Geçen hafta, Atlas Okyanusu'nun kuzey batısında bu mevsimde oluşan fırtınaların sonuncusu, saatte 240 kilometreyi aşan hızıyla önemli ölçüde can kaybına ve maddi zarara yol açtı. Fırtınaları inceleyen bilimciler bu fırtınalara alfabetik sıraya uygun adlar veriyorlar. Aşırı felakete yol açanın adı da İda! İda deyince bizim aklımıza güzelim Kazdağları gelir - mis gibi havası, biyolojik zenginliği, mitolojik öyküleri, şirketlerin talanına karşı yıllardır mücadele eden insanları ile... Amerikanın İda'sı ise hoş çağrışımlar yapmayacak...
 
Şiddetli fırtınalar, aşırı sıcaklar ve kuraklık, orman yangınları iklim krizine paralel şiddetlenerek tüm kıtaları yayıldı. Fosil yakıtlardan vazgeçmemekte ısrar eden sanayi, bir yandan da kendi güvenlikleri için sığınaklar inşa ediyor olmalılar. Endüstriyel tarım ise çözümü kirli teknolojilerde aramaya devam ediyor. Gıdamızın genetiği ile oynamak, daha da zararlı kimyasal zehirler geliştirmek, vb.
 
"Herbisitler (ot öldüren ilaçlar) savaşı kaybediyor" başlıklı bir makaleyi itiraf edeyim ki taraftarların maç izlemesine benzer bir heyecanla okudum. Amaranth (Horozibiği) ailesinden bir yabanın - hani şu bizim listede de olan ıştır (hoşkıran) otunun bir kuzeni -  tarım ilacı devlerinin geliştirdiği zehirlere karşı nasıl savunma mekanizmaları geliştirdiğini detaylarıyla anlatıyor. Üstelik kısacık bir sürede! Ne Vietnam savaşında ormanları yok eden kimyasallar, ne ünlü kanserojen glyphosat ne de sakıncalı olduğu için izin bile alamayan Dicamba adlı zehir bu yabanla başa çıkamamışlar. Bastır Palmer amaranhı!
 
Felaketlerde payımıza düşeni şimdilik atlatmış olmayı dileyerek uzun, serin, renkli, bereketli bir güz diliyoruz.