Tarih ihanetlerle dolu; ama hiçbiri, bu kadar “milli” maskesi takıp talanı gizlememişti.

Bir ülkenin kalbi, toprağına nasıl dokunduğuyla atar. Bugün ise Meclis koridorlarında yükselen uğultu, kalbimizi sıkıştırıyor: “Enerji arzı”, “milli menfaat”, “kalkınma”… Ama sözler boş; içlerinden sadece bir şey akıyor: rant.

Zeytin dalları, barışın simgesi olmaktan çıkarılıp talanın hançerine dönüşüyor. Bin yıllık kökleriyle bu ağaçlar, hafızamızın somut karşılığı. “Taşınabilir” diye yutturulan yalan, hafızamızın da nakledilebileceği sanrısından başka bir şey değil. Zeytin, toprağın sessiz tarihidir; gövdesinde halkın direnci saklıdır.

Kabul edilen yasa sadece zeytinliği değil, suyu, ormanı, merayı, sit alanını, mezarları aynı ekskavatörün karanlığına teslim ediyor. “Kamu yararı” masalı altında alınan her ruhsat, halkın hakkından bir lokma koparılmasıdır.

Tarih ihanetlerle dolu; ama hiçbiri, bu kadar “milli” maskesi takıp talanı gizlememişti. “Susarsanız enerji, razı olursanız kalkınma” diyorlar. Oysa biliyoruz ki enerji, susuz toprağın sesidir asla; kalkınma ise köksüz ağaçtan filizlenmez. Kepçenin altında kalkınma değil, enkaz yükselir

Sermayenin Kazması, Hafızanın Köküne Dayandı

Zeytinlikler yeniden tehlikede. “Enerji arzı” maskesiyle Meclis’ten geçen yasa, gerçekte toprağı sermayeye peşkeş çekiyor. Gerekçesi tanıdık: milli menfaat, enerji ihtiyacı, kalkınma. Ama içerik hep aynı: talan. Artık zeytinlikler değil, su kaynakları, ormanlar, meralar, sit alanları ve hatta mezarlıklar bile “kamu yararı” denilerek şirketlerin yağmasına açılıyor.

Talan Yasası’nın Kara Sayfaları

Yasa teklifinin en kara maddesi 11: “elektrik üretimi” bahanesiyle zeytinliklerde madenciliğin önünü açıyor. “Zorunlu hâllerde zeytinler taşınabilir” yalanı, herkesin bildiği gibi koca bir yıkım reçetesi.

Zeytin taşınmaz; köküyle, kültürüyle, ruhuyla ölür.

ÇED sürecindeki değişiklik ise denetimi fiilen öldürüyor: Kurumlar üç ayda cevap vermezse sessizlik onay sayılıyor. Doğa susunca şirket dozeri çalıştırıyor; sessizlik, katliamın onayı oluyor.

Ormanlar da artık sermayeye bedelsiz teslim. Devlet ormanlarında madencilik için para talep edilmiyor. Doğa koruma yükümlülüğü bir kalemmiş gibi siliniyor; fatura halka kesiliyor, kazanç özel ceplere akıyor. Bu maddeler, toprağı sermayeye devreden karanlık bir itiraf.

Yeni Eşik: Hafızasızlaştırma

Zeytinlikler artık kolay kazılan, kolay yok edilen yerler. Türkiye tercihini yaptı: çevre yerine sermaye; üretici yerine rödövans; zeytin dalı yerine dozer kolu. Bir ağacı gövdeden testere, ruhundan yasa keser. Ruhunu kaybeden toprakta gelecek filizlenmez.

Bu yasa son değil, geri dönüşü zor bir eşik. Zeytin ağacının kökünden belleğimizi sökmek istiyorlar. Çünkü hafızası olan halk boyun eğmez. Bu topraklarda zeytin, sadece meyve değil; barış, direniş ve zamana meydan okumadır.

Bin yıl yaşayıp sessiz tarih yazan ağaçları kesmek; doğayı değil, ülkenin ruhunu katletmektir.