Bir gün bana, sosyalizmle ilk tanıştığım, mücadelede emekleme dönemlerinde “Metin Çulhaoğlu’nu tanır mısın” dediler. O gün bugündür dilimden düşürmem Metin abiyi. O gün, yaşamımın sosyalizmle çevrelenmesi, bakış açımın Marksizm ile bezenmesi anlamında dönüm noktasıydı. O gün, yaşamın olanca zorluğuna karşı yaşamı zorladığım zamanların başlangıcıydı. Özgül bağlamın, zihnime kazındığı ve böylece her gün ezberlerden ve şablonlardan uzak bir düşünce ve eyleme geçme iradesi gösterdiğim dönemlerin nüveleriydi. Merakın, arayışın ve eyleme geçme güdüsünün ulaştırdığı yer Metin Çulhaoğlu’ydu. On sekizindeyken üniversiteye geldiğimde, arayış ve çabanın buluştuğu yerde Türkiye İşçi Partisi’nin kadrolarıyla tanışmıştım. Bu tanışıklığın bir adım ilerisinde Metin abi vardı. Kitaplarıyla, makaleleriyle, köşe yazıları, söyleşileri, sunumlarıyla genç kuşakları karşıladı. Genç yoldaşlarını yetiştirdi, büyüttü. Düşüncemin dehlizlerinde, duygularımın gerçek kılınmasında onun payı vardır. İnsana ait olan ne varsa, sosyalizmin ezberlerini inşa edenlere, ikide bir ders vermek adına devrimci şablonları hatırlatanlara karşı gerçek kıldı. Olmaz denilen zamanlarda olur diyen, yanlış ilan edilen zamanlarda doğruda duran, tek başına da kalsa vazgeçmeyen yılmaz bir devrimciydi.  

Bugün, insanlığın geldiği noktada, inançsızlığın tırmanışa geçtiği bu yıllarda, herkesin kendine özel bir rol biçtiği, kendini keşfetme yoluna giriştiği, kendi deneyim ve tecrübeleri üzerinden bir yaşam okumasına başvurduğu bu çağda, Metin abi, bize yine doğruda durmanın felsefesini sunuyor. Bir kimselerin zamanında komünistleri makine ilan eden anlatısına karşı, bugün insanlık her gün kendisine ne kattığı üzerinden hesap yapıyor, bir makine gibi işleyince kazançlı, işlemeyince zarar ettiğini düşünüyor. Ve biz, tarihin bu evresinde Marksizme özgül bağlamda nefes veren, bu topraklara ayağını basarak güç veren Metin Çulhaoğlu’ndan hareketle mücadele etmenin, örgütlü yaşamanın ve sosyalizmde ısrar etmenin koşulları nasıl da insani kıldığının bilincindeyiz. Yılgınlığın ve yorgunluğun üzerimize çöreklendiği zamanlarda, ölü toprağının ağırlığını hissettiğimiz anlarda tutunmanın, ayağa kalkmanın formülü Metin Çulhaoğlu’dur. Yetmez! Ayağa kalkıp iktidarı hedeflemenin, bir ülkeyi yönetme iddiasının, devrimciliği “mağdur”luktan sıyırıp bir siyasi form biçmenin ve genç yoldaşlarına da en çok bunu öğretmenin ismidir Metin Çulhaoğlu. Her gün, kendilerini en sapmaz, en doğru, en değişmez ilan edenlere karşı mütevazılığı korumaktır Metin Çulhaoğlu. Paylaşmayı en güzel o göstermiştir bize. Düşüncesini, zekasını, akıl yürütme becerisini, bir örgütü, örgütün başarılarını paylaşmayı…  

Dünyanın neresine gidersek gidelim herkesin kendiyle övündüğü, kendisinin dışındakilere de birer nesne rolü biçtiği koşullarda, mütevazılıkta ısrar eden, kendisi dışındakilere de değil birer nesne, öznenin ta kendisi sayan bir öğretmendir o. Yanlış hayatta doğru yaşanmaz cümlesini yaşamıyla yanlışlayandır. Paylaşmanın değişime, değişimin doğruluğa kavuşmasının öncüsüdür. Bugün, içinde buluştuğumuz, mücadelede ortaklaştığımız yapıyı, Türkiye İşçi Partisi’ni yaratanlardandır. Ve daha önemlisi, sosyalizmi kitlelerle buluşturmak, sosyalizmi iktidara taşımak için bize bir miras bırakmıştır. Şimdi, tüm zorluklara karşı, düşmanla mücadelenin keskinleştiği, tarafların belirginleştiği ve dışarda kalanın etkisizleştiği dönemde tam da Metin abinin isteyeceği şekilde sosyalizmin genişleyeceği, kitlenin talep ve özlemlerinin sosyalizmle kavuşacağı bir mücadele hattını geliştirmek bize düşmektedir. Bu mücadelenin sonundaki başarıdan bağımsız olarak, Metin abinin mirasının bize düşmesi ise onur verici, gurur duyulandır.  

Metin abimizi kaybedeli tam bir yıl olmuşken, onunla düşünüp onunla yazarken, onu okuyup mücadeleye atılırken, yaşamıyla, değeriyle bize, bana örnek olurken hatıralarını, ortak tarihimizi, ortak mücadelemizi, ortak aklımızı anmak boğazımızdaki düğümdür. Her zaman kursağımızda kalacak olandır. Eksik ve tamamlanamazdır. Metin Çulhaoğlu’nun hatırası, onun mirası ve öğretileri yanı başımızda, özlenen ama gerçekleştirmek, yaşatmak zorunda olduğumuz bir görevdir.  

Şimdi, “Metin Çulhaoğlu’nu tanır mısınız” sorusunu sorma sırası bizdedir. 

Hasretle…