,5 milyon m³ olan kullanılabilir su, şu anda -1,6 milyon m³.
Tahtalı Barajı %8,21 doluluk oranıyla alarm verirken; Balçova %28,25, Ürkmez ise %11,04 oranında dolulukla kritik seviyede bulunuyor.
İZSU, 6 Ağustos itibarıyla bazı bölgelerde gece 23.00 ile sabah 05.00 saatleri arasında su kesintilerine başlanacağını duyurdu. İlk kesinti uygulaması 25 Temmuz’da Çeşme’de başlamıştı.
Vahşi sulama, kaçak kuyular ve bilimsel uyarılar
Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyesi Prof. Dr. Doğan Yaşar, yaşanan su krizinin yalnızca kuraklıkla değil, yıllardır süregelen yapısal ihmallerle ilgili olduğunu vurguluyor. Türkiye’de suyun %77’sinin tarımda kullanıldığını ve bunun büyük bölümünün “vahşi sulama” ile tüketildiğini belirtiyor.
Yaşar, “Gelişmiş ülkelerde bu oran %40–45 civarındayken, bizde çok daha fazla. Kapalı sulama sistemine geçmeden çözüm mümkün değil,” diyor.
2019 yılında dönemin Tarım Bakanı Pakdemirli’nin de %60 tasarruf sağlayacak kapalı boru sistemleri önerdiğini hatırlatıyor.
Bilim dinlenmedi: Başkanlara yazılan mektuplar cevapsız kaldı
Prof. Yaşar, 2020 yılında İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e, 2023’te ise Cemil Tugay’a kuraklık uyarısı içeren mektuplar gönderdiğini, ancak bu uyarıların dikkate alınmadığını aktarıyor:
“2022’den sonra İzmir ciddi bir su sıkıntısına girecek demiştim. Hatta Manisa’nın size su veremeyeceğini, çekilecek suyun ağır metalli olacağını yazdım. Hiçbir önlem alınmadı.”
Arıtılmış su denize değil, tarlaya gitmeli
Yaşar’a göre çözüm yalnızca tüketimi azaltmak değil; mevcut kaynakları akıllıca yönetmek:
Her gün Çiğli arıtma tesisinden denize boşaltılan 500 bin m³ gri su, Menemen ve Gediz ovalarına yönlendirilmeli.
Bu sayede hem tarım sulaması sağlanır hem yeraltı rezervleri korunur.
Yeraltı Suları kaçak kuyularla tükeniyor
Türkiye’de yaklaşık 550 bin kuyu bulunduğu tahmin ediliyor. Bunun 100 bini kaçak. Su bulamayan çiftçiler münferit kuyular açıyor. Bu hem yeraltı su rezervlerini tüketiyor, hem de kontrolsüz tüketimi artırıyor.
“Çözüm kooperatifler eliyle ortak kuyular açmak ve kontrollü dağıtım sağlamak. Her tarlaya ayrı kuyu açılması sürdürülemez.”
Şeker Pancarı, Konya Ovası’nda ne arıyor?
Yaşar’a göre ürün desenindeki yanlış tercihler de su krizini derinleştiriyor:
“Konya Ovası, buğday ambarıydı. Şimdi şeker pancarı ekiyoruz. Bu bitki, buğdaya göre 6 kat daha fazla su ister. Üstelik Konya, en az yağış alan bölgelerden biri.”
112 Milyar m³ potansiyel: Yarısı bile kullanılamıyor
Devlet Su İşleri verilerine göre Türkiye’nin yıllık kullanılabilir su potansiyeli 112 milyar metreküp. Ancak bunun sadece 57,3 milyar m³’ü kullanılıyor. Kullanılan suyun:
%77’si tarıma
%12’si içme/kullanma
%11’i sanayiye gidiyor.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı raporunda şu vurgu yer alıyor:
“Ulusal ölçekte bütüncül bir su yönetimi stratejisi geliştirilmeli. Havza ölçeğinde yönetim, merkezi planlama, etkili denetim ve bilimsel çözümler öncelik olmalı.”
“Su mühendislik değil, bilim işidir”
Prof. Yaşar son olarak su politikalarının jeolog ve hidrojeologlar tarafından yönetilmesi gerektiğinin altını çiziyor:
“Bir kentte su sorunu varsa, yönetime mühendis değil hidrojeolog alırsınız. Tıp sorununu doktor çözer; su sorununu da uzmanı çözer.”