“Ben Turgut’la okuşup koklaştığımda/ Yaşamanın umman soluğunu soluduğumda/ Denize açılır olurdum hep/ Fethe çıkarcasına ‘Dünyanın En Güzel Arabistanı’nı/ Şiirimizin o en kızıl saçlı levendiyle” (Can Yücel)

“İkinci Yeni” denilince akla önce şiir, ardından da başka şairlerin yanı sıra, Turgut Uyar da geliyor. Hayat hikâyesinin de şiirinin de ilginç bir seyri var Turgut Uyar’ın. İlk kitabı “Türkiyem”i, ikincisi “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nı meraklısı bilir. Aradan bunca yıl geçtikten ve değişimi yaşadıktan sonra, her iki kitabın adının memleketimizin hali pürmelalini özetlediği söylenebilir. Ne var ki, her iki kitap aynı zaman ve zemin üzerinde yükselse de aralarında önemli farklar var. İlki daha bir “köylü”, ikincisi daha bir “kent(soylu)”. Bu iki kitap için eleştirmenler ve bilinçli okurlar, sadece şiir dilinin değil, “dünya görüşü farkı” olduğunu söylüyor.

Şair Enis Akın, çok önemli ve bir o kadar da yoğun bir çalışma sürecinin ardından (kitaplar karıştırmış, gazete arşivlerine girmiş, neredeyse bir makalenin içinde -belki de o makale için yanal bir ayrıntı sayılabilen- Turgut Uyar şiiriyle ilgili görüş ve düşünceyi bile saptamış. Başarmış. İlkten, hemen hakkını vermek ve kutlamak gerektiğini belirtmeliyim.

İkinci Yeni…

Şiirsever biri olarak, “yüksek sesle” ya da “fısıldar gibi” okunan şiirler arasında bir ayrımım olmamasına karşın soyut, ama belirleyici şiiri (Turgut Uyar’ın kendi şiirini tanımından aldım bu belirleyiciliği, çok anlamlı geldi bana) daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Demem o ki, akımın öncülerinden Ece Ayhan tarafından “sivil şiir”, “sıkı şiir” olarak da adlandırılan, Can Yücel’in bu şiirin kapalı, uzak çağrışımlı özelliği nedeniyle “ağzı sıkı şiir!” dediği İkinci Yeni, bir okur olarak benim için vazgeçilmez bir şiir deltası…

Nâzım Hikmet’in damgasını vurduğu “40 Kuşağı” bir yana, “Birinci Yeni” olarak da adlandırılan, genellikle Orhan Veli ile anılan Garip Akımı’nın üzerine gelen, “hareket” olarak kalmış, kimine göre de, sonrasındaki şiirin akışını etkilemiş, kendi kapsam alanını kurmuş bir şiir dili ve pratiğidir İkinci Yeni. Enis Akın’ın “Turgut Uyar Şiirinin Oluşumu”, ayrıntılı olarak, alıntılar, saptamalar ve analizlerle bezeli rehber niteliğinde kıymetli bir kitap.

Enis Akın’ın kitabından çok etkilendiğimi, bunu iyice sindirmem için birileriyle konuşmak duygusu içindeyim… Zaten, çevremdekilerin bu kitabı okumasını da istediğim için böylesi bir yazıya giriştim.

“İkinci Yeni” deyince 65’lerden sonra “Toplumcu Şiir”in yükselişi nedeniyle görece gölgede kalsa da, 12 Eylül sonrasından başlayarak günümüze kadar kalıcılığını sürdüren bir şiir akımından söz ettiğimizi bilmeliyiz. Yani, Ankara kökenli olan, en çok “Pazar Postası” dergisi ve çevresinde toparlanan İkinci Yeni, derginin İstanbul’a taşınmasından sonra bittiği savı çok da geçerli değil…

Turgut Uyar şiirini yaşamın kendisi belirliyor. Şairin dil içinde bir dil yaratmak için yaşadığını (Paul Valéry) biliyoruz; böyle bir çaba olmasa yeni şair ve şiir külliyatının oluşmayacağı da bir gerçek. Bir alıntı daha aktarıyor Enis Akın, “Bir şair şüphesiz yeni sözler yaratmalıdır, ama bu sözler gelişigüzel olmamalıdır.” İşte, gelişigüzel sözler yaratmayan kendini ve şiirini icat eden bir şairdir Turgut Uyar.

Turgut Uyar demişken…

Onun payına düşen yoksulluktan, başka neden olabilir ki, askeri liseye gider, tez elden para kazanmak için. Ancak, edebiyatın köşe taşlarından Bilge Karasu ile tanışınca şiirine kendisini katmaya başlar. Bu da, askerliğin sonu olur, istifa edip, yolunu çizer ve giderek gerçekten güçlü bir şair olarak şiir deltasında yerini alır.

İstanbul’u mesken tutana kadar yaşadıklarını, yazdıklarını kitaptan, kronolojik ve yorumlu (sadece yazarın değil, Erdal Öz’den Atilla Özkırımlı’ya, Sennur Sezer’den Rauf Mutluay’a, Ülkü Tamer’den Enver Ercan’a kadar birçok yazar, şair ve edebiyatçıdan) okumanızı isterim.

“Yaşayan şiirin gelişmesidir bu değişim” diyor bir soruya karşılık olarak Turgut Uyar. Kendisine özgü içerik aramasının bu değişimin temeli olduğunu da ekliyor: “Beni yazdığım şiiri yazmaya iten neden, çevremin değiştiğini görmemdi. Birdenbire kentleşen dünya, birdenbire karşılaştığım neon lambaları, büyük oteller, birtakım yeni gelişmeleri haber veren durumlar beni artık Orhan Veli şiiri yazmakla kurtaramıyordu.”

Bazı özel şeyler…

Turgut Uyar, edebiyat eleştirmeni şair Ahmet Oktay ile TRT’de, 1973 yılında, “Edebiyat Dünyası” programında, doğduğu yeri, okullarını, askerlik dönemini anlatır; ardından da, “Hayat hikâyem genel çizgileriyle bu. Bazı özel şeyler var tabii ama onlar da ancak şiirime yansıdığı zaman bir mana taşırlar” diyerek onu ve şiirini anlamamızın ipuçlarından birini okura emanet eder.

Uyar’ın, dilden dile dolaşan cümle kalıplarından biri “Efendimiz Acemilik”tir. Eleştirmen Nurullah Ataç’ın, 1952’de, “Acemilik yeni yetişen bir şair için bir suç değildir” saptamasını Uyar beş yıl sonra, “Efendimiz Acemilik” başlıklı yazıda şöyle yanıtlar: “Bir taş alacaksınız. Yontmaya başlayacaksınız. Şekillenmeye yüz tutmuşken atacaksınız elinizden. Bir başka taş, bir başka daha. Sonunda bir yığın yarım yamalak biçimler bırakacaksınız. Belki başkaları sever tamamlar. Ama her taşa sarılırken gücünüz, aşkınız, korkunuz yenidir, tazedir. Başaramamak kaygısının zevkiyle çalışacaksınız.” (“Efendimiz acemilik” demişken, İkinci Yeni şairlerinden Cemal Süreya’nın, “Biz yeni bir hayatın acemileriyiz/ Bütün bildiklerimiz yeniden biçimleniyor/ Şiirimiz, aşkımız yeniden” dizeleri de yazıya misafir olsun.)

Sözün burasında şairin çabalaması kadar okurun da çabalamasının altını çizmek gerekir. “Eğitimli acemi” ya da “acemi kalabilecek kadar eğitimli” olmaktır okurdan istenen.

Ankara kaynaklı, Cemal Süreya, Ece Ayhan, Turgut Uyar, İlhan Berk vb. şairlerle anılan İkinci Yeni, dünyanın sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel değişimiyle ortaya çıkar ve “sol”un büyük bir “yok sayışının” da etkisiyle, yıllara göre azalan veya çoğalan görünürlüğü ve kapsam alanıyla yoluna devam ediyor… Turgut Uyar da İkinci Yeni’nin bu evrimi içinde kendini yeniden kurup “icat ederek” yerini alıyor ve kalıcılaşıyor.

Turgut Uyar’ın doğum günü, 4 Ağustos 1927, sanatçıların doğum günü olur, kutlanır. Ancak ölüm günleri olmaz… Sanatçılar ölmez ki!

Turgut Uyar Şiirinin Oluşumu
Enis Akın
İnceleme
YKY Yayınları, Haziran 2025, 245 s.