Cumhuriyet’in ilk yılı sergisi açıldı

Bütün başlangıçlar zordur, zorludur, oluşan tepkilere karşı dirençli olmak, dik durmak gereklidir. Alışılagelmişin dışındaki her şey vatandaşın aklını karıştırır. İşte, en tam da bu nedenle 29 Ekim 1923’te ilan edilen ve yüzüncü yaşını kutladığımız Cumhuriyet’in en yoğun yılı kuşkusuz ilk yılıdır. Yüzyıllardır süregelen ve artık hantallığı nedeniyle de tarihin tozlu sayfaları arasına gömülen Osmanlı İmparatorluğu halkın tutuculuğunun da etkisiyle kurtarıcı olarak görülse de Ankara’da kurulan Büyük Millet Meclisi, yıllar süren savaşlardan, salgın hastalıklardan, geçim sıkıntısından yorgun düşmüş halkı kendine getirdi…
Sorunlar saymakla bitmeyecek kadar çok, elde yok avuçta yok, hazine tamtakır… sadece umut var, güzel güneşli günlerin umudu.
İnsanın en temel gereksinimlerini bile karşılamaktan uzak Osmanlı’dan yönetimi alan Ankara; siyasi tartışmalar, ekonomik sorunlar, nüfus mübadelesi, idari yapıdan eğitime, yargı sisteminden belediyelere kadar her alanda yapılan yenilikler, Anayasa’nın kabulü, halifeliğin kaldırılması, laiklik yönünde yapılan köklü değişimler ve ülkenin yeniden inşa edilmesine girişti…
Daha birinci yılda büyük bir grevle karşı karşıya kalıyor Cumhuriyet yönetimi… Türkleri olumsuz koşullarda çalıştıran Fransız işverene karşı demiryolu işçileri greve çıkıyor. Doğal olarak hayat duruyor. Sirkeci’den Edirne’ye kadar bütün işçilerin katıldığı grevde 18 talebi var işçilerin. 19 Kasım’da başlayan greve sadece Türk işçiler katılırken, Hıristiyan işçiler izinli sayılmak için başvuruyor, yani bir anlamda grevi destekliyor. İktidarlar işçilerin hakkını vermemek için ta o zamandan bu güne, hatta yarınlarda da grevlere karşı çıkacak, asker, polis, zabıta aracılığıyla engellemek isteyecek.

Sanatın olmadığı yerde yaşam olmaz!

İnsanların temel gereksinimlerini karşılamak için hızla ve hırsla çalışılırken günlük yaşamı da unutmamak gerekir -ki, bana sorarsanız en önde gelendir-Yeni kitapların yayımlanması, sinemalarda gösterilen filmler, tiyatro oyunları, konserler ve spor karşılaşmalarıyla devam etmelidir. Bütün zorluklara karşın umut hep vardır, bayramlar da kutlanır, Hıdırellez’de mesire alanlarına da gidilir, balo salonlarında dans da edilir. Cumhuriyet’in ilk yılında, muhalif seslerin yanı sıra, Meclis’te mebusların, Gazi Paşa’yı karşılayan halkın, grevlerde işçilerin, genel afla salınan mahkûmların, valiliğe şikâyete giden kadın ve çocukların, kısaca her kesimden halkın ortak sloganı şudur: “Yaşasın Cumhuriyet!”

Muhalefet de olacak…

“Cumhuriyet’in İlk Yılı” sergisi, Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlanan aynı isimli kitaptan yola çıkılarak hazırlanmış. Titiz ve ayrıntılı bir çalışmayla hiçbir ayrıntının gözden kaçmamasına dikkat edilmiş.
İşte, onlardan biri…
Ahenk gazetesinden okuyalım: “Millet Meclisi dünkü içtimaında cumhuriyeti kabul ve ilan etti. Gazi Mustafa Kemal Paşa mevcut 158 rey ile reisicumhur intihap olundu. Cumhuriyet, hâkimiyetin bilakaydüşart milletçe olması esasına müstenittir. İsmet Paşa yeni reisicumhur tarafından kabine teşkiline memur edilecektir.”
Doğaldır ki, Meclis’in tam sayıyla oylamaya katılmaması üzerine 158 (aslında oylamaya katılanların tamamı) oyla hem Cumhuriyet’in kurulması hem de Mustafa Kemal’in Cumhurbaşkanı seçilmesine karşı çıkanlar da vardır… “Babalarımız eski saltanata ‘padişah babamız’ derlerdi. Çocuklarımız Cumhuriyet’e “Cumhuriyet annemiz” diyeceklerdir. Eski saltanat korku veren bir mahluk olduğu için kendini böyle yâd ettiriyordu. Lakin Cumhuriyet yalnız sevgi veren şefkatli bir annedir; onun için böyle yâd edilecek.” (Hâkimiyet-i Milliye, 31 Ekim 1923) Adlı adınca itiraz edenler, karşı çıkanlar da vardır (gerek sergide gerekse kitapta yer alıyor).

Tabii ki farklı uygulamalar, değişik tepkiler ve sanki aradan yüz yıl geçmemiş gibi bugün de aynı davranışı gösteren yetkililerle karşılaşıyoruz. Bir an donup kaldım, hiçbir şeyin değişmediğini düşündüm ve neden olduğunu sordum kendi kendime… Doğrudan bulabilmek belki mümkün değil, ama ilerleyen yıllar üzerinden haber ve yorumları da okuduğumuzda gerek satır aralarından gerekse yıllar içinde yaşanan değişik yaklaşımlardan bir sonuç çıkarılabilir… belki.
“9 Kasım’da İkdam gazetesinde, hükümetin İstanbul’daki muhalefet akımlarına, özellikle basına karşı şiddetle harekete hazırlandığına dair bir haber yer aldı. 11 Kasım’da Basın Genel Müdürü Zekeriya Bey [Sertel], Anadolu Ajansı aracılığıyla bir açıklama yaparak bu haberi yalanladı.” Demek ki ta o zaman da varmış basına karşı tavır, uygulanan sansür ve sallandırılan “Demokles’in kılıcı”.
Bir ay kadar sonra ise, “Cumhuriyet’in ilk İstiklal Mahkemesi basın için kuruldu ve 15 Aralık 1923’te gazeteciler, Hıyanet-i Vataniye Kanunu’na aykırı davranmak suçlamasıyla İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı.” Nasıl? Gördünüz değil mi? Basının özgür bırakılmaması her iktidar döneminde görülüyor.

Epey bir tartışma yaşanmış Rauf (Orbay) Bey ile İsmet (İnönü) Paşa arasında, Lozan Anlaşmasından başlayarak… Okuyalım: “Lozan görüşmeleri sırasında İsmet Paşa ile yaşadığı anlaşmazlık sonrasında başbakanlıktan istifa etmiş olan Rauf Bey [Orbay], 1 Kasım tarihli Tevhid-i Efkâr ve Vakit gazetelerinde yayımlanan açıklamasında “[…] bir günde şekl-i cumhuriyetin takarrür ettirilerek ilanı halkça gayrimesul zevat tarafından tertip edilen bir şeklin emrivaki halinde ihdas edildiği fikri ve endişesini hasıl etti. Halkımızın endişe göstermesi mucib-i memnuniyettir” diyerek Cumhuriyet’in zamansız ve acele olarak ilan edildiğini, asıl sorunun rejimin adı değil içeriği olduğunu ileri sürdü. Rauf Bey’e göre önce iyi düşünülüp düzgün bir anayasa hazırlanmalıydı. Rauf Bey’in açıklaması sert eleştirilere yol açtı.” İnönü de yine Meclis’ten yanıtlıyor: “Cumhuriyet aceleyle ilan edildi demekle o gün ilan edilmeyip de altı ay sonraya kalsaydı belki başka bir şekil ortaya çıkardı manasına yol açılıyor. Ve ancak bu manayla acele edilmiştir görüşü kabul edilebilir. Bir siyaset adamının beyanatı bütün dünyada enine boyuna incelenir. Acele prensibini kabul noktasında kendileriyle zıt bir haldeyiz. Acele edilmemiştir, geç kalmış görüşü kabul edilebilir. Vaktinde yapılmış olmasıyla yetiniyoruz. Herhalde Cumhuriyet acele edilerek ortaya atılmamıştır.”
Yeter mi, tabii ki hayır. Siyasetten sanata, spordan magazine, sosyal yaşama her konu yer bulmuş kendine kitapta. Banu İşlet, Binnur Mörel Büyükertan ve Eser Demirkan’ın, o yıllarda çıkan gazete ve dergileri titizlikle tarayarak hazırladığı “Cumhuriyet’in İlk Yılı” kitabında Cumhuriyet’in kurulduğu yıl yaşanan olaylar kronolojik bir sırayla sunuluyor.

Doktor Şefik Hüsnü’nün yazıları önemli… Yüz yıl öncesinden günümüze ışık tutuyor. Ama arada, farklı, ilgi çekici ve alabildiğine keyifli haberler de yer alıyor: “İstanbul’un Beş Asırdan Beri Değişmeyen Bir Derdi: Hamal ve Gedikleri”, “İstanbul Bir Günde Ne Yiyor? Yediklerimiz Nereden Geliyor?”, “Milyonlarca Mikrop Hamulesi Paralardan Kurtuluyoruz”, “İstanbul’a Altın Yerine Çekirge Yağıyor!”
Her bir ilgi çekici haberi, bilgiyi buraya aktarmak isterim, ama hem yerim yom hem de mümkün değil… İyisi mi, siz sergiyi gezin, muhakkak.

Sergi de var…
Cumhuriyet’in ilk yılları genellikle yaşanan önemli siyasi ve toplumsal anlarla anlatılır. Hayatın günlük akışında yaşanan ilginç olaylar ise nispeten daha az bilinir. 29 Ekim 1923 – 29 Ekim 1924 arasındaki o günlerde Türkiye’de neler oluyor, toplum nasıl yaşıyor, neler konuşuyor, neler seyrediyor, nasıl eğleniyordu?

Kitabı edinseniz de -ki, önemli bir arşiv belgesi, her kütüphanede bulunmalı, başvuru kaynağı çünkü- Cengiz Kahraman’ın küratörlüğünde, sergileme tasarımı ve küratöryal işbirliğini Yeşim Demir Pröhl’ün yapmış “Cumhuriyet’in İlk Yılı” sergisini de gezmelisiniz. Kitapta yer alan her haber, her bilgi, her ayrıntı sergide gezip görmenize, incelemenize açık. Tabii, basının o günkü haber dili, sayfa düzeni, grafik anlatımını da görerek kendinizce karşılaştırma olanağı bulacaksınız. Bir yıl içinde yaşanan günlük hayatın eğlenceli ve renkli enstantaneleri kültür sanat, spor ve eğlence alanlarından seçilen fotoğraflar, karikatürler, reklam ve belgesel filmlerden kesitlerle sergileniyor. Reis-i Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın yaptığı yurt gezileri ülkenin yeniden inşası için başlatılan hamleler de bu ilk yılın anlatısı içinde yer alıyor.

“Cumhuriyet’in İlk Yılı” sergisi 16 Haziran – 3 Eylül 2023 tarihleri arasında Yapı Kredi Kültür Sanat’ta görülebilir.

Cumhuriyet’in İlk Yılı, 29 Ekim 1923 – 29 Ekim 1924 sergisi
Yapı Kredi Kültür Sanat Merkezi’nde
16.06.2023 / 03.09.2023 tarihleri arasında
Cumhuriyet’in İlk Yılı, 29 Ekim 1923 – 29 Ekim 1924 kitabı
Yapı Kredi Yayınları, Haziran 2023, 217 s.