Savaşın karanlığına iğne ve iplikle karşı duran kadınlar, dayanışma ve umutla savaş karşıtı seslerini yükseltiyorlar.

Sakarya Kadın Platformu “İğneye İplik, Umuda Direniş” atölyelerinin ardından, “Katil İsrail Orta Doğu’dan defol!” pankartının son dokunuşlarını Kentpark’taki buluşmasında tamamladı. Platform, tüm Sakaryalı kadınları, 11 Temmuz Cuma günü, saat 18.00’de Yeni Cami önüne çağırıyor. Buradan “SAVAŞA HAYIR” diyerek Demokrasi Meydanına kadar yapılacak yürüyüşte, Sakaryalı kadınların barış çağrısını gelin hep birlikte yükseltelim.

Sözde insan hakları ve demokrasi değerlerini savunan işgalciler, bölgede yıllardır barış ve demokrasi adına insanlık dışı savaşlara ve soykırımlara sebep olmuşlardır. İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve batılı emperyalist ülkelerin Gazze, Lübnan, Suriye ve İran’a ulaşan yıkım ve vahşeti karşısında sesiz kalamayız.

İğne ve İplik nasıl direnişe dönüştü

60’lı yıllarda başlayan “El emeğinin direniş biçimi” günümüze kadar uzanıyor. Kadınlar; yıllardır, kadın hakları için, insan hakları için, diktatörlere karşı, savaşlara karşı direnişlerinde kumaşları, çuvalları işleyerek dünyaya sesleniyorlar.

Süfrajetler, Kadınların oy hakkı için direnirken kendi belirledikleri renklerle bayraklar, aksesuarlar ve giysiler tasarladılar.

Şili’li kadınlar, ülkelerindeki kötü yaşam koşulları ve diktatör baskısına karşı hem kendi hikayelerini, hem ekonomik, siyasal, insan haklarına ilişkin sorunlarını un çuvallarının üzerine aplike çalışmaları yaparak dünyaya hikayelerini anlattılar.

Türkiye’de mor iğne kampanyası; cinsel tacize karşı dayanışmanın hikayesidir. 1989’da kadınlar, önce siyasi tutuklulara yönelik şiddete karşı, siyah giyinerek şiddetin son bulmasını talep eden bir kampanya başlattılar. Burada ortaya çıkan enerji ile kadınlar daha sonra “Bedenimiz Bizimdir; Cinsel Tacize Hayır” kampanyası başlatarak; Kahvehane, meyhane, birahane gibi kadınların giremediği mekanlara topluca giderek Mor iğneler satıp taleplerini ifade ettiler.

Savaşta en çok kadınlar mağdur oluyor, neden mi?

Şavaş önce ataerkil toplumun en zayıflarını vuruyor. Ötekileştirilene, ikinci sınıf sayılana, değersizleştirilene, nesneleştirilene vb.

Savaşta kadınlar ganimet olarak görülüyor.

Kadınların tüm yaşamsal hakları ortadan kaldırılıyor.

Sağlık sorunları (kendi ve aile bireylerinin sağlığa ulaşamaması) oluşuyor.

Hijyen maddelerine ulaşmada zorluk yaşıyor (hijyenik ped, temizlik malzemesi, ).

Suya erişemiyor (ev hijyeni, çocuk bakımı vb. kadın işi olarak görüldüğü için en çok kadınlar mağdur oluyor).

Kadınlar ganimet görüldüğü için, cinsel tacize, tecavüze, şiddete, her türlü işkenceye maruz kalıyor.

Zaten eril zihniyetin ikinci sınıf gördüğü kadının sözü değersizleştiriliyor. Kadın görünmez kılınıyor.

Aynı zamanda kadınlar yoksullukla da savaşıyorlar (ataerki, “aileyi besleyen kadındır” anlayışını yerleştirdiği için kadınlar aile bireylerini besleyebilme savaşı da vermek zorunda kalıyorlar.)

Otoriter ve eril zihniyet savaş zamanlarında kadınlara tecavüzü işgalin ve galibiyetin göstergesi sayıyor.

Savaşta kadına tecavüz, “toprağın zapt edilmesi ve namusun kirletilmesi” anlayışıyla birleşiyor.

İŞTE TAM BU YÜZDEN EN ÇOK BİZ SAVAŞA HAYIR DEMELİYİZ.

SESİMİN ULAŞTIĞI KIZ KARDEŞİM, 11 TEMMUZ CUMA GÜNÜ YENİCAMİ ÖNÜNDE SEN DE BARIŞIN SESİ OLMAYA GEL.