Özdemir Aktan'ın yazısı şöyle:
Saygın tıp dergilerinden biri olan JAMA Internal Medicine (Journal of the American Medical Association)* Nisan 2025 sayısında tomografi çekimi (BT-Bilgisayarlı Tomografi) ile kanser ilişkisini vurgulayan bir araştırma yayımladı.
Yazarlar ABD’de yılda 62 milyon hastaya 93 milyon tomografi çekildiğini ve bu işlem sırasında ortaya çıkan ionize edici radyasyonun kanserojen olduğunu belirtiyorlar. Araştırma toplumda ileri dönemlerde tomografiye bağlı olarak gelişecek kanser sayısını saptamak amacıyla yapılmış.
Karmaşık bir risk analiz yöntemi kullanılarak yapılan araştırma sonucunda 2023 yılında çekilen tomografiler ve verilen radyasyon dozuna bağlı olarak ileri yıllarda 103 bin yeni kanser gelişeceği saptanmış. Çocuk ve ergenlerde bu riskin daha da fazla olduğu vurgulanıyor. Hamilelerde tomografi çekilmemesinin nedeni de verilen yüksek doz radyasyon.
Türkiye’de de bir tomografi ve MR çılgınlığı yaşandığı gerçeği var.
Sağlık Bakanlığı verilerine göre Türkiye genelinde hastanelerde bulunan MR cihazı sayısı 2002’de 58 iken, sayı 2022’de 973’e, 2023’te de 1001’e yükselmiş. 2002’de 323 olan BT cihazı sayısı ise 2022’de 1331’e, 2023 itibarıyla da 1359’a çıkmış.
BT cihazlarının 664’ü bakanlık, 150’si üniversite kurumlarında, 545’i ise özel kurumlarda hizmet veriyor. Bakanlık verilerine göre, 2023’te bakanlık, üniversite ve özel kurumlarda toplam 18 milyon 916 bin 503 MR ile 26 milyon 764 bin 331 BT işlemi yapılmış.
Tıp fakültelerinde ilk öğretilen kavramlardan biri de öncelikle hastaya zarar vermeme prensibidir. Hekimlerin her yaptığı işlem, verdikleri her ilaç ölümcül yan etkiye sahip olabildiğinden hastalara yarar sağlamak isterken, istemeden de olsa, zarar verilebileceği gerçeği her zaman hekimlerin aklında bulunmalıdır.
Tomografilere de aynı gözle bakmak gerekir ve gereksiz işlemlerden kaçınılmalıdır ama ülkemizde işler başka türlü yürüyor.
Yıllık hastaneye başvurma oranlarında dünya rekoruna doğru gidiyoruz. Ortalama 11.4 rakamı ile Türkiye, hekime müracaat sayısında 41 OECD ülkesi arasında Güney Kore, Japonya ve Slovakya’nın ardından dördüncü sırada yer alıyor. BT ve MR çekimlerinde ise açık ara birinci sıranın sahibiyiz.
Nedenlerin başına hekimlerin içinde bulunduğu ağır hasta yükünü koyabiliriz. Hastalara sadece beş dakikanın ayrılabildiği bu sistemde “Neyin var?” sorusundan sonra odadan çıkarmanın en kestirme yolu tetkik istemektir. Başka bir çıkar yol da hızlı bir şekilde ilaç yazmak gibi gözüküyor. Her iki durum da hastaya belirli bir fayda sağlamıyor.
Bir diğer neden ise hasta baskısı. BT ve MR istenmediğinde hastalar kendini ihmal edilmiş hissediyorlar sanki. Elbette istem yapıldıktan sonra bunlar için randevu alabilmek ayrı bir macera ama olsun, BT ve MR’sız kimse kalmasın.
Sağlık sistemimizin ilk dönemlerde hasta memnuniyetini arttırmış olduğu görülünce gerekli adımlar atılmadı ve bu günlere geldik. Kamu hastanelerinde randevu almak bile bir mücadele gerektiriyor. Özel hastaneler ise SGK anlaşması olsa bile çok pahalı hale geldi ve bu durumda hasta memnuniyeti yerlerde sürünüyor. Görüldüğü gibi mevcut hükümet de bu konuya hiç girmiyor. Eskiden böyle miydi? Yap, işlet, devret sistemi ile yapılan ve büyük paralar yutan şehir hastaneleri ise bambaşka bir konu.
Ayrıca hasta memnuniyeti kaliteli hizmet anlamına da gelmiyor. Hem verilen sağlık hizmetinde hem de çekilen BT ve MR görüntülerinde kaliteden söz etmek çok zor. Bu kadar çok artan yıllık hastane ziyareti sayısında ellerinde tetkiklerle değişik hastanelerde sonuç almaya çalışan hastalar da önemli bir yer tutuyor.
Sorunların halledilmesinde en önemli adımın birinci basamak sağlık hizmetlerinin, şimdiki durumda aile hekimliği sisteminin, güçlendirilmesi gerektiği tüm hekimler ve TTB tarafından yıllardır dile getiriliyor ama bu konuda adım atılmadığı da ortada. Eğer olursa özelleştirilmiş sağlık sistemimizde hastane zincirlerinin bundan hiç hoşlanmayacağı da bir gerçek. Özel hastane patronlarının sağlık bakanı olduğu bir ülkede sistemin değişmesi zor.
* JAMA Intern Med. doi:10.1001/jamainternmed.2025.0505. Published online April 14, 2025.
A. Özdemir Aktan kimdir?
A. Özdemir Aktan, Ankara'da doğdu. İlkokulu Rize'de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.
1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.
!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988'de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.
Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.
İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2014 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.
Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.
Evli ve iki çocuk babası.